Yaşamı boyunca herkes “birini” bulur… Âmâ “birbirini” bulmak çok az insana nasip olur. Aynı durum lezzetler için de söz konusudur. Elimize geçen her şeyi birbiri ile karıştırmak değil, uyum oluşturabilecek şeyleri birbiri ile karıştırmak önemlidir. Her lezzet ancak “birbirini” bulunca şenlenir, göze ziyafet, mideye afiyet olur.
İşte bu nedenle özellikle susam katılarak lezzetlendirilen unlu gıdaların üzerine öncelikle pekmez sürmek, daha sonra susam ekerek fırına vermek, o gıdayı daha lezzetli ve besleyici yapmaktadır.
Hatta yumurta sarısını pekmez ile karıştırarak fırına vermeye hazır unlu gıdanın üzerine sürmek ve daha sonra susam koymak mucizevi sonuçlar verir? Yumurta, pekmez, susam sadece lezzet için değil, vücut direnci artırmak için de simit ile hem hal olabilen süper bir besinlerdir.
Peki ya çörek otu… ? o da çok kıymetli bir çiçektir.
Çörek otunun ölümden başka her türlü rahatsızlıkta, eğer usulünce kullanılırsa, derde deva olduğunu sonra soru gelirse anlatırım kıymetli okuyucularım.
Genelde hastalarım şifa bulmak için son çare otlardan ve baharatlardan fayda umuyorlar. Ama bu doğru değildir. Sağlıklı iken, sağlığımızı korumak için bu tip değerli otları kuralına uygun bir şekilde kullanırsak ancak o zaman faydalanabiliriz. Ayrıca bir otun nerede ve hangi şartlarda yetiştiği bilmek ve anlamakta son derece önemlidir.
Hayatımızda çok fazla yerde kullandığımız susam nedir?
Susam, herhangi bir tohumun en yüksek yağ içeriklerinden birine sahiptir. Susam tohumları, besleyici, önleyici ve iyileştirici özelliklerinden dolayı geleneksel ilaçların yanı sıra yemeklerde de yaygın olarak kullanılmaktadır.
Susam, omega-6 yağ asitleri, flavonoid fenolik antioksidanlar, vitaminler ve potansiyel anti-kanser ile diyet lifi gibi sağlığı geliştirici özelliklere sahip önemli bir bitkisel besin kaynağıdır.
Susam yağı ve ürünlerinin bakteriyel ve yaygın cilt enfeksiyonlarına karşı antimikrobiyal etkinliği de vardır.
Susam yağı bol miktarda E vitamini içerir, ayrıca B vitamini kompleksi ve cildi beslemeye ve canlandırmaya yardımcı olan A vitamini içerir.
Susam yağı, yağ çekme özelliğinden dolayı sivilcelerin tedavisinde ve önlenmesinde de oldukça faydalıdır. Hem yaprakların hem de köklerin kaynatılmasının anti-viral etkili olduğu bulunmuştur.
Lütfen bitkileri hekim kökenli ve fitoterapi bilen bir uzmana danışmadan kullanmayalım.
Türkiye’de susam, uzun yıllardır yeme kültürü içerisinde simit, helva ve tahin yapımında yoğun olarak tüketilen bir üründür. Ancak susam üretimi ülkemizde yıllardır iç talebi karşılamamakta ve yıllardır ithalat yapılmaktadır.
Simit yapımında maalesef günümüzde ucuz olması için şeker pekmezi denen glikozdan yapılmış bir sıvı, pekmez yerine kullanılmaktadır.
Bu şekilde simit üretilince, ne pekmezden, ne simitten, ne de susamdan fayda elde etmek mümkün olamamaktadır.
Susam kalitesinin önemini dürüst ve ürününe saygılı üreticiler bilebilirler. Onları bulmak, onların ürünlerini kullanmak, israf etmeden bu ürünleri tüketmek ve meslek ahlaki üstün üreticileri yaşatmak da biz tüketicilerin görevidir.
4 yorum
Elli yıl önce öğrenciliğimizde, susamın tıpkı hayvansal gıdalar gibi esansiyel amino asitleri bulundurduğu anlatılırdı. Buğday ve susam birlikteliğndeki simitimiz, muhteşem bir gıda. Hatırlattığınız için teşekkürler.
