Yaradılışından itibaren insanda ve insanlıkta tekamül yani ileri doğru evrim olmuştur. Toplu yaşam geliştikçe daha iyi bir yaşam için yeni kurallar konmuştur ki bunların başında toplumun yönetim organizasyonu ilk sırada yer almıştır. Halkın yönetimi, halkın iktidarı, halkın iradesi anlamlarına genel DEMOKRASİ ideali olmasa da en iyisi olarak ortaya çıkmıştır. Sözlük tanımıyla Demokrasi; halkta bulunan bütün iktidarın, yine onun tarafından doğrudan veya serbest seçimler vasıtasıyla belirlenen temsilciler tarafından uygulanan yönetim biçimidir. Bunun en güzel örneği Kemal Atatürk’ün Samsun’da başladığı mücadele yolculuğunu Ankara TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ zirveye ulaştırması ve 29 ekim 1923 te bu zirveye CUMHURİYET’in ay yıldızlı tacını koymasıdır. Ve en kısa ve ne anlamlı özeti yapmıştır: “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir”
İnsanlar sandık başına gittiğinde geçmişte yapılanları analiz ederek ve yönetime talip kişilerin vaatlerini değerlendirerek seçimler aracılığıyla gelecekler. Demokrasilerde çatışmalar, müzakere edilir ve çözüme kavuşturulur. Kişiler görüşlerini, rahatça ifade edebilecek bir ortam bulabilir. Toplumun farklı değerlerinin, huzur içerisinde yaşam alanı bulabilmesine olanak bulunur. Toplum merkezi yönetime fikrini ve görüşünü ulaştırmak için, daha güçlü ses çıkarmak için gruplar yada topluluklar oluşturmuştur. Bunun da en güzel yolu SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI OLMUŞTUR. Devlete karşı özerk bir statüde olan, gönüllü birlikteliğin esas alındığı, belli menfaatler etrafında bir araya gelmiş yurttaşların oluşturduğu, kamuoyu oluşturma gücüyle siyasi otoriteyi etkileme amacı güden ve kar beklentisi olmayan kuruluşlardır. Bu kuruluşların, ortaya çıkması ve varlıklarını sürdürebilmeleri için özgür bir siyasi zemine ihtiyaç vardır. Bu yüzden, demokrasi, sivil toplum kuruluşları için ideal bir yönetimdir. Çünkü demokrasinin kültürel temellerinde, birey, özgürlük ve katılımcılık kavramları yer alır.
Yüzyıllardır kabileler, yada foedal yapıda toplanan insan tekamül ile farklı gruplaşmalar oluşturmuştur. Selçuklularda Osmanlıya her iş kolu için mesleki ve ahlaki ilkeler içeren kurallar konmuştur. Günümüzün aynı alanda çalışan meslek yada eğitim grupları bir araya gelip mesleki DERNEKLER oluşturmuştur. Kişilerin kazanç amacı gütmeden belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları, tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarıdır.
Buraya kadar iyi bilgiler. Ama gel gör ki bu alanda da feodaliteye yada kutsanmış (?) kişi ve gruplar oluşmaya başlamıştır. Eğitim düzeyi arttıkça daha çok hoşgörü, daha çok fazilet, daha çok barış, daha çok kapsayıcılık, ve daha çok TEKAMÜL olması beklenir. Bu tekamül bazı kişi ve gruplara zor gelmiş olsa gerek “ TAEMÜL” diye bir kurallar silsilesi uydurmuşlar. “Teamül” kelimesi, belirli bir toplum veya grup içinde yerleşmiş olan gelenek, adet, uygulama veya davranış biçimini ifade eden sosyal ve kültürel bir kavramdır. Teamüller, bir topluluğun geçmişten gelen deneyimlerinin birikimi sonucu oluşan ve genellikle ortak kabul görmüş davranış kurallarıdır. Toplumun üyelerinin birbirleriyle olan ilişkilerinde, iletişimlerinde, iş ve sosyal hayatlarında uyulması gereken belirli norm ve değerlerin ifadesidir. Hele de dernek yada STK büyüyüp güçlendikçe iktidar daha tatlı ve cazip hale gelmiş ve TEAMÜL kavramı bir kurtarıcı gibi olmuş. Gerçi insanın bireysel anlamdaki tekamülü de ölümsüzlüğü hedeflemez mi? Kim istemez ki?
