Temsili demokrasi vatandaşların siyasi katılımlarının sadece temsilcileri seçmekle sınırlı olduğu ve siyasi kararların sadece temsilciler tarafından alındığı, doğrudan demokrasi ise siyasi kararların doğrudan vatandaşlar tarafından alındığı ve temsilcilerin bulunmadığı iki farklı demokrasi uygulama şeklidir. Temsili demokrasi birçok ülkede uzun yıllardır uygulanmakta, bununla birlikte günümüzün artan vatandaş taleplerini karşılamaktan uzaklaşmıştır. Vatandaşlar sadece temsilcilerin seçiminde siyasetçiler tarafından hatırlanması, siyasi kararların alınma sürecinde söz sahibi olamaması, çoğunluğun isteklerine yönelik siyasi kararların azınlık hak ve özgürlükleri üzerine bir engel oluşturması gibi birçok neden dolayı temsili demokrasi yerine yeni arayışlar başlamıştır. Doğrudan demokrasi de bu arayışlardan biridir.
Doğrudan demokrasi temsili demokrasinin vatandaşların beklentilerini karşılayan araçları olmasına karşın uygulanabilirliği ile ilgili sıkıntılar vardır. İsviçre gibi nüfusu küçük ve vatandaşların siyasi ve hukuk eğitimi aldığı ülkelerde uygulanabilir. Doğrudan demokrasinin tam anlamı ile uygulamasının gerçekliği olmasa da günümüzde doğrudan demokrasi araçlarının demokratik gelişmiş ülkelerde sıkça uygulandığı da görülmektedir. Bu araçlar referandumlar ve halk girişimidir. Referandum, parlamento başta olmak üzere devlet organlarının kabul ettiği kanun ve diğer işlemlerin halkoyuna sunulmasıdır. Halk girişimi ise seçmenlerin gündeme getirdiği bir yasal düzenlemenin, yine seçmenlerin isteği üzerine halkoyuna sunulmasıdır. Referandumlarda en büyük uygulama farklılığı süreci kimin başlayabileceği sorusudur. Temsili demokraside referandumu başlatma yetkisi yasama organındadır. Yürütme organına yasamaya ilişkin yetki verilmesi başkanlık ve başkanlık sistemlerinin öngördüğü dengeler ve denetlemeler sisteminin meşru kıldığı sınırlar çerçevesinde mümkün olabilmektedir. Yasama ve yürütmenin aynı partiden olması ise referandumun kontrollü olmasının yarattığı sakınca ikiye katlanarak, parlamenter müzakere yöntemlerinin tamamen saf dışı bırakıldığı ve kuvvetler ayrılığı ilkesinin büyük ölçüde zedelendiği uygulamalara yol açabilecektir.
Siyasi iktidarların meşruluğu temel olarak yönetilenlerin rızasına dayanmaktadır. Alınan siyasi hayati kararlarda vatandaşların rızasının alınması gerekmektedir. Bununla birlikte vatandaşında siyasi kararlar alınmasında alttan üste kanun önerme yetkisi olmalıdır. Bunun için gerekli imza sayılarının toplanması ve kanun tekliflerinin halkoyuna sunulması halk tarafından da önerilebilmelidir. Referandum yetkisinin kimlerde olması gerektiği, referandum önerilerinin denetlenebilir olması ve uygulama esasları ortaya konulduğunda doğrudan demokrasinin en önemli araçları olan referandum ve halk girişimleri demokratik yönetimlerde yerini bulabilecektir. Bu araçların uygulama sıklığının artması, vatandaşın siyasete girişini artıracak, ülke sorunları ile ilgilenmesini, motive olmasını, siyasetçilere güvenin artmasını ve azınlıkların da istek ve taleplerini hukuki olarak dile getirmelerini sağlayabilecektir.
Gelişmiş toplumlar ülkelerinin geleceği üzerinde söz sahibi olmak isteyen insanlardan oluşur. Bir evet mührüyle, ülkesi üzerindeki tüm sorumluluğu seçtiği altı yüz vekile teslim etmek ve sonra beş yıl boyunca hiç bir şey yapamadan beklemek, temsili demokrasinin vatandaş için bitmeyen çilesidir. Kanun koyucular halk oylamasına ne kadar çok giderse, bu vatandaşın kendi kaderinde o kadar söz sahibi olması anlamına gelecektir.