Sağlık hizmetleri günden güne daha fazla ‘teknoloji bağımlısı’ bir hale geliyor. Eskiden hekimler hastayı muayene eder sonra belli tahlil ve tetkikler isterdi. Artık hekimlerin önemli bir kısmı önce hastaların eline ‘bir tomar’ istem kağdı tutuşturuyor, “hadi bu tahlilleri yaptır gel, sonra seni tekrar göreceğim” diyor. Bazen, “doktor bey (veya doktor hanım) ben bu tahlilleri 3 gün önce de yaptırdım, sonuçları yanımda” bile demeniz yeterli olmaz, yeniden yaptırmanız istenir.
Bu yazıda ben ne ‘teknoloji bağımlısı’ bir hekim olmanın tıp sanatına yapılan bir ihanet olduğundan bahsedeceğim, ne de böyle olmanın biz hekimleri tıp teknolojisi üreten ve satan firma ve kişilerin ‘oyuncağı’ haline getirdiği üzerine tartışacağım. Bugün yapmak istediğim, hamilelik sırasında yapılan testlerin (prenatal testler –PNT-) uygulanma nedenlerini sorgulayıp, onların önemli kısmının ne anneye ne de anne karnındaki bebeğe bir yararı olmadığı konusundaki düşüncemi okuyucularla paylaşmak. Bir zamanlar hamilelik süreci pek çok anne-baba adayı için hoş ve heyecanlı bir bekleyişken, artık bu dönem medya ve tıp çevreleri sayesinde, anne-baba adaylarının doğacak çocuklarında bedensel veya zihinsel bir sakatlık olup olmadığının merak ve endişesi ile geçirdiği bir kabus haline dönüştü. Tıp teknolojilerinde son birkaç on yılda kaydedilen gelişmeler bugün anne-baba adaylarına dünyaya gelecek çocuklarının bedensel ve zihinsel sağlığı ile kişisel özellikleri hakkında birçok bilgi sağlayabilmekte. Bu testlerin en çok kullanılanlarını ve yapıldığı gebelik haftalarını hatırlamak gerekirse: Ultrasonografi gebeliğin 14-16. haftasında; Amniyosentez gebeliğin 16-18. haftasında; Koryon Villus Biyopsisi (KVB) 9-12. haftasında yapılmakta. Yani bunlardan en erken dönemde yapılan KVB bile, anne ve bebeğe olan muhtemel zarar ve riskleri bir yana, ‘güvenli’ kürtaj süresi olan 10. haftadan sonra sonuç vermekte. Anne karnındaki çocuğun hayatını sonlandırmak için ‘güvenli’ süre olan 10 haftadan sonra sonuç veren PNT acaba neden yapılır?
1) Anne-baba adayına doğacak çocuğunun sağlam ya da sakat olduğunu söylemek;
2) Fetüs sakatsa ‘intra-uterin’ tedavisini yapmak veya bebeğin doğumdan sonra yaşama şansını artırmak amacı ile acil müdahalede bulunulabilecek özel birimlere sahip bir sağlık kurumuna göndermek;
3) Sakat olduğu ‘düşünülen’ (‘düşünülen’ diyorum çünkü düşünüldüğü gibi olmama ihtimali de mevcuttur) fetüsün hayatının sonlandırılmasına imkan vermek için. Yukarıda saydığımız amaçlardan, PNT’nin, anne-baba adaylarına gelecekteki ailelerini daha bilinçli şekilde planlamaları ve daha mutlu bir gelecek oluşturmaları konusunda yardımcı olduğu düşüncesi oluşmaktadır. Oysa, yapılan birçok araştırma bu testlerin ‘gerçek’ amaçlarını ortaya koymakta ve uygulamada karşılaşılan ‘etik olamayan’ düşünce ve davranışları gözler önüne sermektedir. Örneğin, İngiltere’de Sağlık ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın hazırladığı resmi bir raporda; “Sakat insanlar topluma büyük bir yük olduğundan, hamilelik sırasında yapılan testler her ne kadar masraflı bile olsa sonuçta ekonomik açıdan kârlıdırlar” denmektedir. Yani bu testlerin esas amacının, sakat fetusları saptayıp onların yaşamlarını sonlandırmak olduğu açıkça söylenmektedir.
