Yalan üzerine söylemler
Yalanın farklı tanımları olsada kısaca, gerçek dışı söylem ve eylemler olarak özetlenebilir. Peki insanlar neden yalana başvururlar? Yalan söylemek bir ihtiyaç mı, yoksa hastalık mıdır? Bu sorunun en doğru cevabını ruhbilimciler verecektir.
Yalanın nerede ne zaman çıktığı tam olarak bilinmemekle birlikte, ilk yalanın şeytan tarafından söylendiği rivayet edilir. Yalan hakkında derlenen bazı sözler aşağıda verilmiştir. Çoğunlukla bireyler menfaat endişesi veya ikilik/kaos çıkarmak amacıyla yalana başvururlar. Bazı durumlarda iyi bir sonuç elde etmek amacıyla yalana başvurulduğu gözlenir. Ancak olumsuz etkileri nedeniyle medeni toplumlarda hoş karşılanmayan bir davranış olarak değerlendirilmektedir.
- Yalan söylemek, vicdanı müebbet hapse mahkum eden bir suçtur.
- İnsan yalanı avuç avuç içer de, bir damla gerçeği yutamaz.
- Yalancıların cezası, doğru söylediklerinde onlara kimsenin inanmayacak olmasıdır.
- Gerçek en çok tekrarlanan yalandır.
- Abartma, dürüst insanların yalanıdır.
- Yalan, güven ve emniyeti, huzur ve itimadı yok eder.
Yukarıda verilen yalan hakkındaki deyişlere bakıldığında genellikle olumsuz etkiler vurgulanmıştır. Bizim kültürümüzde “Yalancı Çoban” hikayesi, yapılan eylemin daha çok kişinin kendisine zarar vereceğini gösteren bir örnektir. Bu makalede yalanın toplum hayatındaki etkileri ve neden kaçınılması gerektiği üzerinde durulmuştur.
İnsanlar neden yalana başvururlar?
Kendimize, “Hiç yalan söyledim mi?” sorusunu sorsak, kaç kişi “söylemedim” cevabını verebilir. Çoğunlukla bireyler, iyi veya kötü yalana başvurabilmekte, en azından olumsuz etkisi olacağını düşündüğü bazı gerçekleri açıklamaktan geri kaldığı görülmektedir. Diğer bir yön ise, hiç kimse kendisine yalan söylenmesinden hoşlanmadığı halde nadiren de olsa yalana başvurabilmektedir. Yalan dilimize öyle yerleşmiş ki “Doğruyu söylemek gerekirse” şeklinde bir söylem gelişmiştir. Oysa, doğal olan doğruyu söylemek olmalıdır. Çocuklarımız ve torunlarımız için yalansız bir gelecek sağlamak hedefinde hep beraber olmalıyız.
Konunun bu tarafı belki insanların bencil oluşu ile açıklanabilir. Yalan söylemenin, çoğunluğu psikolojik olan başlıca nedenleri aşağıda özetlenmiştir.
- Olumsuz bir sonuçtan kurtulmak(Ceza, maddi kayıp,)
- Yalan söylemekle menfaat elde etmek
- Takdir kazanmak
- Hoşlanmadığı bir ortamdan kurtulmak
- Utançtan kaçınmak
- İnsanları ikna etmek veya inandırmak
- İstediği amaca Yönlendirme yapmak(siyasi söylem)
- Güç kullanmak ve etkili olmak
Etkileri ve Sonuçları
Olumsuz etkileri nedeniyle bütün dinler yalan söylemeyi günah sayıp yasaklamıştır. Çoğu toplumsal kültürde durum, aynı şekilde değerlendirilmiştir. Buna rağmen yalanın tam olarak önlenemediği görülmektedir. Sistemini dürüstlük esasına göre kurgulayan ve yalan söylemeyi çok büyük suç olarak değerlendiren toplumlar hep diğerlerinin önüne geçmişlerdir. Çünkü yalan söylememek, dürüstlük, sözünde durmak, hırsızlık yapmamak, iyi ahlak gibi erdemler, toplumun fertlerini birbirine bağlayan yapıştırıcı çimento gibi işlev görürler. Güçlü olan toplumlarda bu erdemler en yüksek seviyededir. Bahsettiğimiz erdemlerin zayıfladığı toplumlar mutsuz olup, kurdukları devletler çok hızlı olarak dağılmışlardır.
Bazı durumlarda yalan söylenilmek zorunda kalınmış olsa bile, olumsuz etkilerini kısaca aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür.
- Dürüstlük, toplumun temel erdemi ve yapıtaşlarını bağlayan bileşendir.
- Yalan söyleyen birey güvenilmezdir.
- Güvenilmez bireylerin çok olduğu toplum huzursuz olur.
- Yalan söylenilen toplumda sosyal, ticari hayat ve ekonomi gelişemez.
- Aynı zamanda bilim ve sanat da gelişemez.
- Güven duygusu eksik olan toplumlarda medeniyet gelişemez.
- Böyle toplumlar her yönüyle zayıf ve kırılgan olacaklardır.
Sonuç ve Öneriler
Belirtildiği üzere yalan ile medeni toplum arasında ters bir bağıntı vardır. Eğer toplumsal gelişme ve huzur arttırılmak isteniyorsa yalanın her türlüsünü en aza indirmek gerekli olacaktır. Bunun için, eğitim-öğretim sistemi ve tüm kültürel dinamikleri yalansız olacak şekilde yeniden düzenlemek önemli bir mecburiyettir. Yalanın her türlüsünün hoş karşılanmayacağı bir kültürel yapı kurularak yeni neslin bunu içselleştirmesi sağlanmalıdır. Neticede, “Doğruyu söylemek gerekirse” demeye ihtiyaç duyulmayan bir kültür oluşturulmalıdır.