“Çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek” anlamlarına gelen dua kavramı, Kur’ân’a göre “insanın içtenlikle Yüce Allah’a yönelmesi, O’na muhtaç olduğunu bilmesi ve sadece O’ndan yardım dilemesi”dir. Çünkü dua eden, Yüce Allah’a bağlılığını itiraf etmiş ve O’na duyduğu güveni teyit etmiş olur.
Yüce Allah ile kurulan ilişkinin özü, duada samimi bir şekilde ortaya çıkar. Çünkü dua kulluğun özü ve özetidir. Dua etmek, kalpte Allah inancının daha da kökleşmesine ve insanın günahlarından arınmasına sebep olur. Zira dua ve niyaz, sıradan bir istekte bulunma hali değildir. Tam tersine dua, kulluk şuuru, ibadet hazzı ve coşkusu içinde ihlasla yapılması gereken, kulun kendini Yüce Allah’a en yakın hissettiği andır ve bu fırsat çok güzel değerlendirilmelidir.
Duanın insanın duygularını, algılarını, davranışlarını, ruhî ve bedenî sağlığını değişikliğe uğratan etkileri vardır. Nitekim dua ile gelen ilahi yardım ve manevî destek insanı rahatlatır, korkularını yatıştırır ve Yüce Allah’a olan güvenini artırır. Böyle bir durumda kişinin şuur düzeyi yükselir, idrak kapasitesi keskinleşir, olağanüstü işler başaracak şekilde gücü ve kuvveti ziyadeleşir. Örneğin dua sayesinde ulaştığı manevî güç ve motivasyon ile 250 kg ağırlığındaki bir top mermisini tek başına kaldırıp topun mekanizmasına yerleştirebilir.
Dua, hayatın akışına da tesir eder. Zira Yüce Allah, her an/her saniye/her salise yeni bir yaratmada olduğunu,[1] kendisini zikreden/anan kulunu zikredeceğini/anacağını,[2] dua edenlerin duasına icabet edeceğini,[3] sözlü ve fiilî duanın hakkını verenlere yardımını esirgemeyeceğini haber vermektedir.
Diğer taraftan dua edene istediği şey ya hemen verilir ya da ahirette verilmek üzere ertelenebilir. Veyahut başına gelecek muhtemel sıkıntılar giderilebilir ya da bunların çok hafif geçmesi söz konusu olabilir. Görüldüğü üzere dua sayesinde insanın hayatında önemli değişiklikler olur. Dolayısıyla dua sayesinde kişinin Yaratıcı’sıyla ilişkisini canlı tutması kendi yararınadır.
Nasıl can yeleği insanı boğulmaktan, kurşun geçirmez yelek kurşun ve şarapnel parçalarından koruyorsa “fiilî ve kavli dua” da insanoğlunu sıkıntı ve belalardan korur; Allah’ın rahmetini celp etmesine vesile olur.
Duanın insanın kişiliği ve karakteri üzerinde de önemli etkileri vardır. Zira sık sık dua etmek kişiyi rahatlatır, huzur ve güven verir ve ahlaki olgunluğa ulaştırır.
Öte yandan dua, mükemmel bir tedavi vasıtasıdır. Samimiyetle yapılan duanın tedavi edici etkisi kesin ve mutlaktır. Zira dua eden ve ilaçlarını düzenli kullanan bir hastanın maneviyatı güçlenir ve morali düzelir. Nitekim araştırmalar, dua eden inançlı kimselerin hastalıklardan çok daha çabuk ve kolay kurtulduğunu, duanın “hastalıkları iyileştirici bir gücünün” bulunduğunu ortaya koymaktadır.
Başkaları için dua etmek, kişinin kendisine ettiği duadan daha etkili olabilir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’in din kardeşleri için dua edilmesi tavsiyesi bu açıdan önemlidir. Mesela şu âyetlerde Rabbimiz din kardeşlerimize şöyle dua etmemizi tavsiye etmektedir: “Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve imana ermiş olan[lardan hiçbiri]ne karşı kalplerimizde yersiz ve uygunsuz (kin, öfke, nefret, haset, beddua ve kıskançlık vs. kötü) duygu ve düşüncelere yer bırakma. Rabbimiz! Sen şefkat sahibisin, rahmet kaynağısın!”[4] “Rabbimiz! Hesabın görüleceği gün beni, anamı-babamı ve bütün mü’minleri bağışla!”[5]
Öte yandan ölüm, hastalık, felaket, musibet, çaresizlik ve sıkıntı anında Yüce Allah’ı hatırlayan, ama sonrasında O’nu unutanların doğru bir Allah tasavvuruna sahip oldukları söylenemez.[6] Kaldı ki böyle yarım yamalak bir imana sahip olanların da tam ve kesin olarak inanmadıkları Yüce Yaratıcı’ya içtenlikle dua etmeleri söz konusu olamaz. Her ne kadar başları sıkışınca fıtratlarına dönseler, bastırdıkları vicdanlarının sesini dinleseler, dini Allah’a halis kılarak dua etseler de “imanları pamuk ipliğine bağlı olduğu için” rahata erince verdikleri o sözü çabucak unuturlar.
Sonuç olarak, dua kulluğun özü ve özetidir. Dua ve niyaz, sıradan bir eylem değil kulluk şuuru, ibadet coşkusu içinde ihlasla yapılması gereken, kulun kendini Yüce Allah’a en yakın hissettiği andır. Böyle dua edebilmenin yolu, “sağlam ve sarsılmaz bir imana sahip olmaktan, O’nun emir ve yasaklarını saygıyla uygulamaktan, her an Yüce Allah’a hamd ve şükretmekten, yaptığı her işte O’nu hatırlamaktan ve O’nun rızası gözetmekten/aramaktan/öncelemekten” geçer.
[1] er-Rahman 55/29.
[2] el-Bakara 2/152.
[3] el-Bakara 2/186; el-Mü’min 40/60.
[4] Haşr, 59/10.
[5] İbrahim, 14/41.
[6] Yunus, 10/22-23; Lokmân, 31/32.