Maliye Bakanlığı, Muhasebat Genel Müdürlüğünce gönderilen “Döner Sermayeli İşletmeler Kanun Tasarısı Taslağı” hakkında görüş ve önerilerim şöyledir:
Madde 4- 2. fıkrada “İşletme faaliyetleri, idarenin görev ve yetki alanı ile sınırlıdır.” ifadesinin yerine “İşletme faaliyetleri, doğrudan veya dolayısıyla idarenin görev ve yetki alanı ile sınırlı olmalıdır.” şeklinde düzeltilmelidir. Çünkü mevcut ifade yanlış değerlendirilebilir. Örneğin; bir hastane işletmeciliği kapsamında sağlık hizmetleri yanında 365 gün 24 saat hastanede kalan hasta ve hasta yakınlarının kantin, büfe, otopark, otel vb. ihtiyaçlarının ve nöbet usulü çalışan personelimizin kreş vb. ihtiyaçlarının karşılanmasına dönük olarak döner sermaye işletmeleri faaliyet göstermek zorundadırlar. Hastanenin “görev ve yetki alanı” ile doğrudan ilgili değilmiş gibi görünen bu hizmetlerin verilememesi durumunda, gerek hasta ve hasta yakınları gerekse personelimiz mağdur olacaktır. Bu nedenle, 2.’nci fıkrada yer alan ifadenin “doğrudan ve dolayısıyla” sözcükleri ile netleştirilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Madde 8- 1. fıkrada geçen “Her bir işletme biriminin en üst yöneticisi işletme birimi yöneticisidir.” ifadesi üniversitelerin sağlık uygulama merkezleri için net değildir. Bu kişi başhekim mi yoksa dekan mıdır? Ayrıca bazı birimler birleştirildiğinde, en üst yöneticinin kim olacağı hususu açık değildir.
Madde 10- 1. fıkrası içerisinde sözü edilen “beş iş günü”, “dört iş günü” kısıtlamaları makul olmayıp, uygulamadaki prosedürle uyumlu değildir. Uygulama araştırma merkezi konumundaki hastanelerde her gün yüzlerce farklı kalemde satın alım işlemi yapılmaktadır. Eğer süre kısıtlaması hususunda ısrarcı olunacaksa, bu süre asgari otuz gün olmalıdır. Ayrıca, bu fıkrada gecikme durumunda idari para cezası getirilmesi çok sıkıntılara yol açacaktır. Bu cezanın, memurun yargılanması ve disiplin soruşturması ile ilgili mevcut kanun ve yönetmeliklerle nasıl telif edileceği belli değildir. Kanaatimizce bu yönetmeliğin diğer bazı maddelerinde de yer alan bu tür ceza hükümleri çıkarılmalıdır. Görev ihmali ya da diğer konularla ilgili soruşturma ve cezalar, mevcut mevzuata göre yürütülmelidir.
Madde 10- 2. fıkrada sıralanan ödeme listesi mutlaka değiştirilmeli ve bu fıkranın (d) bendinde yer alan “Mevzuatları gereği işletme birim gelirlerinden personele yapılacak ek ödemeler” (a) bendi kapsamına alınmalıdır. Aksi takdirde, personelimizin ek ödeme alması asla mümkün olamayacaktır. Bu da döner sermayeli bir kurumda çalıştığı için, kamu personelinin mağdur olmasına ve döner sermayesiz kurumlarda çalışan personelin aldığı denge tazminatını bile alamamasına neden olacaktır.
Madde 16- 4. fıkrada yer alan “İşletmelerden uygun görülenlerin muhasebe hizmetleri Bakanlıkça, diğerleri ise ilgili idarece yürütülür“ ifadesinin “İşletmelerden genel bütçeye tabi olan kurumlara ait olanların muhasebe hizmetleri Bakanlıkça, özel bütçeli kurumlarda ise ilgili idarece yürütülür” şeklinde değiştirilmesi önerilir.
Madde 18- 3. fıkrası kanaatimizce çok yanlış bir uygulamadır. Hele, sözü edilen ödemelerle ilgili hiçbir yetkisi ve müdahalesi olmayan işletme birim yöneticisine ceza verilmesi makul ve hukuki değildir. Bu fıkrada yer alan ceza hükmünün, memurun yargılanması ve disiplin soruşturması ile ilgili geçerli mevzuatla da telif edilmesi mümkün görülmemektedir. Bu konumda hiçbir kimse görev almaz. İdare para cezası hükmünün tümüyle kaldırılmasının gerektiğine inanıyoruz.
