Demokrasi Kavramının Halk Bilincindeki Yeri
Demokrasi, çağın “kutsal” kavramlarındandır.
Demokrasi, halkın iradesini kutsallaştırır.
Hakimiyetin kaynağı demokraside seküler bir temele oturur.
Demokrasi bir dogma haline dönüştürülür.
Devletler demokrasiyi halka karşı korur.
Ancak, halk olmazsa demokrasi olmaz.
Eşitlik, özgürlük, halk egemenliği, hukuk devleti silah gücüyle kurulan, sonra da olmazsa olmazlarını oluşturan demokrasinin vazgeçilmez ilkeleridir.
Mülkiyet özgürlüğü
Din özgürlüğü
Düşünce özgürlüğü
Örgütlenme özgürlüğü demokrasinin insanına tanıdığı temel özgürlüklerdir.
Bu özgürlükleri hukuk devleti: Yasama, yürütme, yargı güçleri arasına ayrılığı koyarak korumaktadır.
Demokrasi parlamento (temsilciler birliği) ile kararlarını alır.
Egemenlik halkındır.
İktidarı kullanma yetkisi temsilcilerine aittir.
Pratik yönetimde temsilciler egemendir.
Sözde yönetimde halk egemendir.
Teoride demokrasi (çoğunluk rejimi)
Pratikte oligarşi (azınlık rejimi)
Demokraside meşruiyetin kaynağı halktır.
Demokrasi, halkın halk için, halk adına, halk tarafından yönetme modelidir (katılımcı demokrasi).
Demokrasi, halkın halk için, halk adına yönetme modelidir (güdümlü demokrasi).
Teokrasi, hakimiyet Tanrı’nın, kullanma yetkisi kral, sultan, şah, padişahın.
Teokraside meşruiyetin kaynağı Tanrı’dır.
Şekilsel rejim değişikliklerinde teokrasiden demokrasiye geçiş sadece meşruiyetin kaynağını değiştirmeye ilişkindir.
Bu da, somut “tek adam” olan kraldan, padişahtan soyut “tek güç” halka geçiş demektir.
Seçmeni, demokrasilerde yaş, ikamet ve kayıt belirlerken, monarşilerde monark belirler.
Demokrasilerde seçmen bireydir, ancak bir bireyi seçme yetkisi yoktur. Kimi seçtiği belli değildir (Katılımcı demokrasi).
Birey somut, oyu somut, ancak seçtiği “hedef” soyuttur.
Seçilen temsilciler oy vereni değil, bütün ulusu temsil ederler.
Soyut bir kavram olan ulus/halk seçenin vekiline buyurması diye bir şey mümkün değildir.
Dolayısıyla seçmenin seçtiklerine hesap sorması seçimden seçime mümkündür. Bu hesap sorma süreci seçilenin değişmesi olarak yansır. İşlevsel olarak hiçbir şey değiştirmez.
Kişinin değişikliği nicelikseldir, niteliksel değildir.
Bütün bu seçme-seçilme süreci son tahlilde yeni bir sınıf “seçilenler sınıfı-parlamenterler sınıfı” oluşturur.
Artık parlamenter halkı birey olarak yetersiz görmeye başlar ve ömrünü o psikoloji ile bitirir.
Seçim sistemi parlamentonun yapısını belirler.
Çoğunluk sistemi, nisbi temsil sistemi gibi yöntemler uygulanır.
Salt çoğunluğu alanlar yönetme hakkını kazanır. Bunun dışındakiler ikinci seçime kadar 2. sınıf muamelesi görür.
Seçmenlerin azının oyunu alanlar da bazen parlamentoda çoğunluğu temsil eden güce ulaşabilirler. Bu paradoks iktidarları rahatsız etmez.
Hatta, demokrasinin “güzelliği” olarak da takdir görebilir.
Böylece çoğunluk sistemi sürekli azınlık grupları üretir.
Nisbi temsil sistemi, değişik dünya görüşündeki insanların somut oylarını, soyut bir grup kurdurarak parlamentoya taşıyabilir.
Böylece parlamentonun soyut yapısını daha da soyutlaştırarak yönetimin istikrarını yozlaştırır.
Seçme ve seçilme özgürlüğü, siyasal partilerin statik yapıları, seçime katılabilme oranları (baraj sistemleri), partilerin kendi içlerinde uyguladıkları seçme-seçilme yöntemleri, halkın seçimlere verdiği anlam ve katılımcı olma isteği kadın haklarının sözde savunulması, demokrasilerin niteliksel sorunları olmaya devam eder…
Demokrasilerde halk iradesi genel iradeyi yansıtır (Rousseau).
Genel irade hiç kimsenin iradesi değildir. Bu yüzden demokraside toplumun aleyhine karar çıkmaz, ön kabulü vardır.
Fransız Devrimi (1789) sonunda yayımlanan “Yurttaş Hakları Bildirisi”nde; “yasa”nın tanımı yapılmıştır.
Yasa, genel iradenin ifadesidir.
Somut bir varlık olan bireyin seçtiği soyut parlamentonun çıkardığı somut yazılı yasalar genel iradenin uyması gereken kurallar olarak yaşama geçer.
Doğru kabul edilen budur!
Artık soyut (insanüstü) bir otoriteye herkesin uyması, adaletin de meşruiyet zeminini oluşturur.
Demokrasilerde, parlamento çoğunluğu iktidar demektir.
Bu, siyasal çoğunluk anlamına gelir.
Parlamento azınlığı muhalefettir.
Bu da siyasal azınlık anlamına gelir.
Demokrasilerde çıkar gruplarının, lobilerin, sivil örgütlerin, bürokrasinin kararları etkileme ve yönlendirme potansiyeli, azınlıkların ve muhalefetin varlığını da temsil edebilir.
Demokrasiler siyasal gücün dünya görüşü ve milli çıkarlara göre yorumları, insan hakları konusunda sapmalara sıcak bakma çelişkisini içermektedir.
Demokrasilerde ağırlık verilen yorumlarla isimlendirmeler yapmak mümkündür.
Bireysel özgürlükleri esas alarak sunulan demokrasi: Liberal demokrasi.
Toplumsal özgürlükleri esas alarak sunulan demokrasi: Sosyal demokrasi.
(Devam edecek)