“Power tends to corrupt, and absolute power corrupts absolutely. (Güç yozlaşmaya meyyaldir ve mutlak güç mutlaka yozlaşır.)”
Lord John Emerich Edward Acton (Katolik İngiliz Yazar ve Siyaset Adamı 1834-1902)
Domuz gribi dünyayı kasıp kavuruyor. Ülkemizde gündem çok yoğun olduğu için görsel ve yazılı medyada fazla yer tutmuyor, ama uluslararası kanalları izleseniz 3 haftadır onunla yatıp onunla kalktıklarını göreceksiniz. Neymiş bu Domuz gribi? Etkeni H1N1 virüsü olan, domuzdan insana, insandan insana geçtiği bilinen ve nihayet insandan domuza da bulaşabildiği gösterilen bir hastalık. Bildiğimiz grip ve üst solunum yolu enfeksiyonuna benzeyen ama tedavisi olmayan bir hastalık. Bir zamanların SARS’ı ve Kuş gribi gibi bir şey. Dünyanın jeopolitik ve jeostratejik bölgelerinde zuhur eden, ilgili ülkeleri ekonomik açıdan yıpratan bir fenomen.
Çin, Uzak Doğu ülkeleri ve Orta Doğu’dan sonra sigaya çekilme (ayar verilme) sırası Meksika’ya geldi anlaşılan. Daha önce bu konuyla ilgili bu köşede 2 yazı yazmıştım (Bakınız Medimagazin “Millette Ne Sağlık Bakanları Var” ve “Dünya İçin Değişme Zamanı” başlıklı yazılar). Endonezya Sağlık Bakanının daha önce yaşadığı SARS deneyiminden yola çıkarak ülkesinde ortaya çıkan Kuş gribi vakalarının virüs örneklerini Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’ne ön şartsız olarak vermeyi reddetmesini anlatmıştım. O yazıda ifade ettiğim gibi Bakan Dr. Supari DSÖ, ABD Sağlık Bakanlığı, ABD Savunma Bakanlığı ve büyük ilaç firmaları arasındaki büyük oyunu deşifre etmiş, fakat bazı şeyleri değiştirmeye gücü yetmemişti.
Kaderin cilvesine bakın ki, yine bir grip vakası ve yine koruyucu tek ilaç! Nereden buluyor acaba bu ilaç firmaları bu virüs örneklerini de bunlara karşı aşı üretiyor? Cevabını önceki gün medyaya düşen bir haber verdi. Çünkü söz konusu virüsler biyoteknolojik yöntemlerle “üretilmiş” virüsler. Önce virüsü üretiyorlar, sonra aşısını. Derken DSÖ bütün ülke Sağlık Bakanlıklarına talimat veriyor:
“Herkes filanca aşıdan alıp depolasın; Olur da grip sizin ülkenizi de vurur.”
“Grip size kadar gelmezse yatırdığınız paralar boşa mı gider?”
“Oturup halinize şükredin, esas boşa giden parayı virüs size ulaşırsa görürsünüz.”
Habere göre 75 yaşındaki virüs uzmanı Avustralyalı Adrian Gibbs 8 genden oluşan domuz gribi virüsünün genetik yapısını ve aminoasitlerini incelediğini virüsteki genetik mutasyonunun domuzlar arasında görülen domuz gribinden 3 kat daha hızlı olduğunu, dolayısıyla böyle bir virüsün mühendislik eseri olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu söylemiş. Gibbs nezaket gösterip, “Grip aşısı ya da yeni grip ilaçları geliştirmek isteyen bilim adamlarının laboratuvar ortamında yeni grip virüsleri yaratmaya çalıştığının bilindiğini, bu virüslerden birinin laboratuvardan “kaçmış” olabileceğini” söylemiş. Diyememiş ki, alıp bu virüsü salıveriyorlar “uygun buldukları” bir ülkeye.
Ne dediniz? Bu virüs kendi ülkelerine de mi gelebilir? Adamlar bir ülkenin sembolü koskoca ikiz kuleleri içindekilerle beraber yerle bir etmekten bile çekinmediler, siz ne diyorsunuz. “Büyük ülkelerin vatandaşları bazen büyük fedakârlıklar yapmaya da hazırlıklı olmalı.”
Bunlara komplo teorisi diyenleri ben Batıyı, Batı Dünyası bilim adamlarını ve Batı’nın köşe başlarını tutmuş siyasetçilerini tanımayan iyimserler olarak nitelendiriyorum. Bilmez misiniz ki Batı tıp, bilim ve siyaset tarihi böyle kirli sayfalarla doludur. Tanrı bizim gibi ülkeleri bunların şerrinden korusun. Ama Türkiye bu gelişme hızı ve istikrar ile devam ederse hedef olmaktan çok uzak sayılmaz. Tanrı başımızdakilere akıl ve basiret ihsan etsin, biz bilim adamlarına da bu oyunları bozabilecek bilgi ve donanım.