14.05.2004 tarihli Hürriyet’ten: TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, kaynakların verimsiz kullanılması nedeniyle devletin iki yakasının bir araya gelemediğini’ belirterek, Osmanlı’da alınan borçlar saray inşaatlarına giderken, şimdi ise kamu inşaatlarına gidiyor’ demiş.
2001 yılında da gündeme gelen eski devlet bakanı Bahattin Şeker’in memleketi Bilecik’e yaptırılan olimpik havuzları hatırlatan Hisarcıklıoğlu, Tek bir lisanslı yüzücüsü olmayan bir ilimize tam 8 tane olimpik yüzme havuzu yapılmış’ diye konuşmuş. Konuşmasında Tekel’in Ankara’da yaptırdığı ikiz kuleleri’ de eleştiren konuşmacı şöyle devam etmiş: Dünyada iki konuda zirvedeyiz. Biri yolsuzluklar, öteki de istihdam üzerindeki vergi yükü. Yolsuzluklar sadece kamu maliyesini bozmuyor, aynı zamanda özel sektöre de dolaylı olarak inanılmaz zararlar veriyor. Bunun en güzel örneği enerji konusunda oluşan yüksek maliyettir. Türkiye doğalgaza tam bağımlı hale getirildi. Toplam elektrik üretimimizin yüzde 45’i doğalgazla gerçekleşiyor. Doğalgazın ana kaynağı Rusya’da bile bu oran yüzde 25’i geçmiyor.’ Hisarcıklıoğlu, devletin israf geleneğinin Osmanlı döneminden beri sürdüğünü savunmuş ve şöyle devam etmiş:
Bir Osmanlı sadrazamı, zamanının mali durumunu şöyle tarif ediyor; Bizde devletin geliri üçe bölünür. Birincisi çalınır, ikincisi israf olunur, üçüncüsü gerekli yere harcanır, tabii ki geriye ne kalırsa.’ 1854’te mali bunalım yaşayan Osmanlı maliyesi ilk dış borçlanmaya gideceği zaman Abdülmecid, Borç almamak için çok çalıştım. Ancak durum bizi borç almaya mecbur etti’ demiş. Sonradan paralar daha çok saraylar inşa etmeye harcandı. Bugün de devlet, her biri birer saray görünümünde onlarca yeni kamu binası inşa ediyor.
Ankara-Eskişehir Yolu üzerinde yükselen, devasa kamu binaları, birer ibret ve israf örneği gibi dikiliyor. Bir yatırım bitmeden ötekine başlandığı için bir yatırımın ortalama ömrü bu memlekette 19 yıla yükselmiş durumda. Bitirilmiş olan yatırımların da bu nedenle aslında büyük israfla bitmiş olduğunu anlatan Hisarcıklıoğlu, 100 milyon dolarlık maliyetlerle yapılan havaalanlarından 7 tanesi hiç uçak inmeden kapatıldı’ diye konuşmuş.
Ankara’daki Tekel binası inşaatı, 14 yıl önce 5 milyon dolarlık bir proje olarak başlamış. Büyüklüğü 10 bin m2’den, giderek 147 bin m2’ye ve 38’er katlı iki kuleye dönüşmüş. Bugüne kadar 120 milyon dolar harcanmış. İnşaat hala bitirilememiş, bitmesi için 60 milyon dolar daha gerekiyor. Şimdi de binanın devrinden söz ediliyor. Peki, ihtiyaç yoktu dsa niye başlandı? Bu kuleler, kamudaki kaynak israfının dev bir anıtı olarak tarihe geçmiştir.’ Sağlık konusunda da hemen aklımıza geliverenler, Yan yana, Bolu- Düzce, Malatya- Elazığ Tıp Fakülteleri, Konya’ya ikinci bir tıp fakültesi, Kırıkkale’ye devasa devlet hastanesinin yanında acili bile düzgün işletilemeyen tıp fakültesi hastanesi, alttan ısıtmalı ve ancak şimdiye kadar bir kez kullanılabilen helikopter pisti, doktorlarının günlük Ankara’dan taşındığı, ameliyat bile yapılmayan, cerrahi aletlerinin depoda çürütüldüğü, Haymana Devlet Hastanesi. En büyük işveren devlet. İşe yarasın yaramasın, havaalanlarını, yüzme havuzlarını, devasa binaları hep devlete yaparız. İlacın yüzde 90’ının parasını yine devletimiz öder. Devletin başında olanların, dürüstlüğün ötesinde bilgili, akıllı, kurnaz ve uyanık olmaları da gerekiyor. Yoksa bir süre sonra, hortumcu ve uyanıklarca enayi yerine konulmaları işten bile değildir.
Saygılarımla.
3
önceki yazı