Diş hekimliği eğitim sürecinde temel tıp bilimleri ve ilgili medikal bilgilerin, hekimlik sıfatına yaraşır nitelikte icra edilebilmesi için önemini, diş hekimliği eğitim sistemlerinin nasıl olması gerektiği üzerine önerilerimizde belirtmiştik.
Kanser risk faktörleri hakkında bilgilendirilmiş bir toplumda, hastalığın erken tanısında diş hekimlerine önemli görevler düşmektedir. Ülkemizde uzmanlar da dâhil olmak üzere serbest çalışan diş hekimlerimizin, günde ortalama 4-10 hasta muayene ya da tedavi ettiği düşünüldüğünde, hastalığa karşı ilk savunma hattını oluşturdukları çıkarımına varılabilir. Hastalarda yapılan rutin ağız içi muayenelerde kanser yönünden de yapılacak olan tetkikler, özellikle ağız içi kanserlerinin erken tanısında çok yarar sağlayacaktır. Bu bağlamda diş hekimlerinin tüm hastalarını bu açıdan dikkatle taraması ve toplumda farkındalık yaratmak için kampanyalar yürütülmesi gerekmektedir.
Elbette ki diş hekimliği eğitiminin bu tanı ve tedavi sürecine katkıda bulunulabilmesi açısından medikal yönüyle güçlü olması şarttır. Var olan durumda, eğitim programlarımızın temel tıp bilimleri ağırlıklı olmasının önemini bir kez daha vurgulamak isterim. Hastalarımızın dental tedavi hizmetlerinin yalnızca dolgu, diş yüzeyi temizliği, diş çekimi ya da protez yapımı olarak algılanmaması gerekmekte; sağlık ve hastalık arasında bir süreç olduğunun farkındalığına erişmek ve hastaları bu yönü ile bilinçlendirmek de önem kazanmaktadır. Kanser dâhil pek çok hastalığın erken dönem, ayırıcı tanı sağlayan belirtilerinin ağız içinde ve çevresinde olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenlerle diş hekiminin, uygun tanıyı koyabilecek temel ve güncel bilgiye sahip olması ve özellikle ağız kanserlerinin ön tanısını tanımlayabilecek uygun tarama işlemleri hakkında da bilgi ve beceri sahibi olması gerekmektedir. Bu işleyişin, biyopsi ile elde edilebilecek türden özel hücre tipinin belirlenmesi gibi bir uygulaması olamayacağı çıktır. Ancak, pratik, minimal invaziv ve ekonomik bir muayene ile “malignite” belirtisi taşıyıp taşımadığı konusuna açıklık getirmesi de bir kolaylıktır. Özellikle ağız içi kanserleri ve hayat kurtarmak söz konusu olduğunda, diş hekimlerinin temel sorumlulukları arasında; toplumda kanser risk faktörleri hakkında farkındalık yaratmak, tanı, tedavi ve ilgili birimlere yönlendirme yer alır. Ölüm oranlarının azalmasında en önemli basamak erken tanıdır. Diş hekimlerinden daha etkin olanağı olan bir meslek grubu yoktur.
Kliniklerimize ve özellikle üniversite hastanelerimize ağız ve diş tedavileri için başvuran onkoloji hastalarımızın özenli ve ivedi tedavi almalarının sağlanması da başlıca kaygılarımızdandır. Çünkü bu hastalarımız, çoğunlukla, kanser tedavisine bağlı olarak ağız içinde ağrılı yan etkiler ile karşılaşmakta ve kanser tedavilerine bile bu nedenlerle ara verebilmektedirler. Bu nedenle tedavi öncesi, sırası ve sonrasında bu hastalarımızın ağız ve diş sağlıklarının düzenli kontrol altında olması gerekmektedir. Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, bu konuda üzerine düşen görevleri en iyi şekilde gerçekleştirmek için özel bir çaba göstermekte ve onkoloji hastalarımızın ağız ve diş sağlığı hizmetlerine öncelik vermektedir. İngiltere’de, onkoloji hastalarının dental tedavileri üzerine 2012’de güncellenmiş olan bir protokol bulunmaktadır. Bu örnek, diş hekimlerinin, onkoloji hastalarına yaklaşımlarının sistematik bir şekilde olması gerektiğinin bir göstergesidir. Hastalarımızın ağız bakımlarının ve fonksiyonlarının iyileştirilmesinin, tedavi sonrası sosyal adaptasyon ve yaşam kalitelerinin artmasına önemli katkılar sağladığı bilindiğinde bu konunun önemi ortaya çıkmaktadır.
Sağlıklı bir toplum dileklerimle.