Madde 31- (b) fıkrası 2. bendinde sözü edilen ek ödeme matrahları 5947 sayılı Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’da belirlenen miktarlara uygun hale getirilmelidir. Ayrıca, bu bentte geçen bazı ifadelerin netleştirilmesi gerekmektedir. Bu haliyle kabul edildiğinde, Sayıştay denetimleri sırasında ciddi sorunlar yaşanabilecek, farklı yorumlara sebep olacaktır. Örneğin; “… bu yerlerde görevli olmakla birlikte, gelire katkısı olmayan öğretim üyesi ve öğretim görevlilerine …” ifadesinin kimleri tanımladığı belli değildir. Kastedilen tıp fakültesi temel tıp bilimleri bölümünde çalışan öğretim elemanları mıdır? Yoksa dâhili ve cerrahi tıp bilimlerinde olup, sağlık hizmetlerine aktif olarak katılmayan (kendi tercihi ile bölüm başkanının yetkisiyle, izin, rapor gibi nedenlerle) öğretim elemanları mıdır? Temel tıp bilimlerinde çalışan öğretim elemanları hastanede görevli değillerdir. Bu bentte geçen “bu yerlerde” sözcüğünün fakülteleri mi, yoksa sağlık uygulama ve araştırma merkezleri mi kapsadığı açık olarak yazılmalıdır. İşletmeye esas olan birimlerin fakülte değil, sağlık uygulama ve araştırma merkezleri olduğu unutulmamalıdır. Bu hususlar netleştirilmediği takdirde temel tıp bilimleri bölümü öğretim elemanlarına ek ödeme yapılamaz. Yapılsa da Sayıştay tarafından zimmet çıkarılır. Yine 2. bendde ek ödeme matrahları sayılırken işletme müdürünün hastaneler başmüdürü ile eşit düzeyde ek ödeme alması hususunun da zikredilmesi uygun olacaktır. Yine bu bendde “… hizmetin özelliği dikkate alınarak yoğun bakım, doğumhane, yenidoğan…” şeklinde bazı birimlerde çalışan personele daha yüksek ek ödeme yapılması hükmü yer almaktadır. Kanaatimizce bu birimlerin metin içerisinde isimlerinin örneklem amacıyla da olsa geçmemesi gerektiğidir. Her kurum için ve farklı zamanlarda bu özellikli birimler değişebilir. Kurumun vizyonuna, misyonuna, stratejik planına, kısa ve uzun vadeli amaçlarına, mevcut personel dağılımına, birimlerin kârlılık durumlarına göre özelliği olan birimler değişebilir. Bu konuda döner sermaye işletmesi yönetim kurulu yetkili kılınmalıdır. Örneğin; metinde yer alan “enfeksiyon” biriminin neden buraya girdiği anlaşılamamıştır. Enfeksiyon derken neyin kastedildiği de anlaşılamamıştır. Yani bu enfeksiyon kontrol komitesi midir, enfeksiyon ana bilim dalı mıdır, pediatrik enfeksiyon bilim dalı mıdır, enfeksiyon laboratuvarları çalışanları mıdır belli değildir. Enfeksiyon neden özellikli bir birim kabul edilmiştir. Bu alanda eleman eksikliği mi vardır, aşırı bir iş yoğunluğu mu söz konusudur, yoksa kurumlar için çok kârlı bir bölüm müdür? Bu hususta hiçbir geçerli kriter söz konusu değildir. Bulaş riski dikkate alındı ise mikrobiyoloji, göğüs hastalıkları ve tüberküloz, gastroenteroloji, hematoloji gibi yüksek riskli diğer birimler değil de neden enfeksiyon tercih edilmiştir? Kanaatimizce bu ifade: “…. Kurumun ihtiyaç ve öncelikleri, birimlerin kârlılık ve verimliliği dikkate alınarak işletme yönetim kurulunca belirlenen yerlerde çalışan….” şeklinde değiştirilmelidir.
Madde 31- (b) fıkrası 4. bendinde geçen “kanuni kesintiler” ifadesinin netleştirilmesi gerekmektedir. Örneğin; 5947 sayılı Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’da ve bu taslağın Madde 12- 3. fıkrasında tanımlanan yüzde 35’lik kesinti de -ki bu kesinti yüzde 52.5’e kadar artırılabilir- kanuni bir kesintidir. Oysa, söz konusu bent, bunun dışında kalan kesintileri tanımlamalıdır. Aksi takdirde mesaisi dışında kendi gayretiyle proje üreterek ve çalışarak elde ettiği gelirden, öğretim üyesinin eline vergiler kesildikten sonra yüzde 20’ler civarında bir pay düşmektedir. Bu husus çok önemlidir. Çünkü, böyle yüksek kesintilerin olması halinde, öğretim üyelerinin sanayi ile iş birliği projelerine ilgi duymaları asla sağlanamamakta; bilim insanları proje almamakta, proje üretmemekte, sanayinin gelişmesi ve ülke kalkınması zarar görmektedir. Bu bendde “…. Bu gelirlerden yapılacak ödemelerde bu kanunun Madde 12- 3. fıkrasında yer alan kesintiler yapılmaz, muaf tutulur” hükmü yer almalıdır.
Madde 33- (b) fıkrasında tıp fakültesi dekanının tanımlanan ek ödemeyi alması sorun oluşturabilecek ve Sayıştay tarafından zimmet çıkartılabilecektir. Çünkü, işletmeye esas olan birim tıp fakültesi değil, sağlık uygulama ve araştırma merkezidir. Tıp fakültesi dekanı ise bu birimin yöneticisi değildir. Bir sorun yaşanmaması için bunun netleştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca, yine bu bendde dekan yardımcıları ve başhekim yardımcıları için tanımlanan yüzde 300’lük, dekan ve başhekim için tanımlanan yüzde 500’lük ek ödeme matrahı idari görev alanları cezalandırıcı niteliktedir. Bu oranların en az, aynı birimlerde çalışan diğer öğretim üyeleri düzeyine, yani yüzde 800 oranına yükseltilmesi gerekir. Aksi takdirde, kimse idari görev almak istemeyecektir. Aynı fıkranın (d) bendinde işletme yönetim kurulu başkan ve üyelerine yapılacak ödemelerin, “işletmenin k^år etmesi” şartına bağlanması makul değildir. Böyle olduğu takdirde pratikte bu ödeme gerçekleşmeyecektir.
Yukarıda maddeler halinde belirtilen hususların söz konusu yönetmeliğin hazırlanmasında mutlaka değerlendirmeye alınmasının gerekli olacağına inanmaktayım.