Son yıllarda yazılı ve görsel basında dışkı nakli (DN) ile iyileşen pek çok hastalık konusunda bilgi paylaşıldığını görüyoruz. Öyle ki bu hastalıkların çoğu bağırsak dışı organları ilgilendiriyor. Metabolik sendrom; insülin direnci; obezite; demans, multipl skleroz (MS), otizm, Parkinson hastalığı gibi nöro-psikiatrik hastalıklar; yaşlanma karşıtı ve bir tür cilt kanseri olan melanom, sıra dışı olmaları nedeniyle basında daha çok yer almış. Bu yazıların bir çoğu tek vakalar üzerinden “dışkı nakli ile ….hastalık iyileşti” şeklinde ciddi bilimsel kanıttan yoksun bilgiler. Kuşkusuz günümüzde bilimsel olarak, beyin- bağırsak ilişkisinin iyi anlaşılmış olması, bağırsağın içinde çok çeşitli türde 100 trilyon bakteri barındırması (normal bağırsak florası veya fekal mikrobiyota olarak adlandırılır) ve merkezi sinir sisteminden daha fazla sinir hücresine sahip olması nedeni ile ikinci beyin olarak tanımlanması ve bazı bağırsak hastalıklarında ciddi başarı elde edilmesi DN’nin bir tedavi şekli olarak kabul görmesini sağlamıştır. Ancak unutulmamalıdır ki vücudumuzdaki toplam hücre sayısından kat be kat fazla hücre içeren dışkının bir insandan diğerine nakledilmesi biyolojik bir nakildir, kontrolsüz yapıldığında vericiye ait birçok olumsuz faktörün ve hastalığın alıcıda ortaya çıkmasına neden olabilir. Hatta nakledilen bakterilere bağlı ciddi enfeksiyon nedeni ile ölüme bile yol açabildiği literatürde bildirilmektedir. Bu nedenle bu makalede bilimsel anlamda DN’nin hangi hastalıklarda uygulanacağı anlatılacaktır.
Sağlıklı birinin dışkısındaki bakterilerin, bir başka kişiye nakli olarak basitçe tanımlayabiliriz DN’ni. Litearürde veya basında “fekal mikrobiyota transplantasyonu” veya “fekal transplantasyon” isimleri ile de anılmaktadır. Tamamen sağlıklı, antibiyotik dahil herhangi bir ilaç kullanımı öyküsü olmayan18-65 yaş arası bireyler, gerekli kan ve gaita tetkikleri ile herhangi bir enfeksiyon veya bağırsak hastalığı olmadığı saptandıktan sonra dışkı verici olabilirler. Alınan dışkı örneği birtakım işlemlerden geçirildikten sonra posasından arındırılıp elde edilen sarı renkli sıvı ya ağızdan on iki bağırsak parmağa gönderilen sonda ile, ya kolonoskopi yaparak kalın bağırsağın en son kısmı olan çekuma enjekte edilerek yada son zamanlarda ticari olarak satılan dışkı kapsülleri ile uygulanabilir. Yapılan çalışmalarda en etkili yöntemin hazırlanan dışkının kolonoskopi yoluyla kalın bağırsağa bırakılması şeklinde olduğu gösterilmiştir. Verici dışkısı çoğunlukla taze olarak kullanılmakla birlikte dondurulmuş şekilde de kullanılabilmektedir. Dışkı naklinin tarihsel yolculuğunda başlangıçta dışkı bekletilip fermantasyona uğratılarak daha fazla bakteri elde edilerek yapıldığı kaynaklarda belirtilmektedir.
Tarihsel sürece bakıldığında DN, dördüncü yüzyılda ilk kez antik Çin tıbbında “sarı çorba” ismiyle kullanılmış, şiddetli mikrobik ishal tedavisinde. On sekizinci yüzyılda veterinerler kullanmış. İkinci dünya savaşında deve dışkısı ciddi ishali olan askerlerde olumlu sonuçlar vermiş. İlk bilimsel makale ise 1958 yılında antibiyotik kullanımına bağlı bağırsaklardaki normal bağırsak florasının kaybolup patojen Clostridium Difficile (CDI) bakterisinin neden olduğu “psödomembranöz kolit”li (PMK) bir hastanın DN ile başarılı tedavisi ile tıbbi literatüre geçmiş. İlk randomize kontrollü çalışmanın (RKÇ) sonuçları 2013 yılında tekrarlayan veya diğer tedavilere dirençli PMK’li hastaların istatistiksel olarak anlamlı oranda düzelmesi şeklinde raporlanmış. Takip eden yıllarda aynı hastalık grubunda %90 üzerinde başarılı sonuç elde edilmesi tekrarlayan ve dirençli PMK’de DN’linin tam tedavi sağlayan bir yöntem olarak kabul edilmesini sağlamış ve Amerika Birleşik Devletleri Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından onay verilmiştir. Bugün için DN’linin bilimsel olarak kanıtlanmış tek kullanım alanı tekrarlayan veya diğer tedavilere dirençli PMK’dir.
