‘Söz gümüş ise sükut altındır’, ’Söz büyüğün, su küçüğün’, ‘Susma! Sustukça sıra sana da gelecek’ ve ‘Sözün bittiği yer’ gibi sözler ya da hastane koridorlarının en görünür yerlerine asılan güzel hemşireden -hastanın kendini ifade etmesine yardımcı olma bakım ilkesine ters düşen-‘sus’ işaretli fotoğraf, bu coğrafyada ve bu kültürde yer etmiş -ifade– anlatımlardır.
Bir insanın ne düşündüğü, ne olduğu ve ne yaşadığı önemli olup bu sorulara yanıt arayışları, var oluşunu anlamlı kılar.
Rönesans döneminde, dini düşünsel otorite zayıfladı ve insan düşünen ve eyleyen bir özne olarak ortaya çıktı. Avrupa insanı, Rönesans’tan itibaren zaman içinde özgür biçimde düşünüp eyleyen bir bireye dönüştü; dünyayı ve toplumu kendi akli etkinliğiyle yeniden yorumladı ve düzenledi. Bilimde ve teknolojide ortaya çıkan gelişmeler Batı insanında, aklın ve bilimin, insanlığın karşı karşıya kaldığı tüm sorunları aşacağına yönelik güçlü bir inanç doğurdu ve bu inanç, kısa süre içinde bilime ve özgür düşünceye dayalı yeni felsefi eğilimlerin ve akımların ortaya çıkmasını sağladı. İnsana onurlu bir yaşamın kapılarını açan temel hak ve özgürlükler için mücadele süreci, aydınlanma döneminden beri insanlığın en temel yönelimidir. Dolayısıyla ifade özgürlüğü, Anayasamızın en başat maddeleri içinde yerini -sessizce(!)-korumaktadır…
Hemşirelik derslerinde insan ve sağlığın kuramsal tanımlarını yaparken insanın açık bir sistem olduğu üzerinde durulur. Sağlık tanım ölçütlerinden biri; girdiler(Inputs) ve çıktılar(Outputs)arasında denge olmasıdır. Bu ölçüte göre insan biyofizyolojik olarak sağlıklıdır diyebiliriz. Sağlığın bütüncü tanımını yaparken biyolojik sağlığa psikososyal sağlık tanımını da ekleriz. Ruh sağlıklı insan; ne düşündüğü, ne olduğu ve ne yaşadığının farkında olan, yakın ilişkiler kurabilen, karar vermek için yargılama/muhakemeyi kullanabilen, eylemleri için sorumluluk alabilen, bağımsız ve etkili olarak fonksiyon görebilen, yeteneklerini ve potansiyelini geliştirebilendir. Kısacası düşünen, düşündüğünü ifade edebilen ve eyleme geçen insandır. Hemşireler insanın verbal (sözel) ve nonverbal (sözel olmayan , bedensel) ifadelerini önemseyerek bütüncü ve hümanistik bir yaklaşımla empatik davranış sergilerler. Yapılan çalışmalar ayaktan tedavi ünitelerine başvuran her yüz bireyin 20’si tarafından ifade edilen yakınmaların tanılanmasında organik etyolojiye rastlanmadığını göstermiştir. Ruhsal bozukluklar içinde yer alan somatoform bozukluklar; ifade edilemeyen ve bilinçaltına atılan düşünce ya da sorunların – insanın açık bir sistem olduğu varsayımına uyan bir şekilde-bedende ifade bulması olarak tanımlanır. Doktor doktor dolaşan, her gün yuttuğu bir avuç ilaçtan bir türlü fayda göremeyen ya da yapılan tedavi ve bakıma rağmen bir türlü iyileşmeyen bu hasta profilinin çoğunluğunu kadınlar oluşturmaktadır. Başka bir deyişle dillendirilemeyenler bir şekilde ifade bulmaktadır. Dünyada ve ülkemizde insanın kadın cinsinin kendini yeterince ifade edememesi, kendini gerçekleştirememesi sorunu 21. yüzyıla taşınan bir insanlık ayıbı olarak hala devam etmektedir…
1 yorum
‘’Sağlık tanım ölçütlerinden biri; girdiler(Inputs) ve çıktılar(Outputs)arasında denge olmasıdır.’’
Denge bu bağlamda hataya götürmektedir. Çocuklarda denge farklı ele alınmalıdır. Doğru değildir.
Dünyada ve ülkemizde insanın kadın cinsinin kendini yeterince ifade edememesi,
kendini gerçekleştirememesi sorunu 21. yüzyıla taşınan bir insanlık ayıbı olarak hala devam etmektedir…
‘’Başka bir deyişle dillendirilemeyenler bir şekilde ifade bulmaktadır.’’
Konu başlığı (bağlam) içinde sonuç:
Sadece kadın cinsine konuyu indirgemek doğru değildir. Yanlıştır.
Doğrusu fırsat verilmeyenler, anlaşılmayanlar, zayıf görülenler-dir.
Temel hakların cinsi ayrım içinde dar bir alana sokulması da normal (akılcı) değildir.
Bağlam: Yerinde konuşulmasının, yorumlanmasının istenmemesidir. Bilinçli tercih kullanılmıştır.
Çocuklarda bilinçli tercihin kullanılması için tarafsız yorum gereklidir.
Çocukların unutulması konuyu bağlamından koparmıştır.