Hep söyleriz bilim evrenseldir.
Müsbet bilimin en elle tutulur boyutlarından birini oluşturan tıp alanının da evrensel olması beklenir.
Ancak uygulamada hiç de öyle değil.
Türkiye üniversitelerinin tıp fakültelerinden ihtisas alan bir uzman hekim, ABD’de reçete yazamaz, hekimlik yapamaz.
ABD’de uzmanlığını yapmış bir hekim, Türkiye’de hastaya reçete yazamaz, hasta muayene edemez, tedavi yapamaz.
Bu durum AB ülkeleri ve diğer ülkeler için de geçerlidir.
Bu duruma benzer olarak, Türkiye’de uzman olan bir hekimin, AB veya ABD’de yeniden sınava girmedikçe uzmanlığı kabul edilmez. Bunun aksi de doğrudur; AB veya ABD’de uzmanlığını almış bir hekim Türkiye’de uzman olabilmek için yeniden sınava girmek zorundadır.
Bu durumdan şöyle bir sonuç çıkartmak mümkündür:
Her ülke kendi yetiştirdiği doktora güvenebiliyor ve onu “millileştiriyor”.
Evrensel olması gerekeni millileştirmek.
Hiç de akla uygun bir uygulama gibi görünmüyor.
Dünyada böyle bir uygulama varken, biz şimdilerde “ithal doktor” konusunu tartışıyoruz.
Şayet bu konu Avrupa Birliği’nin öne sürdüğü şartlardan birisiyse (ki Sağlık Bakanlığı yetkilileri AB’nin mevzuat değişikliğinde bu konunun olmazsa olmazlarından birisi olduğunu söylüyorlar), karşılıklı olmak kaydıyla sorun değil. Yurt dışından gelecek hekimler, Türkiye’de çalışabileceklerse, Türkiye’den giden hekimler de ilgili ülkelerde çalışabilmelidir.
Böyle bir gelişme, hem ülkemiz için hem AB için hem de dünya için bir “ilk” olma özelliği taşır ve bunun öncülüğünü de Türkiye yapmış olur.
Denklik sistemi çerçevesinde değil de tek taraflı olacaksa hayır!!!
Konu ile ilgili basında yapılan tartışmalarda çelişkiler üzücüdür.
Bir parti yetkilisi “Türkiye’de doktor eksikliği olmadığını” söylüyor.
Bir sendika yetkilisi “Türkiye’de hekim sayısının yetersiz olduğunu” söylüyor.
Bir tabip odası başkanı “Doğu ülkelerinden mezun, standardı belirsiz doktorlar getirmekse bu hiçbir şeyi çözmez” diyerek, dünya hekimleri arasında daha baştan ayrım yapıyor.
Doktorlar ABD’den, Çin’den, Rusya’dan, İran’dan hatta Tanzanya’dan da gelse, bu olaya saygı duymanın ve evrensel bir değer olarak algılamanın “evrensel etik ilkelerin” olmazsa olmazlarından olduğu bilinmelidir.