İstişare ortamında (ortak akıl ortamında-doğrudan demokrasi ortamında-istişare kökenli demokrasi ortamında):İstişare edilecek konunun “ağaç dikmek” olduğunu var sayalım:
“Ağaç dikmek” ifadesi, istişareye katılan tüm bireylerde farklı çağrışımlar yapabilir:
Ağacın sayısı hakkında…
Ağacın cinsi hakkında…
Ağacın büyüklüğü hakkında…
Ağacın yaprakları hakkında…
Ağacın dalları hakkında…
Ağacın tek başına oluşu hakkında…
Ağacın orman içinde duruşu hakkında…
Bu konuda evrensel olan “ağaç” kavramıdır.
Bu evrensel kavramı esas alarak gerçekleştirmeyi hedeflemek, tüm bireylerde felsefe olarak yansımalıdır.
Esasla ilgili olan, doğal olan, evrensel olan “ağaç”tır.
Diğer variyasyonlar “usül” ile ilgili “yerel” durumlardır.
İstişare kararını evrensel olan değere göre vermeli, yerel duruma göre üretime geçmelidir.
Bu yaklaşım istişarenin olmazsa olmaz felsefesidir.
Yöneticilik doğuştan gelen bir özellik olarak bütün insanlara verilmiştir. Her insanın toplum içinde muhakkak bir yönetim fonksiyonu vardır.
Yöneticilik eğitimle geliştirilir.
Metodolojisi de, “yaparak öğrenmek, yaptırarak öğretmek” yöntemidir. Bu eğitim sürecine giren her insan yönetici olabilir. İki insan biraraya gelmişse yönetim süreci başlamıştır. Üç insan biraraya gelmişse “istişare” süreci başlamıştır.
Gelişme süreci içerisinde, devrim atılımları oluşmuşsa liderlik süreci de başlamıştır.
Liderin hedef gösterdiği noktaya yönetimin gücünü taşıyabilmesi için, üyelerin öncelikle birbirlerine “bağlı” olmaları, farklı üretim yapabilmeleri için de birbirine “bağımlı” olmamaları ilkesine uyan nitelik taşımaları gerekir. Böyle bir durumda herkesin lidere bağımlılığı değil, üyelerin birbirine bağlılığının oluşturduğu enerji, güç ve inanç, gösterilen hedefe yürümeyi mümkün kılar.
Bir inanç, varsa taşınabilir.
Bir enerji, varsa taşınabilir.
Bir güç, varsa taşınabilir.
Birbirine bağlı olmayan bir insan grubu, heyeti, cemaati, topluluğu kanser dokusunun oluşturduğu “kütlenin” ne yapacağı belli olmayan farklı olumsuz, terörist hücrelerinden farklı bir yapı oluşturamaz.
Hiçbir beyin (lider), kanserin oluşturduğu topluluğa (kütleye) direktif vererek, hedef göstererek istikamet belirleyemez.
Anarşinin ve terörün panzehiri tevhit (birlik-bağlılık)’tir.
Diktatörlük, birbirine bağlı olmayan bir topluluğun lideri, insanların kendine bağlı olmalarını önermeye başladığı anda gerçekleşmeye başlamış demektir.
Demokratik bir örgütün ruhu ve dünya yorumunun felsefesi, rehberi lider, beyni yönetim, bedeni de örgüt yapılanmasıdır.
Lider evrensel ilkelerde tartışılmamalı, yerel görüşlerinde tartışmaya açık olmalıdır.
Yönetim, evrensel ilke anlayışında tartışmaya açık olmalı, yerel görüşlerinde ürettikleriyle tartışılmalıdır.
Örgütün yapısı (beden) her türlü farklılığa, usule, üsluba ve çeşitliliğe açık olmalıdır.
İstişarenin konuları, örgütün yapısı, araçları, ekonomik kaynakları, insan kaynakları, sorunları, başarıları, ilişkileri, alacakları, borçları olmalıdır.
Lider, alınamaz, satılamaz, kandırılamaz, aldatılamaz, korkutulamaz.
Lider, iman, istikamet ve ölüm sacayağına göre hayatı yaşayan, ölümü yaşayarak yok eden insandır.
Üyeler (yönetim kurulu üyeleri) kendilerini zamanın ve mekânın gelişmelerine göre sürekli yenilemez, örgüt kültürünü benimsemez, kendi işinin dışında işlerle uğraşır, işini en iyi yapmaz, üretmez, dinini de doğru bilmezse, artık dış uyarılara açık, alınmaya, satılmaya, korkutulmaya, aldatılmaya, kandırılmaya hazır halde demektir.
Böyle bir yönetimin üyesi evrensel ilkelere karşı pozisyon alır, lideri sorgulamaya başlar, yerel hizmetleri de sabote etme pasifliği gösterir, işbirlikçilik fonksiyonunu icra etmeye başlar.
En stratejik anda örgütü terk etmenin altyapısını hazırlar.
İş birliği yaptığı kişi ya da tüzel kişiliklerle bağlantısını kesinleştirmeden gemiyi terk etmez.
Yönetimde orijinal bir fikir üretmeden, orijinal bir yöntem geliştirmeden, orijinal bir mesaj vermeden, farklı bir şey üretmeden sadece başka farklı birikimleri tüketmeyi hedefleyen insan alıp satma onursuzluğuyla, ancak medeniyet düşmanlığı üretilebilir. Bu da, akan suyun köpüğünden, içilen sigaranın dumanından, bilmediğini seslendirenin dedikodusundan, artık suyun kokusundan öteye geçemez.
Doğal Dünya Düzeni’nde Kadın
Doğal Dünya Düzeni’nde “kadının yönetimdeki rolü” anlamında bir soru sorulması, insanlık adına, kadını insan olmaktan çıkarmayı içeren örtülü bir hedeftir.
Doğal süreç kadını, erkeği “insan” olarak gören ve doğal yaşamın gelişen süreçleri hangi ihtiyacı doğuruyorsa, ona göre görev taksimi yapılarak işlevini gerçekleştiren bir süreç…
Biyolojik farklılıkların getirdiği bütünlüğün tevhidi çizgisi…
Toplumsal gelişme sürecinde, yetki ve sorumluluğu sosyolojik gerçekler ışığında üstlenen “insan” kadının, “insan” erkekle paralel yürüdüğü bir süreç…
Ev yönetmenin devlet yönetmek kadar onurlu ve zorunlu bir yaşam olduğunu bilen “insan” kadın.
İstişarenin örnek insanı olması kaçınılmaz olan “anne” kadın…
İşte beklenen kadın bu!..
Doğal Dünya Düzeni’nde gençlik de farklı kategoride mütalaa edilemez.
İnsan olan genç olarak değerlendirilir.
Yetiştirilmesindeki metodoloji farkı düşünülebilir.
Gencin gelişme sürecindeki her aşamaya göre farklı eğitim yöntemi uygulamak doğal bir yaklaşım olur. Anne karnındayken anne-babanın eğitimi.
Bebekken ortamın eğitimi.
Çocukken eşya ve olaylarla doğrudan ve isimleriyle karşılaştırma eğitimi.
Buluğ çağındayken, itidal eğitimi.
Gençken, bilgi ve ilke eğitimi.
Ve bütün eğitimlerde “yaparak öğrenme, yaptırarak öğretme” metodolojisine dayalı eğitim.
Ve de buluğ çağından sonra istişare ile yönetime alıştırma ortamını oluşturma eğitimi.
Yönetimin, insanlara değil, kurallara bağımlı olma etkinliği olduğunu gençlere kavratana kadar “istişare kökenli demokrasi”…
(Devam edecek)