Değerli Haldun Hocam,
Susam tabiatın insanlığa armağanı bir gıdadır. Tabi ki “Susam protein izolatının (SPI) esansiyel amino asitleri, kalite olarak referans proteine (tavuk yumurtası) benzer bir puana sahiptir. SPI’nin bazı gıda sistemlerinde, özellikle protein eksikliğinin çocuklar için büyük bir sağlık sorunu olduğu gelişmekte olan ülkelerde zenginleştirmek ve tamamlayıcı olarak kullanılabileceğini araştırmalarda gösterilmiştir. Lakin, susamın nitelikli bir şekilde bilinçli çiftçiler tarafından sağlıklı tohumlar kullanılarak, denetimli yetiştirilmesi şartı ile olur.
Ayrıca ATA, Piooner vb gibi nitelikli buğdayların da beslenmek için kullanımı bir başka önemli husustur. Buğdayın hastalıklı unsurlarından (sarı pas, rastık, sürme vb) arındırılmış olması gereklidir. Simit gibi insanlarımızın severek yediği besinler açısından bu durum son derece önemlidir.
Yazıda az ve öz bilgi verilmiştir. Beğenilere göre bilgiler ihtiyaca uygun şekilde şekillendirilebilecektir. Tüm kıymetli okuyucularıma saygılarımı sunarım
İki duyu var ki nöronlardan kalbin 4 odasına ışık hızıyla bağlanan:
1. İşitmek (Misal: Gül-Bülbül aşkından devşirmiş nağmeli ötüşler)
2. Tatmak (Misal: Susam-Pekmez ikilisinden çıkan lezzet)
Ya diğer 3 duyu: Koklamak, Görmek ve Dokunmak…
GÜL tüm 5 duyuyu kapsıyor. Bülbül ile birlikteliğinde de 5 duyu tamam oluyor.
Simit ve susam ikilisi için kaç duyu gerekiyor?
Değerli Sema Hocam,
Güzel yorumunuzu gördüm. Çok mutlu oldum.
Susam ve Üzüm sıcağı severler birlikte bağcılık yapılan topraklarda el ele verirler.
1. İşitmek (Misal: Hiç erken sabah ve akşam üstü bağlarda oturup yaprakların hışırtısı ile her bölük önüne dikilmiş kimi zaman gül kimi zamanda susam bitkisinin birbiri ile uyumunu dinleme şansına eriştiniz mi?)
(Bağcılar bağa çok fazla yabancı sokmazlar. Bu mükemmel tabiat harikası uyumdan da bizler mahrum kalırız). “Aslında susam çiçeği mayısta hasat edilir fakat bağların önüne dikilerek yaşanan hastalıklar ile susam çiçeği kimi zamanda gülün hastalıkları arasında fevkalade bir içsel bağlantının aşikar sesi yakalanır. Susam çiçekleri ve güller bu hastalıklara karşı çok daha hassastır. Yani bağda görülebilecek bir hastalık çok daha önce susam çiçeği üzerinde kendini göstererek üreticiyi önlem için ikaz eder !”Aynı kalbi bir bedeni ayrı sevgili gibi….
Yani aslında sesleri vardır. Ama her zaman bülbül gibi bağıra bağıra dert anlatmak biz çaresiz fanilere mahsustur. Asıl derdi olan o kişidir ki hekim, hakim derdini çözemediğinde içindeki ses ile doğanın seni dinleyerek en kudretli yerden çözümler arayandır.
“Susam çiçeğinin suskunluğunudan gelen sesi duymak isteyen üzüm habbesi olmalı;
Kendinden de, dünyasından da geçmeli.
Sevenlerin sofrasına çağrılınca
Kendini tahine katan pekmez misali sunmalı.
2. Tatmak (Misal: Susam-Pekmez ikilisinden çıkan lezzet)
3. Hem bağı hem de susamın çiçeğini ve kendisini gerek ham hali gerekse tahin hali ile koklamak, görmek, tatmak ve dokunmak dünyanın en kıymetli hazinesidir.