Yaşadığımız zaman diliminden önce de tarih boyunca bakteri ve virüs kökenli salgınlar olmuş, süre ve yaşam olarak birbirinden farklı etkinlikler göstermişlerdir.
Bakteriler ve virüsler doğal hayatın vazgeçilmez canlılarıdır. İnsanlarla, bitkilerle ve hayvanlarla birlikte yaşarlar. Birbiriyle dayanışma ve yardımlaşma anlayışıyla yaşamaları doğal yapıları gereğidir. Evrenin bütünsellik ilkesi kapsamında ve yeryüzünün yaşamsal dengesini oluşturan ilişkiler ağında görevlerini sürdürürler.
Ne zaman ki Doğal Dünya Düzeni‘ni bozan bir bitkisel, hayvansal ve insana ait travma söz konusu olursa denge bozukluğu ortaya çıkar ve denge sağlanana kadar insanlar, bitkiler, hayvanlar bedel ödeme sürecine girerler.
Bu bedel ödemenin süresi ve dozu, travmanın şiddeti ve sürekliliği ile doğru orantılıdır.
İnsanlar, belirli bir yerleşkede biyolojinin evrensel üreme yasasına uyarak çoğaldıkları durumlarda, fiziksel alanın evrensel hareket yasasına uyarak yer değiştirirler ve göç ederler. Bu ortaya koydukları tutum ve davranışlar, sosyal alanlarının evrensel yasaları gereğidir. Bu durum diğer canlılar olan hayvanlar ve bitkiler için de geçerlidir.
Bitkiler, hayvanlar ve insanlar arasındaki ilişkilerin ”işleyiş kimyası”, varoluşlarının bireysel özgürlük ve toplumsal hak eşitliği iradesini yansıtarak işler. Sonuna kadar yardımlaşma ve dayanışma amacıyla özgürlük ve haklarda eşitliği bozan her travmada, evrensel denge düzelene kadar hak ve özgürlük mücadelesi sürdürülür.
Bu mücadelede hedeflenmesi gereken ise ‘Tevhit / tek olanla bütünleşme, vahdet / paylaşarak bütünleşme ve adalet / bütünlük içinde yönetmek ve yönetilmektir.
Yaşadığımız zaman diliminde ortaya çıkan hedeflerdeki sapmalar, fiziksel alanın enerji ve madde dengesinde, biyolojik alanın doğal yaşantısında ve sosyal alanın haklarda eşitlik dengesinde ‘mutasyonlara’ sebep olmuş, yapay küreselleşme kaosundan, Doğal Dünya Düzeni’ne geçiş sancılarının başlamasına ivme kazandırmıştır.
Bu süreçte koronavirüs,”durumdan vazife” çıkarmıştır.
Yeryüzünün fizik alanındaki ozon tabakasını delen gelişmeler, nükleer enerji kaçaklarının doğal sistemde oluşturduğu kırılmalar, betonlaşma yapılanmalarının canlıların birlikte yaşama özgürlüğüne vurduğu darbeler, petrol ürünlerinin yeraltıyla yerüstünün yer değiştirmesine yaptığı katkılar, silahların yüksek dozda acımasıca kullanılmasının şiddetiyle ürken yeryüzü canlıları, göçlerle yer değiştiren insanların sebep olduğu coğrafi dengesizlikler, mikrokozmozun makrokozmoza egemen olmasını tetikleyen unsurlar olmuştur.
Yeryüzünde biyolojik alanındaki gelişmeler, varoluşun biyoçeşitlilik bütünlüğüne karşı çok yönlü travmaların üretimini sağlamış, fiziksel alanla çelişkiler oluşturacak aşamaya gelmiştir.
Tarımda kullanılan ilaçların su, bitki ve topraktaki varoluşun doğal dengesini bozması, yer altındaki madenlerin yer üstündeki florayı tahrip etmesi, şehirleşmenin yeryüzünün akciğerlerinde açtığı gedikler, tek hücreli canlılardan en gelişmiş canlılara ve insanlara kadar bütün bireysel genetik çeşitliklerini ve çevresel ortak yaşam alanlarının korunma, gelişme, değişme ve yapılanma süreçlerini kaosa sokmuştur.