İnflamatuar bağırsak hastalıkları (İBH) (Ülseratif kolit ve Crohn Hastalığı) DN’nin kullanılabileceği ön görülen ikinci hastalık grubudur. İBH da DN’linin etkinliği konusunda RKÇ dahil birçok çalışma yapılmıştır. Ancak sonuçlar çelişkilidir. Bir kısmında kontrol grubu ile karşılaştırıldığında tedavi grubu ile bir fark bulunmazken bazılarında Crohn hastalığında daha etkin olduğu, bir kısmında da yeni teşhis edilmiş ülseratif kolitte daha etkin olduğu bildirilmektedir. İBH da DN’nin etkinlik ve güvenliği konusunda daha kapsamlı ve standardize edilmiş RKÇ’ın sonuçlarına ihtiyaç vardır.
Kronik fonksiyonel kabızlık ve irritabl bağırsak sendromu (İBS) DN’nin yararlı olduğuna dair vaka serilerinin yayınlandığı diğer bağırsak hastalıklarıdır. Bu konu ile ilgili yapılmış randomize kontrollü çalışmaların bir kısmı olumlu sonuç bildirirken, diğerlerinde olumlu sonuç alınmadığı hatta şikayetleri arttırdığı bildirilmektedir. Bağırsakların yavaş hareketine bağlı kronik kabızlıklı hastalarda DN’nin etkinliği konusunda yapılan bir RKÇ da hastaların yarısında şikayetlerde düzelme olurken hemen hepsinde işlemle ilgili yan etkiler gözlendiği bildirilmektedir. Her iki hastalıkta DN nin etkinlik ve güvenliğini gösterecek daha kapsamlı RKÇ ihtiyaç vardır.
Obezite, metabolik sendrom ve insülin direncinin hatta bunların sonucunda oluşan yağlı karaciğer hastalığının DN ile tedavisi konusunda vaka serileri yayınlanmaktadır. 1983 yılında PMK li kadın hastanın DN ile tedavi sonrası kilo vermesi bu konuda ilham kaynağı olmuştur. Birbiri ile ilişkili olan obezite, insülin direnci, metabolik sendrom ve yağlı karaciğer hastalığında temel neden bağırsak geçirgenliğini kontrol altında tutan fekal mikrobiyotanın bozulması sonucu aşırı geçirgen hale gelen bağırsaktan karaciğer geçen toksinlerin yol açtığı uzun süreli ve düşük dereceli inflamasyon olarak açıklanmaktadır. Buradan hareketle bozulmuş fekal mikrobiyotayı ve dolayısıyla bağırsak geçirgenliğini DN ile düzelterek bahsedilen bu hastalıkları tedavi etmek doğru bir düşüncedir. Ancak kesin yargıya varmak için yapılacak kanıt değeri yüksek bilimsel çalışmaların sonucu beklenmelidir.
Günümüzde bilimsel veriler ışığında bakıldığında DN tekrarlayan veya diğer tedavilere dirençli PMK dışında henüz her derde deva değildir. Yukarıda sayılan pek çok hastalıkta DN’nin etkinlik ve güvenliğini gösterecek kapsamlı bilimsel çalışmalara ihtiyaç vardır.
Kaynaklar
- Dışkı nakli: Depresyondan kansere, bu yöntem https://www.hurriyet.com.tr www.hurriyet.com.tr 10 Oca 2022
- İnsanlığın kurtuluşu gaita (dışkı) naklinde mi?https://www.ntv.com.tr 18 Haz 2018
- Bilim insanları dışkı nakliyle yaşlanma belirtilerini tersine çevirdi https://www.indyturk.com 8 May 2022
- Hollanda: MS’de dışkı (gaita) nakli çalışması başladı https://msguncel.com 19 Eki 2021
- Dışkı nakli ile depresyondan kurtulmak mümkün! YouTube https://www.youtube.com Prof. Dr. Ahmet Uygun ile söyleşi 7 Eki 2019
- Hongliang Tian ve ark. Fecal microbiota transplantation in patients with slow-transit constipation: A randomized, clinical trial PLoS One. 2017; 12(2): e0171308.
