Her türlü gereksinimin karşılanmasında başvurulan iletişim; doğru kullanıldığında her kapıyı açan bir anahtar gibidir. Ancak doğru kullanılmadığı için bugün ölümle sonuçlanan aile-içi şiddet ve trafikte şiddet gibi olaylara neden olmakta, eğitim ve yönetimde başarısızlıkları beraberinde getirmektedir.
İletişimde hataların nedeni sorgulandığında, bunun konuşulanların iyi dinlenilmemesi, bu yüzden söylenilenlerin anlaşılmaması ve yanlış yanıtlar verilmesi ya da odaklanılması gereken konu yerine, ilgisiz konulara geçilmesi gibi yanlışlıklardan kaynaklandığı görülür. Günlük yaşamda hemen herkesin yaşadığı, çeşitli alanlarda deneyim sahibi olduğu iletişimsizlik; herkesin sorunudur. Konuşmaya başlayan kişiyi söylemek istediklerini karşı tarafa iletmede aciz bırakan bu durum kişiyi öfkelendirmekte ve şiddete eğilimi olanlarda şiddeti tetikleyebilmektedir. Bu yüzden bu tür durumların önlenmesi için dinleme çocukluktan başlayarak her bireye etkin ve etkili bir biçimde öğretilmelidir. Aslında iletişim dersleri akademik platformda, fakülte ve yüksek okullarda öğretilmektedir. Ancak konunun teoriyle sınırlı kalması nedeniyle, öğrencilere verilen bilgiler davranışa dönüştürülememektedir. Mezunların çalıştıkları alanlarda iletişimle ilgili yaşadıkları sorunlar da bu savı desteklemektedir.
İletişim pek çok yazar ve psikolog tarafından ele alınmış, konu hakkında pek çok şey yazılmış ve hala da yazılmaktadır. Ancak gerek eğitim programları gerekse yazılan yazılarda, genellikle iletişimin teorik yönünün vurgulandığı dikkati çekmektedir. Oysa sorunların, iletişimin teorik bilgi eksikliğinden değil de, bilginin davranışa dönüştürülememiş olmasından kaynaklandığı görülmektedir. Denilmek istenilen o ki iletişim hakkında söylenilenlerin etkin ve etkili biçimde parodilerle canlandırılarak, iletişim, iletişim hataları ve bunların nedenleri ortaya konulmalı, bunlar tartışılmalı ve dinlemenin önemine canlı örneklerle dikkat çekilmelidir.
En yalın söylemle, ikili iletişimde konuşan ve dinleyen taraf vardır. İletişim konuşma ile başlatılır. Bu roller konunun akışına göre sürekli değişir. Dinleyen-konuşan ve konuşan-dinleyen rolüne geçer. Başarısız iletişimde, konuşan, dinlediklerine karşılık vereceğine, önceden zihninde hazırladıklarını aktarır. Böylesi hatalara; konuşulanların iyi dinlenilmediği durumlarda rastlanır. Bu yüzden dinleme sırası gelen kişinin, konuşulanları dinlerken, düşüncelerden ve zihindeki, tasarlardan arınarak söylenilenlere odaklanılması gerekir. Çünkü dinlemek sadece ses dalgalarının kulaklar tarafından işitsel algılanması değil, konuşulanı anlama çabasıdır. Dale Carnegie “Dinlemek, gösterebileceğiniz nezaketlerin en büyüğüdür”. demekle dinlemenin ayni zamanda saygılı bir davranış olduğuna dikkat çekmiştir. Aslında dinleme; kültürümüzde çocukluktan itibaren üzerinde durulması gereken, ama son zamanlarda göz ardı edilen etik değerlerinden biridir.
İletişimin başarısında dikkat edilecek noktalar; İletişimde amaç; iletilecek mesajın/konuşmanın dinleyene tam ve doğru iletilmesidir. Bu nedenle konuşmacı ve dinleyenin özen göstermesi gereken noktalarda sorumluluk taşıması zorunludur. İkili iletişimin amacına ulaşabilmesi için çevresel faktörlerin kontrol altına alınması bu sorumlulukların başında gelir. Bu yüzden iletişimde bulunulacak ortamın gürültü ve diğer dikkat dağıtan etkenlerden uzak olması gerekir. Çünkü gürültü; iletişim sürecini olumsuz etkileyen tartışmalara neden olur. İletişim telefon aracılığı ile sağlanıyorsa, telefon ahizesindeki hışırtı ve ses kesintileri de iletinin amaçlandığı biçimde algılanmasını aksatan etkenlerdir. Etraftaki hareketlilik de yine bu etkenlerden biridir.
Konuşmacı, konuşma sürerken ilettiği mesajların dinleyene tam ve doğru gittiğinden emin olmak için dinleyeni gözlemlemek zorundadır. Dinleyen, gerçekten dinliyor mu, yoksa dinliyormuş gibi mi yapıyor ya da sık sık saatine bakıyor mu? Bu tür kuşkularda dinleyene, konuşulanlarla ilgili soru sorularak dikkatinin konuya yoğunlaşması sağlanabilir. Konuşan ayrıca konuşurken dinleyicinin dikkatini dağıtmamak için kendi yüz ifadesi ve beden dilini kontrol etmeyi bilmelidir.
İletişimde tarafların ortak dil kullanmaları da iletişimin sağlığı yönünden çok önemlidir. Özellikle yabancı kelimeler kullanılması mesajın karşı tarafa doğru iletilmesini engeller. Her ne kadar yazılanlar herkes tarafından biliniyor olsa da, bunları yazmak ahkâm kesiyor gibi algılanabilirse de, bu yüzden bunları yazmak gereksizmiş gibi düşünülse de bunların herkes tarafından her gün hatırlanması ve uygulanmasında yarar olabileceği düşünülmektedir.
NOT: 10 Ağustos 2020 tarihli “Pandeminin getirdikleri” başlıklı yazıdan alınmış bir paragraf
Bu virüs çağının ne zaman sonlanacağı konusunda şimdiden tahminde bulunmak, desteksiz bir iyimserlik olacaktır. Yine de bir mucize beklemekle birlikte, bundan böyle kurallara uyma, insanlar arası iletişimde maske takma ve belirli mesafeyi koruma gibi önlemler, günlük vazgeçilmez uygulamalar arasına katılmalı ve alışkanlık haline getirilmelidir.
9 Ağustos 2020 de ölüm sayısı 15 iken, 15 Nisan 21 de ise ölüm sayısının 297 olması yorumunu sizlere bırakıyorum. Saygılarımla