Son peygamber Hz. Muhammed’in bir sözü hayatla örtüşüyor: “Duyduklarınızı söylemeniz size günah olarak yeter”.
Ya duyduklarımızı yapmamız? Bu da bize felaket olarak yeter!
Küreselleşen dünya felakete koşuyor.
Evangelist Bush, küreselleştirdiği dünyada yuvarlanıyor.
Gücünü inancından(!) ve silahlı donanımından alıyor.
Dünyayı kurtarmayı, önüne geçeni yok ederek gerçekleştirebileceğine, kendini iyiden iyiye inandırmış.
Bunu ilahi bir görev olarak omuzlamış görüyor.
İnançtan kaynaklanan savaşlar din savaşı demektir.
Biz laik bir ülkeyiz.
Din savaşına karşıyız.
Ancak, kendini görevli sayan Bush, laiklik dinlemez ve dinlemiyor.
Biz laikliği Avrupa’dan aldık.
Aynı Avrupa, 700 milyon katoliği temsil eden Vatikan din devletini gerçekleştirip, başına da bir din adamı olan Papa’yı uygun görmüş.
Avrupa, Avrupa Birliği’ni oluştururken Vatikan’a ters düşen hiçbir söz, eylem ve davranışa izin vermemekte kararlı görünüyor.
Biz laik bir ülkeyiz.
Din devletine karşıyız.
Ancak, din devletini kurumsallaştırmış Avrupa laiklik dinlemez, dinlemiyor, dinlemeyecek.
Yahudi ırkına bağlı Musevi dinini benimsemiş İsrail halkının yöneticileri, her dönemde, dinlerine sıkıca sarılmışlardır.
Irk ve din kökenli bir laiklik anlayışını Siyonizm felsefesiyle bütünleştirmiş ve yaşam biçimi haline dönüştürmüşlerdir.
Tüm uyarı ve barış anlaşmalarına karşın, “vaat edilmiş topraklar” hedefinden vazgeçmiş değiller.
Başka halklar için laikliğin varlığı onları ilgilendirmiyor.
Biz laik bir ülkeyiz.
Din ve ırk devletine karşıyız.
İlahi olduğu söylenen bu adı geçen din anlayışları böyle de, Budizm gibi diğer dinler farklı mı? Her toplumun yöneticileri dinlerini “güç” olarak kullanmaya devam ediyor.
Son peygamberle “son din” olduğunu ilan eden “İslam”, tarih boyunca devam eden ırk ve din kökenli “hurafelerle” donatılmış anlayışlara “hayır” derken, onu da yozlaştırmanın yöntemini bulan insanoğlu, “tevhid” yerine “aracılar” sokuşturarak “hurafe kültürünü” “İslam dini” haline dönüştürme gayreti içerisindedir.
Dünyanın günümüzde yürüyüşüne baktığımızda: Her türlü ırkçılık harekete geçiriliyor.
İslam ırkçılığa karşıdır.
Her türlü uyuşturucu ticareti güç kaynağı olmuş.
İslam, aklı “alabora” eden her şeye karşıdır.
Masum halkların vatan toprakları işgal ediliyor.
İslam zorbalığa karşıdır.
Dünya, zenginlerin sömürü mekanizmaları altında inim inim inliyor.
İslam, “zenginlerin malında fakirlerin hakkı var” diyor. Demokrasi kullanılarak, her türlü illegal örgütlere zemin hazırlanıyor.
İslam “istişare” diye haykırıyor.
Dünya nükleer silah depolarıyla donatılıyor.
İslam, insana zarar veren hiçbir araca izin vermiyor.
Ve dünya felakete yürüyor.
İslam istikbale ışık tutuyor.
Türk milleti, İslam’ın içine sokuşturulan hurafeleri temizledikçe, 21. yüzyılın bayraktarlığını yapacağından hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
Dünyaya “birlik felsefesi” lazım.
Öncelikle “her eve lazım” Nevruz bayramınız kutlu olsun.
19
önceki yazı