Türkiye’de sivil toplum kuruluşları içerisinde sayıca en yüksek olanı derneklerdir. Ülke genelindeki dernek sayısı 130 bine yakın. Sağlık alanında 2800 e yakın dernek var. Farklı uzmanlık alanlarında 100 den fazla uzmanlık derneği var. TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ UZMANLIK DERNEKLERİ EŞGÜDÜM KURULU yaklaşık 90 dernekten oluşuyor. Biz uzmanlık derneği neyi amaçlar ki? Öncelikle üyelerinin daha iyi eğitimi, daha iyi koşullarda çalışması, kadre uğrayanın yanında olmayı, yeni kuşakların gelecekte nitelikli hekimler olmalarını. Bunun yaparken de daha demokratik olmak en beklenen davranış olsa gerek. Lakin gel gör ki gerçek dünya farklı.
TÜRKİYE’DE UZMANLIK DERNEKLER NASIL YÖNETİLİR? Örnekle anlatayım ki kolay ve kısa olsun. Zamanında Niğde’de birden çok üniversite, birden çok Tıp Fakültesi varmış. Hikâye bu ya! Fertek Üniversitesi, Gedelli Üniversitesi, Andaval Üniversitesi başta olmak üzere çok afili Tıp Fakülteleri varmış. TEBABETİ SEVENLER VE UYGULAYANLAR DERNEĞİ varmış. 30-40 yıldır belli afili AĞIR ABİLER ve ABLALAR kendi aralarında anlaşıp kardeş kardeş idare etmişler. Keramet sahibi bu kimselerin karşısında konuşmak günahmış. Bazen yalancıktan kavga bile ederlermiş. Çok iyi kafa sallayan kurullar seçmişler! Geleceği bile planlamışlar: gelecek genel kurulda Hafize başkan Hande başkan yardımcısı olsun; sonra Cevriye ve Tuğberk, sonra Tijen ve Melisa olsun…. Gelecek 20 yılın filmi gözlerinin önünden fragman olarak geçmiş. Oh! Dernek bizim oldu ve bizim kalacak demişler. Aramıza Çemişgezek ve Yerköy Tıp fakültesinden birilerini de alalım da manzara olsun demişler. Sizin oğlan, bizim kız idare edip gitmişler. GENEL KURUL, DEMOKRASİ, SEÇİM, SÖZ HAKKI, EŞİTLİK falan diyenler olmuş. Kıyamet kopası olmuş nerdeyse, Allah korumuş. TEAMÜL BÖYLE demişler. Ağzınıza acı biber süreriz demişler. Böyle geldi böyle gitmeli ve de gidecek demişler. Acemi gençler de konuşmak istemiş; “hadsizler!”. “Sus küçüğün söz büyüğün” demişler. “Söz gümüş ise sukut altındır” demişler. “Üzerine laf düşmedikçe uyu” demişler. “Uslu uslu köşede oturun, akıllı olun, ağzı var dili yok desin” amcalar teyzeler demişler.
*Yukarıda saydığım üniversite isimleri ve kişi isimler benim dünyamdaki hayallerimde ki üniversiteler ve isimler olup gerçekle hiç ama hiç alakası yoktur, olamaz.
“Geçti Bor’un pazarı sür eşeği Niğde’ye” demişler ya perşembe günü olan Niğde pazarını da kaçırmayalım. Yoksa bilimsel olarak aç kalacağız.
*Bu yazıda evrim yaşadı. Şekil açısından aldığı eleştiri nedeniyle değişti yani tekamül etti.