Son günlerde ölüme neden olduğu için adını haberlerde oldukça sık duyduğumuz influenza A/H1N1 virüsü, 2009 yılında mutasyona uğrayarak insana geçiş özelliği kazanmış bir virüstür. İnsanların daha önce bu virüsle karşılaşmamış olması nedeni ile hızla yayılım gösteren bu virüsle zaman geçtikçe insanların çoğu temas etmiş ve virüs ilk dönemlerdeki yeni olma özelliğini yitirmiştir. Günümüzde mevsimsel grip hâline dönüşmüş olmakla beraber, henüz grip geçirmemiş ya da aşılanmamış hassas kişiler arasında salgına yol açabilmektedir.
Ani başlayan yüksek ateş, titreme, hâlsizlik, kırgınlık, boğaz-baş ağrısı gibi klinik seyir gösteren influenza A/H1N1 virüsü, özellikle kronik hastalığı olanlarda, yani risk grupları olarak tanımlanan kronik kalp, böbrek, akciğer hastalığı olanlarda, astım ya da diyabet sorunu olanlarda, herhangi bir nedenle immün sistemi baskılanmış bireylerde mevcut durumun ağırlaşmasına neden olarak ciddi sorunlara yol açmaktadır. Ayrıca yaşlılar, gebeler, küçük çocuklar da risk grubu olarak kabul edilen ve korunmaları gereken gruplardır.
Solunum yolları enfeksiyonlarından ayrımı güç olmakla birlikte, yüksek ateş ve şikâyetlerin ani başlaması gribe özgüdür. Semptomlar görülmeye başlamadan bir gün önce ve hastalık görüldükten yedi gün sonrasına kadar bulaşıcı özelliği devam ettiği için hastalığın bulaştırılmaması büyük önem taşımaktadır.
Grip aşısı, özellikle risk grubu kapsamında yer alan kişilerde yararı ve etkinliği bilimsel yöntemlerle kanıtlanmış olduğundan her yıl grip aşısı olunması çok önemlidir. El hijyenine özel önem verilmeli, su ve sabunla sık sık yıkanmalı, bol su içilmeli, bol C vitamini almaya çalışılmalı ve hastalığın bulaştırıcılık riskinin bir hafta devam ettiği unutulmamalıdır.
Tedavide özellikle antiviral ilaçların etkili olduğu, 36-48 saat içinde başlandığında semptom süresini kısalttıkları ve komplikasyonları azalttıkları saptanmıştır.
Sağlıklı günler dileğiyle…