AHİRETİN SİGORTASI, İMANDIR.
DESENE İMANSIZ YÜREKLER, SİNEDE YÜKTÜR.
AHİRETE İMANIN ŞEHADETİ, “:
اَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلهَ اِلاَّ اللهُ وَاَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ
DÜNYANIN SİGORTASI, SOSYAL GÜVENLİKTİR.
DÜNYADA İMANIN (SOSYAL GÜVENLİĞİN) ŞEHADETİ İSE,
أعتقد أنني سأشارك في خطر
أعتقد أنني سأوزع النعمة بإنصاف
BEN TEHLİKEDE İŞTİRAK EDECEĞİME İMAN EDERİM. YİNE BEN NİMETİ ADİL PAYLAŞACAĞIMA İMAN EDERİM.
YANİ TEHLİKEDE İŞTİRAK NİMETTE TAKSİMAT YAPACAĞIMA ŞEHADET EDERİM.
BU İLKE, TOPLUMSAL YAŞAMIN ZORUNLU, TEMEL İLKESİDİR.
MEDİNEDE İSLAM’A FEVÇ FEVÇ GİRİŞLER, İSLAM’IN, DÜNYA VE AHİRET İÇİN GETİRDİĞİ SOSYAL GÜVENLİĞİ SAYESİNDE OLMUŞTUR.
BU SOSYAL GÜVENLİK, “KOMSUSU AÇ GEZERKEN, TOK YATAN BİZDEN DEĞİLDİR” PRENSİBİNİN ORGANIZASYONUDUR.
SOSYAL GÜVENLIK FONLARI, TOPLUMLARIN KALKINMASI İÇİN UZUN VADELİ FONLARDIR.
FON OLUŞTURAMAYAN ÜLKELER KALKINMALARINI GERÇEKLESTIREMEZLER.
DESENE SOSYAL GÜVENLİK FONLARI, KALKINMADA LOKOMOTİF ROL ALIRLAR.
ÖYLE Kİ SOSYAL GÜVENLİK, SORUMLULUK HUKUKUNUN KURUMSALLAŞMASIDIR.
DESENE KUSURSUZ SORUMLULUĞUN ORGANIZASYONUDUR.
Sigorta sözleşmesi, kuruluş gayesi adına ortaya konan düşünceler itibariyle, İslâm hukukunun genel ilke ve amaçlarıyla uyuşmakta, fakat bazılarının işleyiş şekillerinde (fâiz gibi) taraflardan birine haksız kazanç sağlayan İslâm’a muhalif unsurlar bulunabilmektedir.
Bu unsurlar bir araya getirildiğinde yekün ifade etmekte ve sonuçta İslâm hukuk bilginlerinin menfi görüşlerine esas teşkil etmektedir.
Burada, pratikteki karşılıklı yardımlaşma ve meşru yatırımlardan elde edilen gelirlerin, sigortalılar topluluğuna dağıtılması meselesi dikkatlerden kaçırılarak az verip çok alma şeklinde paranın para karşılığında mübâdelesi (bankacılıkta olduğu gibi) olarak telakki edilmesini de doğru bulmuyoruz.
İslâm dini, bireylerin imkan ve kabiliyetlerine göre çalışıp kazanmalarını, sosyal sermaye alanında gerekli işbirliği ve işbölümünü sağlamaları ve ihtiyaçları doğrultusunda harcama yapmalarını tabii karşılamıştır.
Ancak bu konuda bazı temel ölçü ve genel ilkeler getirerek iş ve ticâret hayatının düzen ve güven içinde sürdürülmesi ve haksız kazancın önüne geçilmesi hedeflenmiştir.
İslâm hukuk bilginlerinden bazıları, sigorta sözleşmesinin, aslında fâiz vasfı taşıyan bir sözleşme olduğundan bâtıl, bazıları da toplanan primlerin fâizli enstrümanlarda değerlendirildiği gerekçesinden hareketle fâsit bir sözleşme olarak görürler.
Anladığımız kadarıyla sigorta sözleşmesinin fâiz vasfı taşıdığı gerekçesi aslında olmayıp, kavramsal ve pratikteki uygulama şekliyle ilgilidir.
Keza ülkemizde sigortacılık sektörü gelişmemiş olduğundan, sigortacılık faaliyetlerinin bankalar aracılığıyla fonksiyonlarını sürdürmelerinden kaynaklanan kültür problemlerini de dikkate almak gerekir.
Ülkemizde sigorta müesseseleri, bazı batılı ülkelerde olduğu gibi bağımsızlığını elde edememiş olduğundan; bankalar bünyesinde faaliyetlerini belli bir komisyon karşılığında sürdürmektedirler.
Binaenaleyh ticârete yardımcı kurumları bir insana benzetecek olursak; gövdeyi sigorta, kolları da banka ve borsa oluşturur.
Asıl gövde konumunda olan sigorta (sosyal güven kurumu), sigorta fonlarından, riziko primleri fonu “para piyasalarını”, tasarruf primleri fonu ise, “sermaye piyasalarını” fonlayarak ekonomide katölüzör görevini üstlenirler.
Sonuçta ülkemizde sigortacılık sektörü, devletin iktisat politikaları ve milletin sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel anlayışları gereği sağlam bir zemine oturtulamamıştır.
Ayrıca bütün müesseselerde olduğu gibi, sigorta müessesesinde de insan faktörü, kanuni düzenleme ve boşluklardan kaynaklanan ve ihtilafa neden olan vasıfların, sigortanın aslından değil, ondan ayrılabilir vasfında bulunduğunu, bunların da hükme varmada temel teşkil ettiği söylenebilir.
Binaenaleyh toplumların kültürel yapılarına göre gelişmekte olan bu müessesenin zaman içerisinde geçirdiği merhalelerden birine takılıp kalındığı, bünyesindeki hızlı değişmeler nedeniyle pratikteki realiteler karşısında söylenenlerin çoğunun da geçmişte kaldığından, günümüzde dini açıdan sıcak bakılmayan özel sigortalar ile zorunlu emeklilik sigortası (SSK.ES.Bağ-Kur) arasında da karakteristik bir farkın bulunmadığı söylenebilir.
Günümüzde özel sigortalar, kurumsal bazda ya kooperatif ya da anonim şirket olarak kurulabilirler.
Anonim şirketlerde de kâr paylı sisteme müsaade edilmiştir.
Bu sistem, karşılıklı yardımlaşma ve dayanışmanın, ticâretle yan yana yürütüldüğü bir organizasyondur.
Bu organizasyonla, gerek riziko ve gerekse tasarruf primlerinin uzun veya kısa vadeli yatırımlarda değerlendirerek, elde edilen gelirin sigortalılar topluluğuna kâr olarak dağıtıldığı bir kurum haline gelmiştir. Saygılarımla.