Bugün için dünya nüfusunun en önemli parazitik sorununu sıtma hastalığı oluşturmaktadır. Sıtmanın gücünü kırmak veya bu hastalığın etkeni olan Plasmodium isimli paraziti eradike etmek ne yazık ki mümkün olamamaktadır. Son yıllarda yapılan çalışmalar, daha çok bu parazite karşı aşı geliştirmek üzerine olmuştur.
Scientific American dergisinin Kasım sayısında yayımlanan bir makaleye göre bu parazite karşı henüz başarılı bir aşı geliştirilememiş olmasına rağmen 2015 yılına dek yaygın kullanımı olan bir aşının var olabileceği ve büyük olasılıkla da bunu geliştiren ekibin Nobel ödülü kazanacağı varsayımı öne sürülmektedir. Sıtma ile olan savaş bilindiği üzere uzun yıllar önce DDT’nin kullanıma sokulması ile başlamıştır. Taşıyıcı sivrisineklere oldukça etkili olan bu maddenin kullanımı ile oldukça başarılı sonuçlar alınmıştır. Ancak DDT’nin pek çok canlıya toksik etkisi olduğunun ve ekolojik denge için zararlı olduğunun farkına varılması ile bu güçlü silahın kullanımı ortadan kalkmıştır.
1960-1980 yılları arasında geçen dönemde ne yazık ki bu ölümcül parazit diğer sağlık sorunlarına oranla ihmal edilmiştir. 1980 yılında GlaxoSmithKline firması tarafından Plasmodium falciparum üzerine yapılan ilk aşı denemeleri de büyük başarısızlıkla sonlanmıştır. 1994 yılında önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi Gates Vakfı bu konudaki araştırmalar için 4.5 milyar dolar gibi çok büyük bir miktarı kullanıma sunmuştur. Bu durum üzerine farklı farklı aşı geliştirme stratejileri ortaya çıkmıştır. Bunlardan ilki zayıf parazit kültürü yaratma stratejisi olarak ortaya çıkmaktadır. Oldukça karmaşık olan bu yöntemde kültüvasyonla yaratılan hastalık yeteneği düşük parazitlerden aşı hazırlanarak kişilerin immünizasyonu sağlanmaya çalışılmaktadır. yüzde 100 bağışıklık sağlamaya dayanan yöntemle bugün Seattle Biomed isimli şirket çalışmalarına devam etmektedir. Bir diğer yöntemde ise ana tema bulaşımın bloklanması olarak belirlenmiştir. Bu yöntemde, aşı yapılan kişide oluşan antikorların sokan sivrisineğe geçerek parazitin yaşamı için gerekli sivrisinek enzimini bozması temeline dayanmaktadır.
Son yöntem ise daha önce başarısızlığa uğrayan GlaxoSmithKline firmasının P. falciparum proteinlerinden oluşan aşısına bir de adjuvan ekleyerek geliştirdiği yeni aşının kullanımıdır. Bu aşı RTS,S adıyla ilk kez 1980’de duyulmaya başlanmıştır ve P. falciparum CS proteni ana maddesini oluşturmaktadır. B hücreleri ve T-helper hücrelerine etki edecek yeni adjuvanın eklenmesiyle bu aşının işe yarayabileceği ve özellikle yaygın sıtma görülen Afrika ülkeleri için bir çözüm olabileceği düşünülmektedir. Ancak aşı geliştirme yönteminin pahalı oluşu ve bunun kâr amaçlı bir şirket tarafından üretimi yaygın kullanımını engelleyebilecek ilk sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Eğer bu aşı planlandığı gibi etkili ise ve yaygın kullanılabilinirse yılda 500 bin kişinin yaşamını kurtarabileceği hesaplanmaktadır. Geçtiğimiz 20 yıl boyunca biyoteknoloji alanında görülen ilerlemeler ve sıtma aşısı araştırmalarına bağlı olarak sıtmaya karşı bağışıklık konusundaki çalışmalarda önemli bir artış gözlenmiştir. Yıllar boyunca sıtma aşısı üretimindeki en büyük engel pratik antijen kaynağının eksikliği olmuştur. Büyük miktarda, sporozoitlerin çıkarılması için sivrisineklerin diseke edilmesi mümkün olmamıştır. Ayrıca insan eritrosit hücresinden, parazitin yapısal parçalarının ayrıştırılmasındaki zorluklar aşılamaz görülmüştür. Monoklonal antikorlar ve rekombinant DNA teknolojisinin ortaya çıkışı bu konuya tüm bakışı değiştirmiş ve immünite oluşturabilecek spesifik parazit komponentlerinin yapay üretimine ve tanımlanmasına olanak sağlamıştır. Parazitin her dönemi için, aday moleküller bulunmuş, üretilmiş ve değişik başarı dereceleriyle sonuçlanan değişik deneysel sistemlerde kullanılmıştır. Çok hızlı gelişme gösteren sporozoit aşılama alanı sonucu geliştirilen prototip aşılar oldukça sınırlı başarı sonuçlarıyla gönüllü insanlar üzerinde denenmiştir. Yine de Malarianexus isimli sıtma kaynak birikimlerinin bildirdiğine göre önümüzdeki 10 yıl sıtma aşılarının kitlelere ulaşımı mümkün görünmemektedir. Tüm dünya nüfusunun sağlıklı günlere ulaştığı zamanları en kısa sürede görebilmek ümidiyle esen kalınız.