-Süleyman abi, Dünya Kupası futbol maçları başlıyor. Milli takımımız katılamıyor diye öyle çok hayıflanıyorum ki, sorma gitsin. Biz ülke olarak stadyumları yeniden inşa ettik, onları cillop gibi yaptık, alt yapılarını bir güzel yeniledik. Ne yaparsak yapalım, millilerimiz grup maçlarını bir türlü kazanamayınca şampiyonaya da gidemiyor. Bir zamanlar, dünya üçüncüsü bile olmuştuk ve buna tüm ülke olarak çok sevinmiş, elimizde bayraklarla, yollara dökülüp bayram yapmıştık. O dünya üçüncülüğünü de, herkesin gözü önünde, bileğimizin hakkıyla kazanmıştık. Beynimde, düşlerimde, türlü türlü senaryolar gelip geçiyor. Düşününce, futbol, basketbol ve başka konularda, aklıma bazı cin fikirler geliyor da, bilmem uluorta başkalarıyla paylaşsam mı, yoksa sadece kendime mi saklasam diyorum.
– Söyle bakalım, söyle de içinde kalmasın.
– Abi, bizim futbol takımlarımızın her birinde, sürüsüne bereket bolca yabancı oynuyor. Onları önceden izleyen takımlarımız, anlaştıklarını da transfer ediyorlar. Yabancı futbolcular, ülkemizde yaşadıkça, giderek bizimle de kaynaşıyorlar, içimizden arkadaş ve dostlar ediniyorlar. Her ne kadar onlar yabancı olsalar da, bir punduna getirip, onları da toptan milli takıma alsak nasıl olur diyorum.
– Olmasına olur da, onları milli takıma seçmeden önce, hepsini vatandaşlığa geçirmek lazım. Onların arasında da, ülkemizi çok sevmiş olanlar mutlaka vardır. Aralarında, bizimle olmayı kendiliklerinden isteyenler var mı, araştırıp soruşturmak lazım. Hatta bunların bir kısmı, kendi ülkelerinin milli takımlarında oynuyor da olabilirler. Vatandaşımız olmayı, sonra da milli takımda oynamayı, bakalım kabul ederler mi?
– Abi, bunların transfer paralarını ve maaşlarını, zaten biz vermiyor muyuz. Ellerine üçbeş dolar fazladan sıkıştırdık mı, bence olur diyorum.
– Üç beş le olsa çok kolay da, biz burada milyon dolarlardan bahsediyoruz arakadaş.
– Hocam baktık böyle olmuyor, biz de Avrupa’dan ünlü bir takımı satın alırız. Sonra da onu milli takıma dönüştürürüz. Nasıl fikir ama. Bakarsın aldığımız takımlarda, ülkemizden birileri de oynuyordur. Hele de formaları kırmızı beyaz olursa, tadından yenmez. Üzerine ay yıldızı ekleyince, al sana milli takım. İşte o zaman taş gibi milli takımımız olur. Böylece hazırlık maçlarını kazanıp, dünya kupasına göğsümüzü gere gere gideriz.
– Dostum, işler o kadar kolay olsaydı, Araplar ve Çinliler onu çoktan yaparlardı. Baksana şirketleri, fabrikaları, hatta takımları bile, parayı bastırıp, çatır çatır satın alıyorlar. Nasıl olacak bu iş. Benim hem aklım almıyor, hem de bu dönek Avrupalılara hiç güvenmiyorum. Parayı alırlar, sonra da olmaz derler. Haindir bunlar, engeller çıkarırlar hatta futbolcuları bile oynatmazlar. Manchester, Barcelona, Real Madrid, Bayer, hepsi de zaten kendi şehirlerinin sembol takımları.
– Abi, bugün sende de bir hal var yani. Biz gerektiğinde, yelkenlerini atlastan yapabilen bir milletin çocuklarıyız. Gidip, onların kasabalarını hatta şehirlerini bile satın alabiliriz. Sen sadece paradan haber ver. Bak, ufaktan Londra’da mahalle, New York’da gökdelen, başladık bile. Baktık bu şekilde beceremiyoruz, bu işten anlayanlara, usulüne uygun bir kanun teklifi hazırlatırız. Mecliste, koyduk mu bir torba kanunun içine, bir çırpıda çıkartıveririz.
– Muhalefet, komisyonlarda olay çıkarmaz mı?
– Bağırıp çağırırlar hepsi o kadar. Çokça mırın kırın etseler de farketmez.
– Bu işe AB ne der, Amerika ne der, ben biraz da onu düşünüyorum.
– AB ne diyecek, her yaptığımıza olduğu gibi, bu yaptığımıza da karşı çıkarlar. Aralarından (birileri, kah Avusturya, kah İsveç), demokrasi havarisi görünümüyle fedai gibi öne çıkarlar. Bir vesileyle oraya kapak atmış olan, Yunanlılar ve Güney Kıbrıs, zaten her durumda karşımızda. Bunları da çok iyi bilmemiz lazım.
– Bu işler, kafa karıştıran, hem yamuk, hem de karışık işler. Biz, her şeyden önce kendi futbolumuza ve futbolcularımıza sahip çıkmalıyız arkadaş. Takımlarımızda sekiz, on yabancı futbolcu oynatmaya devam edersek, bizim çocuklara sıra gelmez. Böyle olunca da, kendi içimizden yeterince üst düzey futbolcu çıkmaz.
-Abi, son maçta İskoçya’yı nasıl yendik ama, buna ne dersin.
– Gördüğün gibi, çok çalışıp kendine de güvenince, bal gibi de oluyor derim. Geç sen bunları, öyle zenginler gibi, Katar’a gidip, maçları seyredecek maddi durumumuz da olmadığına göre, geçeriz TV’nin karşısına, biz de başka ülkelerin maçlarını izleriz. Bak maçlar başlamak üzere, gel oturalım. Mısır da patlatmıştım, dolaptan iki kola kap da gel.
1 yorum
Maç kültürüm olmadığından yorum yapamıyorum