Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün 2012 yılında yayımladığı “Tütüne Bağlı Ölüm” raporu, tüm ülkeleri kapsayan sigaraya bağlı ölüm istatistiklerini içeriyor. Rapor, ülkelerin sigaraya bağlı ölümlerin değerlendirmesini yapmaya ve sigara kullanımının önlenmesini sağlamaya yönelik destek niteliğinde. 2004 yılında yayımlanmış mortalite verilerini kullanan rapor, yılda 5 milyonun üzerindeki insanın sigaraya bağlı bir nedenden dolayı öldüğünü ortaya koyuyor. Bunun dışında, yılda 600 bin pasif içicinin öldüğü bildiriliyor. Önümüzdeki iki dekadda ölüm sayısının 8 milyona ulaşacağı, bu ölümlerin yüzde 80’den fazlasının ise orta-düşük gelirli ülkelerde görüleceği hesaplanıyor. Önlem alınmadığı takdirde, 21. yüzyılda 1 milyardan fazla insanın tütüne bağlı nedenlerden dolayı kaybedileceği vurgulanıyor. Rapor, tütüne bağlı 30 yaş üzeri mortalite oranlarını verirken, ölüm sebebi olarak hem bulaşıcı olan (örneğin; tüberküloz) hem de olmayan hastalıkları (örneğin; kanserler, kalp hastalıkları, solunum sistemi hastalıkları) sergiliyor.
Tütünün ölümcül etkileri dışında, raporda vurgu yapılan bir başka önemli konu daha var. Sigaraya harcanan paranın aile bütçesine yüklediği olumsuzluklardan söz edilirken, iyi beslenme ve çocukların eğitimine de gönderme yapılıyor. Gençliğimde şehirlerarası otobüslerde yolculuk yaparken çektiğim sıkıntıları ve düşüncelerimi şimdi anımsıyorum. Mola süresi bittikten sonra tekrar otobüse binilirken, erkekler otobüsün merdivenlerinde sigaralarını yakar yerlerine otururlardı. Bunların yanlarında eşleri olmuş, çocukları olmuş hiç fark etmezdi. Mutlaka o zehri almaları gerekliydi. Zaman zaman bu insanlara laf atıp, kendilerini düşünmüyorlarsa çocuklarını düşünmeleri gerektiğini söylerdim. Bön bir bakışla bakıp sigara içmeye devam ederlerdi. Ellerine güç verilmiş yetersiz insan edasıyla ve sigara içmeyenlere nispet yapar gibi dumanı yol boyunca savururlardı. Ben ise çocuklarının yanında sürekli sigara içen bu insanların ceplerinden çıkan parayı hesaplamaya koyulurdum. Şimdi tıpkı DSÖ’nün raporunda belirttiği gibi, sigaraya harcanan bu paralarla ailelerin aslında çocuklarını daha iyi besleyebileceklerini ve eğitebileceklerini düşünürdüm.
Ülkemizde 15 yaş üzeri 16 milyon kişi tütün kullanmakta olup, tütüne bağlı ölüm sayısı yılda 100 bindir ve tüm ölümlerin yüzde 23’ü tütüne bağlı hastalıklar sebebiyle meydana gelmektedir. Bu kadar vahim bir durumda iken, ne iyi ki, ülkemizde tütünle mücadele konusunda büyük çalışmalar başlatılmış, 2004 yılında, DSÖ tarafından kabul edilen “Tütün Kontrol Çerçeve Sözleşmesi” yürürlüğe girmiştir. 2006 yılında, bu sözleşme kapsamında yapılacak tüm çalışmaların programı Başbakanlık Genelgesi ile yayımlanmış, 2007 yılında ise 81 ilimizde İl Tütün Kontrol Kurulları kurulmuştur. 2008 yılında, 4207 sayılı Kanun’da değişiklik yapan 5727 sayılı “Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” kabul edilmiş ve yürürlüğe girmiştir. Tüm kapalı alanlar 19 Temmuz 2009 tarihinden itibaren dumansız hale getirilmiştir. Bunun dışında, ülkemizde tütünle mücadele çalışmaları kapsamında saha denetimleri yapılmakta, Alo 171 Sigara Bırakma Danışma Hattı hizmeti verilmekte ve sigara bırakma poliklinikleri çalışmaktadır.
Tütünle mücadele kapsamında yapılan hizmetler sonucunda, 15 yaş üzeri nüfusun sigara içme oranı 2006 yılında yüzde 33,4 iken, bu oran 2012’de yüzde 27,1’e gerilemiştir. 2008 yılına göre yaklaşık 2 milyon 200 bin kişi sigarayı bırakmıştır. Kapalı alanlarda sigara dumanına pasif maruziyet yüzde 60, yasak olmamasına rağmen evlerde sigara içenler ise yüzde 35 oranında azalmıştır. Tütünle mücadele konusunda ülkemiz, DSÖ’nün belirlediği ölçütlere göre dünyada başarılı ilk dört ülke arasında yer almaktadır.
Tütünle mücadele konusunda yapılan hizmetlerde emeği geçen her kişi ve kuruma bir hekim olarak candan teşekkür ediyorum. Tütünü azaltmak için yapılan her gayretin artarak devam etmesini, ihlallerin denetimlerinden asla vazgeçilmemesini diliyorum.