- Barınma hürriyeti:
İnsanın bir meskene sahip olması ve bunun güvencesinin sağlanması evrensel bir haktır. Doğaldır.
İnsan barındığı ve korunduğu bir mekândan (anne rahmi) dünyaya geliyor. Yaşam sürecinin her aşamasında bu doğal hakkı yaşamak durumundadır.
Bu durum beşikte, okulda, iş yerinde, kurumlarda da geçerli olan bir ilkedir. Bu mekânların da rahimdeki mekânı gibi güvence altında olması Doğal Dünya Düzeni’nin gereğidir.
Doğal Dünya Düzeni’ne göre her olayın, her nesnenin, her mekânın mekân güvencesi vardır.
Bitkilerin mekân güvencesi.
Hayvanların mekân güvencesi.
Fiziksel yapıların mekân güvencesi.
İnsanların mekân güvencesi.
Ayrıca, tür olarak ayrı ayrı mekân güvencesi gereklidir.
İnsanın kendi organizmasının korunması, dış görünüşünün fiziksel yapısının güvenceye alınmasından başlar.
İnsan derisinin korunması, biyolojik yapısının güvencesinin başlangıcı demektir.
Bir bakterinin zarının korunması, bir tohumun zarının korunması, yeryüzünün kabuğunun korunması, ozon tabakasının korunması… gibi.
Yani korunma, güvencede olma evrensel bir gereklilik.
Bu doğal durumun yorumundan çıkacak değerler, insanın evrensel ahlak ilkelerini belirleme ve onlara uyma sonucudur.
Sözleşmeden, (izin) almadan, karşılıklı mekân güvenliğinden emin olmadan görüşme uygun değildir.
İnsanın özel konutu ve dinlenme mekânına hiç kimsenin uygun olmayan zamanlarda girmesine izin verilmemelidir.
Dostların birarada aynı mekânda bulunmalarının güvenilir bir ortam oluşturacağını da bilmek gerekiyor.
- Mülk güvencesi ve özgürlüğü:
Hayat, mal (eşya) üzerinden yapıp etmeler faaliyetidir.
Evrensel olan bu değerin üretilmesi de, tüketilmesi de meşru yollardan olmalıdır.
Emek karşılığı kazanılan malda toplumun hakkı olduğu gibi, emek harcanmadan kazanılan malın tümüyle toplumun hakkı olduğu algılanmalıdır.
Mülk (mal, para, ekonomik değer), toplum olmayan yerde anlamsızdır.
Bu yüzden Doğal Dünya Düzeni’nde mülk, bireyin yeteneği ve emeğiyle üretip temel ihtiyaçları çıkarıldıktan sonra toplumla paylaşılan değerdir.
- Din özgürlüğü
İnanç bireysel, din toplumsal bir değerdir.
Din yaratılış sisteminin evrensel değerlerine uyarak hayatı sürdürmek etkinliğidir.
Bireysel inanç, ibadet etme sürecinde toplumsal nitelik kazanır ve başka insanların da ibadet etme özgürlüğüne saygı gösterme niteliği taşır.
Dinde herkes kendi işinden ve kendisine karşı sorumludur. Hesabı da kendine aittir.
- Ulaşım özgürlüğü
Evrenin hareket yasası, hayatın temel dinamiğidir.
Hareket olmayan yerde hayat yoktur. Evrende ne varsa hareket halindedir.
Mikrokozmozda bakteri hareket halindedir. Hücre hareket halindedir, Atom hareket halindedir.
Makrokozmozda su, rüzgâr, ateş, enerji, deniz, dünya, gezegenler hareket halindedir. Bu hareket yasasının insanın ölümünden sonra da devam eden niteliği değişmemektedir.
Bu yüzden hareket yasasının somut değeri olan ulaşım, seyahat özgürlüğü Doğal Dünya Düzeni’nin temel dinamiğidir.
Yaradılış yasalarının, yaratıcıya uygun değerlendirilmesi sonucu, seyahat özgürlüğünün yaşanması ibadete dönüşür.
Artık her hareket ibadetin öznesi olur. Hareket-ulaşım, seyahat ibadettir.
Bu yüzden ibadet coğrafya ile sınırlanmaz. Evrensel nitelik kazanır.
Evrende biyolojik, sosyal ve fiziksel yasaların nasıl çeşitlendiğini, bir bütünlük ve denge içinde nasıl aktığını, hareket yasasının tetiklediği seyahat özgürlüğünü yaşamakla gözleyebiliriz.
Seyahat ve ulaşım zaman ve mekân kavramlarının anlamını algılamak, analiz etmek ve sonuç çıkarmak bakımından insan aklına veri (duyum-uyarı) taşıyan evrensel değerlerdir.
Zaman değişince gelişme ve değişme sürecinin her aşamasında hükümlerin değişmesi gerektiğini en çarpıcı biçimde sergileyen bir değer: Seyahat özgürlüğü: Yeryüzünü imar etmek ve yeryüzünü işlemek (sanat), yeryüzünü inşa etmek (bilim), yeryüzünde yaşam tarzı belirlemek (sosyal hayat), yaratılışın nasıl olduğunu algılamak (din) seyahat özgürlüğünün akla verdiği uyarılarla gerçekleşebilir.
Seyahat etmek evrensel bir haktır.
Göç etmeye zorlanmak insana yeni ufuklar açacağı için yeni bir hayattır.
(Devam edecek)