Devlet yönetiminde nasıl bir sistem olmalı?
Başta ulus niteliği taşıyanlar olmak üzere toplumlar, birlikte yaşama durumunda hem birbirlerine, hem de diğer topluluklara karşı haklarını korumak amacıyla devlet yapısı kurmuşlardır. Devletlerin yönetim şekli, zamanla değişimlere uğramış olmakla birlikte hala tartışılmaktadır. Yönetim şeklini kendi kültürel değerlerine ve sosyolojik yapısına uygun olarak belirleyip kararlı hale getiren devletler, hep güçlü ve uzun ömürlü, halkı da mutlu ve huzurlu olmuşlardır. Ancak yönetim şeklini uzun süre tartışarak zafiyet gösteren devletlerin diğerlerine göre geri kaldıklarını, halkının da mutsuz ve huzursuz olduğunu gözlemek mümkündür. Bunun nedenleri özetlenirse;
- Yönetim sistemi tasarlanırken toplumun yapısının ve eğilimlerin gerektiği şekilde analiz edilmemesi
- Eksik analiz sonunda hatalı bir yönetim yapısının tasarlanıp gerçeklenmesi
- Yönetim yapısının siyasilerin şahsi hırslarına uyularak sık sık değiştirilmesi
- Yönetim yapısında akıl, bilim ve adaletin geri plana atılması
- Yönetimde bozucu etkenlerin göz ardı edilerek gereken önlemlerin alınmamış olması
- Devletin anayasasının hiçe sayılarak ona tam olarak uyulmaması
- Küçük sorunları bahane edip sürekli yönetim sistemi tartışmasıyla zaman kaybedilmesi
- Vekil geçişleriyle Halkın gerçek iradesinin yönetime yansımaması
- Yasama, yürütme ve Yargı’nın birbirinden bağımsız olmaması
Yukarıda özetlenen nedenler dikkate alındığında Türkiye Cumhuriyeti devletinde yönetim şekli sürekli tartışılmış ve sık sık değişiklikler yapılmıştır. En son değişikliğin gerekçesi ise, bir siyasi liderin “Cumhurbaşkanı Anayasaya uymuyorsa Anayasayı ona uyduralım” şeklindeki akıllara zarar beyanıyla başlatılmıştır. Oysa, hukuk devletlerinde anayasaya uyulması esastır. Uymayanlar için yasa değiştirilmesi önerisi kimsenin aklına gelmediği gibi aksayan durumlara göre genel düzenlemeler yapılarak başka değişiklikler ile maskelenmeden oylanır. Kabul edilenler yürürlüğe girer.
Bu makalede, devlet yönetimi, sistem analizi ve tasarımı yaklaşımıyla değerlendirilerek, mevcut modelin hatalı yönleri ve karşılaşılan olumsuzluklar tartışılmıştır. Bunun yanında olması gerekenler ile makul bir sistem için öneriler yapılmıştır.
Partili Cumhurbaşkanlığı Türk milletine uygun bir model mi?
Türkiye’nin jeostratejik konumu nedeniyle gerek bölgedeki, gerekse uzak devletlerle çıkar çatışması yaşanması kaçınılmazdır. Dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti hasmı çok olan bir devlet durumundadır. Bu önemli problemden olumsuz etkilenmemek için birlik içerisinde ve güçlü devlet yapısının olması bir zorunluluktur.
Birliğin en önemli bileşenleri, uygun yönetim sistemi yanında, tarafsız, liyakatli ve adaletli yöneticilerin olması ve bu nitelikleri gerçekten taşıyarak uygulamalarıdır. Aksi durumda halkın önemli bir bölümü üst düzey yöneticilerin tarafsız olmadıklarını düşünerek devlete güven duymayacaklardır. Bu durum, toplumdaki ayrışmalarıda tetikleyebilmektedir. Güvensiz bir yönetim yapısının huzur ve düzeni ne kadar sağlayabileceği şüphelidir. Tarafsız olamayan partili devlet yöneticilerinin son yerel seçimlerdeki davranışları sonunda oluşan güven bunalımının olumsuz etkileri net olarak görülmüştür. Ayrıca hükumetlerin millet meclisinden güven oyu alarak işe başlaması önemli bir psikolojik etki oluşturmaktadır. Bu özellik hükumette görevli bakanların yasalara uymalarını ve tarafsızlık ilkesiyle görevlerini yapmalarını sağlayacaktır. Yönetimde adalet ve tarafsızlıkla herkese eşit davranılması devletin temel ilkesi olmalıdır. Bu nedenle mahkeme salonlarında “Adalet mülkün(devletin) temelidir” veciz sözü bulunur. Esas olan bu sözün içselleştirilerek hayata geçirilmesidir. Ancak bu şekilde devlet yönetimi kararlı hale gelerek halkın huzur ve refahı sağlanabilecektir.
Yapılan diğer önemli bir hata ise, gelişmiş devletlerdeki yönetim şekillerinin rol model olarak olduğu gibi alınmasıdır. Oysa yönetim sisteminde, toplumun sosyolojik ve kültürel yapısıyla öğrenim düzeyinin dikkate alınması önemlidir. Bu yapılmadığı takdirde, anlaşmazlıklar artacağı için sağlıklı bir yönetim kurulamayacaktır. Neticede toplumsal uzlaşma ve birliği sağlamak mümkün olamayacağı için yönetim sistemi tartışmaları bitmeyecektir. Bu nedenle biz devamlı şekilde yönetim modeli tartışmalarıyla zaman kaybetmeye devam ediyoruz.
Devlet yönetiminde ana ilkeler; adalet, eşitlik, tarafsızlık, dürüstlük, akıl ve bilime göre hareket, her zaman kamu yararını koruma ve şeffaflık olarak özetlenebilir. Mevcut yapının bu ilkelere ne kadar uyum sağladığı okuyucuların değerlendirilmesine bırakılmıştır.
Nasıl Olmalı ?
Devletin yönetim modeli, sistem analiz ve tasarımı yaklaşımı ile ele alınmalı, şahıslardan, belli zümrelerden bağımsız ve toplumun tamamını kapsayacak şekilde kurgulanarak uygulanmalıdır. Gerçekte, devlet yönetim sisteminin tasarımı ve uygulaması çok hassas bir konudur. Bu nedenle detaylı düşünülmeli ve her türlü olumlu/olumsuz yönler dikkate alınarak uygulanmalıdır. Sistem mutlaka, şahıslardan ve gruplardan etkilenmeden kendi dinamikleri, toplumun özel nitelikleri ve evrensel kurallar esas alarak çıktı üretmeyi amaçlamalıdır. Bu bağlamda, önceki bölümlerde belirtilen ana ilkelerden ödün verilmeden günlük olarak değil, uzun dönemli tasarım yapılarak uygulamaya koyulmalıdır. Unutulmaması gereken husus, hatalı bir devlet yönetim modelinden olumlu çıktı beklenemez. Sonuçta, yeni anayasa tartışmalarının yapıldığı bugünlerde “Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz” sözü göz önünde bulundurulmalıdır.