İnsan dahil tüm canlıların oluşturduğu ekosistemin dengeli, sağlıklı ve uyumlu işleyişi doğal yaşamın vazgeçilemez yapılanmasıdır.
Sosyal alandaki gelişme ve değişmeler, fiziksel alan ve biyolojik alanla eşgüdümsel olarak yaşam sürecini geliştirmelidir.
Her üç alanın oluşturduğu bütünsellik içindeki doğal yapılanma bilimin, sanatın, estetiğin ve dinin de üretilebilme kaynaklarıdır. Bu üretim sürecinde insanoğlunun sorumluluğu doğal yapılanmanın varoluşuna göre davranması ve sonuçlar çıkararak yaşamını sürdürmesidir.
Yaşadığımız zaman diliminde daha yoğun görülmekle birlikte, doğal sistemi bozma eylemleri tarih boyunca gözlenmiştir. İnsanoğlu önce doğal yapılanmayı bozmuş, sonra da nasıl düzeltirim diye bilim dalları oluşturarak mücadeleye girişmiştir.
Covid-19’un Wuhan’dan başlayıp dünya seyahatine çıkması ve insanı araç olarak kullanması, doğal sistemin biyolojik, fiziksel ve sosyal alanlarının sıkıştırılması ve bütünsellik dengesinin zedelenmesi nedeniyle sonuç olarak ortaya çıkmıştır. Başka bir söylemle, virüsün seyahate çıkması sebep değil, sonuçtur.
Bozulmaya zorlanan doğal sistemin varoluşunun işleyiş mekanizmasındaki etkili faktörler ortadan kaldırıldığında sonuçlar da değişecek ve denge yeniden kurulmuş olacaktır.
Doğal sistemin işleyişindeki alanlardan olan fiziksel yapının madde ve enerji ilişkileri, maddenin koruyucu yönü ve enerjinin yaşam veren yönü yeniden dengelenip korunmalıdır.
Doğal sistemin işleyişindeki alanlardan olan biyolojik yapının beslenme, üreme ve hareket etmeye ilişkin yaşamsal denge özelliklerinin yeniden dengelenip korunması sağlanmalıdır.
Doğal sistemin işleyişindeki alanlardan olan sosyal yapının etik boyutlarının, haklarda eşitlik boyutlarının ve evrensel hukuk ilkelerinin özgürlük ve adaleti sağlayıncaya kadar yeniden dengelenip korunması gerçekleştirilmelidir.
İnsanoğlu sebep sonuç ilişkisini değerlendirmeyi bilmeli, sonuçları sebeplerin ortaya koyduğunu anlayabilmeli ve insanı öldürenin koronavirüs değil, virüsün akciğer yerleşimindeki salgıladığı bağışıklık sisteminin ürünleriyle boğulduğunu algılayabilmelidir.
Hastalıklar insanları öldürmüyor, hastalıklarla mücadele sürecinde insan ölüyor.
Covid-19’un doğal ortamını bozmakta gösterdiği etkinliklerle tarihsel yanılgısını yaşayan insanoğlu, evinden kovulması sonucu seyahate çıkan virüsün her rastladığı insanda konaklaması ve evinden kovulmasında en etkili aktörler sınıfını oluşturan yaş gurubunun hayatını tehdit ederek kullanması, yaradılış sisteminin adalet dengesi adına beklenmesi gereken bir durumdur.
Hayatın filmini geriye sarıp, Doğal Dünya Düzeni’ne göre yeniden başlamalıyız ve tarihsel ”yapay dünya düzen”lerinden vazgeçmeliyiz.
Ne mutlu, DOĞAL DÜNYA DÜZENİ sürecine girmeye hazırlananlara.
DOĞAL DÜNYA DÜZENİ’ni okuma sürecine giren yöneticiler, tarihin insanoğlunu taşıdığı günümüzde daha önce yaşamadığımız doğal bir olaya şahit olmalarına karşın, olaya sebep olan kapitalist sistemin verilerini okuyarak devam etmeleri, ”hayatı okumak”ı ıskalamaktır.
Her konuda erken korunma, erken tetkik, erken teşhis, erken tedavi ve erken taburcu / iş bitirme dijital çağda ”dijital düşünme”yi de gerektiriyor.
Selam ve sevgilerle…