- Magdy El-Salhy ve ark. Fecal microbiota transplantation for irritable bowel syndrome: An intervention for the 21st century World J Gastroenterol. 2021 Jun 14; 27(22): 2921–2943.
- Joanna Lopez ve ark. Fecal Microbiota Transplantation for Inflammatory Bowel Disease Gastroenterol Hepatol (N Y). 2016 Jun; 12(6): 374–379.
- Cammarota G, et al Fecal microbiota transplantation for the treatment of Clostridium difficile infection: a systematic review. J Clin Gastroenterol. 2014.
- Wang JW ve ark. Fecal microbiota transplantation: Review and update.J Formos Med Assoc. 2019 Mar;118 Suppl 1:S23-S31
5 yorum
Sayın hocam gerçekten çok ilginç bir konu. İnsan dışkısının özellikle Çin ve Hindistan’da “Fekal” adı altında bitkilerde gübre olarak kullanıldığını biliyordum. Ancak anlattığınız konuyu bazı kitaplarda rastlamıştım. Özellikle Dr. David Perlmutter’in kitaplarında bahsediliyor. Ancak fantezi olarak düşünmüştüm. Yazıyı okuyunca olayın gayet ciddi olduğunu gördüm. teşekkürler
Tesekkür ederim ilginiz için. Selam ve saygılar
Çoğunluk tarafından fazla bilinmeyen ve bu nedenle de kuşkuyla bakılan konuyu, bilimsel olarak anlatarak bizlere aktardığınız için teşekkürler.
Okuduğunuz için ben teşekkür ederim
Sayın Prof. Dr. Ülkü Sarıtaş.
Dışkı nakli; bir nevi bakteri taransplantasyonu anlamına geliyor ise; emziren kadınlar bu işlemi insanlık tarihi boyunca yapmaktadır. Aslında memeli türlerinin tamamına has bir özeliktir diyebiliriz.
“Sağlıklı kadınların anne sütünden izole edilen bakteri türlerinin seçilmiş raporları Tablo 2’de özetlenmiştir . Birkaç çalışma, maternal gastrointestinal mikrobiyotanın seçilmiş bakterilerinin meme bezine bir entero-meme yolu yoluyla erişebileceğini düşündürmektedir. Mekanizma , bağırsak lümeninden patojenik olmayan bakterileri alıp emziren meme bezine taşıyabilen dendritik hücreleri ve CD18 + hücrelerini içerir [ 38 , 39 ].”
https://cmbl.biomedcentral.com/articles/10.1186/s11658-017-0042-4
Emzirme yolu ile, bakterileri taşıyan CD18 hematolojik hücreleri çoğu zaman anne kaynaklı (fetus kaynaklı da olabilir) olup, bebeğin barsak mukozasına ulaşan CD18 hücrelerinin taşıdıkları bakterileri, barsak lümenine bıraktıkları iddia edilmektedir.
Anılan hücrelerin; yüklerini bıraktıktan sonra, bebek vücudunda hayatlarını on yıllarca sürdürdükleri de iddia edilmektedir. Bu olguya da Maternal Mikrokimerizm denir.
“Fare, babun ve kuzu da dahil olmak üzere farklı hayvan modelleriyle yapılan deneyler, süt lökositlerinin diapedez yoluyla bağırsak duvarına nüfuz edebildiğini ve kan dolaşımına geçebildiğini göstermiştir 10 , 17 , 24 , 25 , 26 , 27 . Peyer yamalarının bağırsaklardaki geçirgenliğinin diğer bağırsak bölgelerine göre daha fazla olduğu da bildirilmiştir. Gerçekten de, bu dokuda anne sütünden anne T lenfositleri tespit edildi 9 . Portal dolaşıma geçtikten sonra BMC’lerin ilk varış noktası karaciğer olacaktır 10 , 28 , 29 . ”
https://www.nature.com/articles/s41598-018-32715-5
Sizin ve Akademik Akıl okuyucularının bilgilerine arz ederim.