Aslında PNT’nin ortaya çıkması, doğadaki en doğal süreç olan hamileliğe bakışı değiştirmiştir. Günümüzde hamilelik adeta sürekli takibi ve (gerektiğinde) tedavisi gereken bir hastalık gibi algılanmaya başlanmış ve hamile kadınlar da kendilerine biçilen bu rolü kabullenmişlerdir. Bugün gerek hekimler gerekse hamile kadınlar, PNT’yi hamileliğin ‘ayrılmaz bir parçası’ olarak görür hale gelmiştir. Bunun neden böyle olduğu konusunda Barbara Rothman ‘Müphem Hamilelik’ (Tentative Pregnancy) adlı kitabında hiç de yabana atılmayacak bir iddiada bulunuyor. Rothman’a göre tıp profesyonelleri, O’nun deyimi ile, bir ‘genetik endişe/korku’ (genetic anxiety) ortamı yaratarak kadınları bu endişeden kurtulmaları için PNT yaptırmaya yönlendirdiler. Rothman, tıp profesyonellerinin, her anne adayında bulunabilecek sakat çocuk sahibi olma korkusunu, ağız gargarası pazarlamak isteyen bir şirketin önce abartılı kampanyalar ile ağız kokusunun ‘ne kadar kabul edilemez’ bir şey olduğuna toplumu inandırmasında olduğu gibi abarttıklarını sonra da PNT ile bu soruna ‘çözüm’ bulduklarını iddia ettiklerini söylemektedir. Bazıları bu tespiti abartılı bulsalar da, günümüzde, özellikle bizim ülkemiz gibi bazı ülkelerde hamile kadınların neredeyse her ay, gerekliliği ve yararı son derece şüpheli olarak, ultrasona alınmaları bu saptamanın büyük oranda gerçeği yansıttığını göstermektedir.
Yukarıda saydığım PNT yapmanın muhtemel 3 nedeninden ikincisi olan intra-uterin tedavi uygulaması pek nadir olarak ve belli merkezlerde yapılabilmektedir. Birinci neden olan bebeğin sağlam veya sakat olduğu bilgisinin ise üçüncü nedene hizmet etmekten başka bir yararı yoktur. “Bebeğiniz sağlam görünüyor” demenin ne bir pratik faydası vardır, ne de bilimsel bir değeri. Bilimsel değeri yoktur çünkü bu saptamanın yanlış olma ihtimali de mevcuttur. Pratik faydası yoktur çünkü bu testler ‘icat edilmeden’ önce zaten hep böyle olduğu varsayılırdı.
Dolayısıyla PNT yapmanın tek amacı vardır o da ‘doğal olmayan seleksiyon’. Doğa -veya Tanrı-, başlayan gebeliklerin 1/3 ile 1/2’sini, embriyo sakat olduğu için spontan düşük ile sonlandırmakta. Buna ‘doğal seleksiyon’ dersek, doğanın -ya da Tanrı’nın- yaşamasına izin verdiği -belki de yaşamasını istediği- sakat fetüslerin yaşamlarının birileri tarafından sonlandırılmasına ben ‘doğal olmayan seleksiyon’ diyorum.
Siz, PNT üreten, satan ve uygulayan kişiler! Doğacak çocuğunda sakatlık olduğu ‘düşünüldüğünde’ onun yaşamını sonlandırmak isteyen ve de sonlandırmak istemeyip bu ‘kesin olmayan’ bilgi ile hamilelik sürecini geçirmek zorunda kalan anne-baba adaylarına ne yaptığınızı hiç düşündünüz mü? Onları ne büyük ikilemler ortasında bıraktığınızın farkında mısınız?
Çağrım pek çok durumda gereksiz, bazen de zararlı olan PNT isteyen kadın-doğum uzmanlarına değil. Onlar ve diğer branşlardaki meslektaşlarının bu çağrıma kulak vermeyeceklerini biliyorum. Eğer, ‘pek çok durumda gereksiz, bazen de zararlı olan tetkikleri’ istememe gibi bir tavırları olsa, PNT’e gelene kadar yüzlerce tahlil ve tetkik var, onlardan vazgeçerlerdi. Çağrım mevcut ve muhtemel anne-baba adaylarına: Bedeninize ve müstakbel çocuğunuza sahip çıkın. Sizin dışınızdaki pek çok kişiye para kazandırması dışında, size ve karnınızdaki çocuğunuza çoğu zaman hiçbir faydası olamayan, bazen de zararı olan PNT’i yaptırmayın. Zaten doğa kendi kurallarına göre sistemini kurmuş ve gerekli elemeyi yapıyor. Doğa’ya rağmen bu elemeyi, hekimler aracılığıyla, kendi elinize almaya çalışmayın. Doğa imhal eder ama ihmal etmez. Unutmayın, Doğa kurduğu sistemi bozmaya çalışanlardan bir gün çok şiddetli hesap sorabilir…