Doktorun kendisine “Sen kronik böbrek hastasısın, bilmiyor musun?” diye bağırdığını anlatan hasta hüngür hüngür ağlıyor, böyle bir davranışı hak etmediğini söylüyordu. Daha önceki doktorun kendisinde böbrek hastalığı başlangıcı olduğunu söylediğini vurguluyor, kronik böbrek hastası olduğunun kendisine söylenmediğinden yakınıyordu. Hasta incinmiş ve gücenmiş bir şekilde bir yandan böbrek hastalığına bir yandan da doktorun kendisine haksız yere bağırdığına üzüldüğünü belirtiyordu.
Bir psikiyatrist olarak ya da sıradan bir vatandaş olarak buna benzer paylaşımlarla ne yazık ki seyrek denilemeyecek oranlarda karşılaşıyoruz. Çoğu zaman keşke meslektaşımız duygularını biraz daha yönetebilse, diyor ve bağırmanın zaman zaman psikolojik şiddet sayılabilecek boyuta ulaşmış olabileceğini düşünerek üzülüyoruz. Kuşkusuz, hastaların ifadelerinin gerçek olup olmadığını belirlemek her zaman mümkün değil. Fakat yanlış bir algı bile olsa hasta ve hasta yakınlarının bu şikâyetleri incelenmeye değer bir konudur.
Günlük yoğunluk içinde çok değişik duygular yaşayan doktorlar çoğu zaman belli bir hastaya yönelik tepkilerinin farkında olamayabilir ya da üzerinde düşünmeyebilirler. Bu nedenle öncelikle doktorun davranışının farkına varması ve bu davranışını değerlendirmesi gerekmektedir. Günlük uygulamalarda birçok doktorun davranışını kendisine makul gösterecek gerekçeler bulduğu ve konuyu kapattığı, bu eğilimin de paternalistik hasta-hekim ilişkisini benimsemiş doktorlarda daha yüksek olduğu görülmektedir. Söylediklerini hastasının sorgulamadan eksiksiz biçimde yerine getirmesini bekleyen ve bu konuda hoşgörü göstermeyen bir hekimin hastaya bağırması şaşırtıcı bir durum değildir. Bu nedenle doktorlar alışageldikleri ve kanıksadıkları davranışlarını mutlaka gözden geçirmelidirler.
Davranışlarının ve yaşadığı duyguların farkına varma yanında, bunların altta yatan nedenlerini de görmeye çalışmak gerekmektedir. Tetikleyen ya da başlatan etmen hastayla ilgili olsa bile doktor, davranışının oluşumunu etkileyen kendisine ait etmenleri de görmelidir. Bir insanın asıl öfke kaynağına değil de bir başkasına patlaması ile sık karşılaşılır. Bu nedenle öfkesine kapılarak hastaya bağıran doktor bu davranışını artıran başka etmenlerin olup olmadığını mutlaka gözden geçirmelidir. Örneğin; önceki hastalara, çalıştığı kurumun yöneticilerine, sağlık sistemine ve özel yaşamındaki kişilere yönelik öfke doktorları etkileyebilmektedir.
Diğer yandan, doktorun neden bağırdığı kadar bağırmasının hastayı nasıl etkilediğini de düşünmesi gerekir. Günlük uygulamalarda tepki gösterenler yanında sessiz kalan hastalar da olmaktadır. Hastaların daha büyük bir kısmını oluşturan bu sessiz hastaların kırıldığı, kendilerini aşağılanmış hissettikleri ve doktora yeniden gitmek istemedikleri görülmektedir.
Bilindiği üzere belli bir davranışı tetikleyen bir etmenin varlığı o davranışa kendiliğinden haklılık kazandırmaz. Bu nedenle doktor davranışını haklı gösteren gerekçeler bulsa bile (bunlarda tümüyle haklı olsa bile) duygularını ve kendini yönetmenin yollarını bulmalıdır.