Diş hekimliğinde uzmanlık tartışıladursun, ilk sınav Nisan 2012’de gerçekleştirilecek bile. Konu ile ilgili internet üzerinden geniş çaplı soru bankaları, kurslar, sınavın şekli, konu kapsamları ile ilgili bir sürü bilgi erişime açılmış ve dershaneler kurulmuş. Bu kadar hızlı örgütlenmeye şaşmamak elde değil. Elbette altyapısı uzun zamandır düşünülmekte idi. Ancak bu noktada konu, diş hekimliğinde doktora programlarının yerini sorgulamaya yöneltmekte. Halen sürdürülmekte olan doktora programları, diş hekimliğine özgün bir yapılanma olarak aslında hem bilim felsefesi hem de bu süreçte hasta tedavisine dayalı klinik çalışmalar ile hekimlik becerilerini geliştirmekte oldukça yeterli idi. Bu bağlamda diş hekimliğinde uzmanlık salt doktora programlarındaki kadro sıkıntısına bir seçenek olarak cazip bir hale gelmiştir. Elbette ki, yurdumuzda kişi başına düşen serbest diş hekimi bile çok az iken uzman diş hekiminin de bu gereksinime yetebilmesi düşüncesi ile olumlu bir adım olarak düşünülebilir. Ancak hızla artan diş hekimliği fakültesi sayısını da göz önüne alırsak, kaş yapayım derken göz çıkarma kaygısı da duymamak elde değil. Bu kadar fazla sayıda mezun diş hekiminin bu koşullar altında hemen hepsinin uzmanlık yapmak isteyeceği, ancak bunun gereksinime göre karşılanamayabileceği, halkın gözünde serbest diş hekimliği yapmanın değerinin kalmaması korkusunun saracağı öngörülecek olursa, önemli bir altyapı araştırması yapılmış olmasının gerekliliği ortaya çıkmakta.
Öncelikle diş hekimliği eğitiminin yeterliliği konusunda düzenlemeye gitmek beki Diş Hekimliğinde Uzmanlık Sınavı (DUS)’ndan daha önemlidir. Diş hekimliği mesleği tıp ve temel bilimler ile aslında oldukça yakın ilgili iken, süregelen zaman diliminde tıp eğitiminin eğitimimizde tam kapasiteli verilemediği apaçıktır. Oysa ‘’hekim’’ sıfatı alarak bir meslek edindiriyorsanız, kaldı ki DUS sorularının temel tıp bilimlerinin de önemli bir bölümünü oluşturacağı bir gerçek ise ve dershanelere akın akın giden meslektaşlarımız bu anlamda bir eksiklik hissediyorsa, diş hekimliği eğitiminde aksayan birşeyler var demektir. Bu yalnızca diş hekimliği için değil, tıp eğitimi için de geçerlidir. DUS ve TUS dershanelerinin açılması ve kendine güveni olmayan ya da eksik yetiştiğini düşünen pek çok genç meslektaşımızın koşarak bu akıntıya kapılmaları eğitim sistemimizin süregelen bir ayıbı olmamış mıdır? Bu durum ilköğretimde bile olmaması gerekirken lisansüstü düzeyde de yaşanıyorsa bu akıntıya kapılmak yerine eğitimimizi gözden geçirmenin zamanı gelmemiş midir? Bu koşullarda yapılması gereken DUS sınavını sadece doktora programlarında yaşanan kadro kaygısı ile acilen gündeme almak yerine fakülteler arası koordinasyonlu bir eğitimi benimsemek, eğitimin verimli sonuçlarını aldıktan sonra DUS programı açmak daha yerinde olmaz mıdır? Bu şekilde hem doktora ya da uzmanlık yapma şansı bulamayacak olan hekimlerimiz gelecek kaygısı yaşamadan iyi bir eğitim aldıkları mesleklerini güvenle icra edecekler hem de doktora ya da uzmanlık yapacak olan hekimlerimiz üst eğitim ile halkımızın sağlığı için en verimli şekilde hizmet verme olanağı bulacaklardır. Kısacası DUS gelmeliydi, ancak mevcut doktora programlarının değerini ve serbest diş hekimlerimizin özgüvenlerini yitirmeden mesleklerini yapabilecekleri eğitim sistemimiz yapılandırıldıktan sonra olmalı idi.