Basın manşet geçiyor: İngiltere’de Alman aşısı olan bir kişide alerji gelişti, kişi komalık oldu, ölümden döndü. Aşı karşıtları bayram ediyor, “biz demedik mi” dercesine. Haberin ayrıntısı kimi kanallarda var kimisinde yok. Olsa ne gam olmasa ne gam; burada vurucu olan aşının kişiyi öldürme potansiyeli. Tıp için bu sürpriz mi? Değil, yani bilinen bir şey. Her ilaç bazı kişileri öldürebilir. Bazı bilinen hastalıkları olan kişilerde bu ihtimal daha yüksektir, ama bilinen hiçbir hastalığı olmayan kişilerde de ani ölümler olabilir. Mesela novalgin diye bilinen ağrı kesici insanı öldürebilir. Bu ihtimal milyonda birdir; yani tüm Denizli bu ilacı kullanırsa birinin ölebileceği şeklinde olduğundan bu risk ihmal edilir ve bu ilaç kullanılır.
Aşıya karşı ciddi alerjik reaksiyon veren kişiye dönecek olursak. Bu kişi ciddi alerjik bünyesi olan ve yanında acil durumlarda kullanılacak ilaçları ile gezen bir hasta imiş. Korona gibi ciddi bir tehdit durumunda bu hastaların böylesi bir risk nedeniyle aşılama dışında tutulması söz konusu olamaz. Bu hastaların korona enfeksiyonundan daha fazla etkilenmeleri de söz konusu. Yapılması gereken, bu hastaların aşılarını tam teşekküllü bir hastanede yapmak. Yani sağlık ocaklarında grip aşısı oluyoruz ya, ciddi alerji riski olan hastalara sağlık ocağında grip aşısı yapılmaz.
Şimdi bir de aşı karşıtlığını sözde bilimsel veriler ile destekleme modası çıktı. Bilimsel metodolojideki bazı açıklar da bu yaklaşımı destekler nitelikte. Ne demek istediğimi açayım. Bilimsel bir çalışma yaptığınız zaman bunu bir denetimden geçirmeniz gerekir. Yani ben böyle buldum ya da böyle düşünüyorum diye bilim olmaz. Bulma ve düşünme yönteminizin doğru olduğunun kontrol edilmesi gerekir. Bu kontrolü bilimsel dergilerin yetkin değerlendirmecileri yapar. Bilimsel çalışmanızın yazıya dökülmüş halini bilimsel bir dergiye gönderirsiniz, bu yazı derginin kurulları tarafından incelenir. Bu sırada makaleniz bekleme odasındadır diyebiliriz. Saygın dergiler kurulları değerlendirmeyi daha sıkı tutarlar. Bekleme odasında çok uzun süre bekleyebilir veya geri dönebilirsiniz.
Bazı bilim alanlarında ve bazı durumlarda “ben bekleme odasındayım, haberiniz olsun” diye çalışmanızı ifşa edersiniz. İyi niyetle bakarsak, “ey bilim insanları bakın böyle de bir şey var, çalışmalarınızı yaparken buna da dikkat edin” demektir bu. Tabii “ben buldum, herkesten önce buldum” hırsı da etken olabilir. Bekleme odasındaki yayının bir değeri yoktur aslında, ama değil mi ki ifşa edildi artık örneğimizde olduğu gibi aşı karşıtlarının diline düşmüştür. Hele bir de bu bekleme odası uluslararası saygın bir dergi ise tamamdır bu iş. Yazı reddedilinceye kadar geçen sürede zihinlerde yapacağı tahribat bazıları için yeter de artar bile.
Aşı ile ilgili derdimiz karşıtlarla sınırlı değil ki bizim. Amerika San Francisco’da bir hastanede çalışanlar aşılanıyor. Ama o da ne? Hasta ile karşılaşmayan ve karşılaşma ihtimali olmayanlara öncelik tanınıyor. Belli ki bunlar patron ve yönetici takımı. Hastanenin asistan doktorları ve uzmanları daha sonra aşılanacakmış. Tabii o zamana kadar işleri gereği hastalardan korona kapmazlar ise. Bu durumu, sağlık çalışanlarının yaptığı protestonun sosyal medyaya düşmesinden öğreniyoruz. Kendi kendime soruyorum insan hep böyle miydi? Bencil, hoyrat, ne derler diye düşünmeyen, süperegoyu takmayan. Bence böyleydi; bozulma gibi gördüğümüz bu davranış modelini ortaya faş eden sosyal medya oldu. Ruhumuzu, bedenimizi, beynimizi ve en kötüsü düşünme şeklimizi ele geçiren kapitalizm, gem almaz at gibi kendini bir türlü sınırlandıramıyor. Bunu istese de yapamıyor.
Londra’da her yer kapalı ama publar açık. Bunun tek bir gerekçesi var; publar Londra ekonomisinde daha doğrusu çalışan istihdamında önemli bir yer tutuyor. Ekonomik etkilerinden dolayı belediye, pubların kapatılmasını göze alamıyor. Kişi başı milli geliri bizim 5 katımız olan bir ülkeden bahsediyoruz. Kapitalizm, biriktirdiğini paylaşmak istemiyor. Şimdiye kadar Batının kendi insanı için diğer dünyayı ateşe atmayı normal bir davranış olarak içselleştirdiğini ama kendi insanına karşı son derece demokrat, sevecen, sahiplenici olduğunu düşünürdüm. Korona bize bunun böyle olmadığını gösterdi.
Görüldüğü gibi, maalesef insanın zaaflarının belirleyici olduğu bir dünyada yaşıyoruz.