Üniversiteler, ülkelerin dünyaya açılan kapılarıdır. Aynı zamanda ülkenin çehresini değiştiren kuruluşlardır. Kuruldukları şehirlere bir süre sonra farklı bir hareketlilik, sanatsal etkinliklere ilgi ve şehirde yaşayanlara farklı bir bakış açısı getirdikleri söylenilebilir.
Üniversiteler ve yapı taşları akademisyenler
Bir üniversitenin açılmasına karar verildiğinde, açılması düşünülen birimlere göre geleceğin akademisyenleri olarak alınan eğitimcilerin, eğitim başlamadan önce göreve hazırlanmaları, üniversitenin kuruluşu ve işleyişinde önemli farklılıklar yaratır. Üniversitenin strateji, plan ve programlarının ve açılması düşünülen fakülte, enstitü ve yüksek okulların bu grup tarafından kararlaştırılması, üniversitenin geleceği için çok önemlidir. Aynı zamanda kurum kültürünü zamanında tesis etmek için bir fırsattır. Bu nedenlerle akademisyenler hakkında konuşulanlar ve yazılanlar, “Nasıl bir üniversite” sorusuna bir nevi yanıttır.
Akademisyenin rol ve nitelikleri
Akademisyenlerin, üniversite ve mezunlarının kalitesini belirleyici rolü tartışılamaz. Ancak akademisyenlerin, bu rolde başarılı olabilmeleri için, bazı kriterleri karşılamaları ve bazı özellikleri taşımaları zorunludur. Bir akademisyen öncelikle üniversiteye liyakat doğrultusunda alınır, öğreteceği konunun uzmanıdır ve “öğretim ilke ve yöntemlerini iyi bilir”. Eğer bu alanlarda eksikleri varsa dersler başlamadan önce bunları tamamlar. Daha sonra, bilim ve teknolojideki gelişmeleri sürekli izleyerek bilgilerini yeniler.
Bir akademisyenin öğrencisi ile ilişki ve iletişimi
Bir eğitimcinin öğrencisine değer vermesi, saygı göstermesi ve bunu hissettirmesi; öğrencilerine saygıyı öğretmenin en etkili yoludur. Bir akademisyenin, öğrencilerinin sorularını yanıtsız bırakma yerine, onlarla birlikte yanıt araması ve sorunlarını görmezden gelme yerine, birlikte çözüm bulmaya çalışması, öğrencileri, bazı konuları bilmedikleri için kınama ve küçümseme yerine, onların öğrenmek için üniversiteye geldiklerini ve adı üstünde öğrenci olduklarını hatırlayarak eksikliğini tamamlaması da yine öğrenciye saygının bir göstergesidir. Bu konulara özen göstermemek akademisyen ve öğrenci arasında iletişim, etkileşimi zedeleyerek, öğrenme-öğretme etkinliklerini olumsuz kılar. Bu sonuç ise bir eğitimci için en büyük başarısızlık nedenidir.
Bir akademisyen söylediklerinin sorumluluğunu taşır. Güvenilirliğini her konuda kanıtlar. Kendisine dışarıdan bakmayı, öğrenciler üzerindeki etkisini ölçmeyi ve özeleştiri yapmayı bilir. Bununla ilgili olarak düzelmeleri sağlar.
Konusunu iyi bilen ve sindirmiş olan bir eğitimci, dersini, öğrencinin derse aktif katılımını sağlayacak bir atmosfer oluşturarak verir.
Akademisyenler bilim insanı özelliklerini taşımakla kalmayıp, bunu davranışlarıyla öğrencilerine yansıtırlar. Bilim insanının önemli özelliklerinden biri de şüpheci olmasıdır. Bu nedenle bilim insanı çalışma sonucunda ulaştığı bilginin doğru olduğundan emin oluncaya kadar çalışmayı tekrarlar. Bilimsel çalışmalarının sonuçlarını bilimsel ve evrensel kaygı ile sorgulayarak, bunları kanıta dayandırarak lanse eder. Teknolojiden yerinde ve doğru yararlanmak da yine, bir akademisyenin öğrencilerine iyi bir örnek sergilemesi gereken özelliklerdendir.
Yurt dışı yayınların; tercüme bürolarında dergi diline çevrilmesi ve dergilerde ücret karşılığında bastırılması, çalışmanın değerinin ve akademisyene katkısının sorgulanmasına neden olur. Bu yüzden bir akademisyen bilimsel kaygılarla yaptığı çalışmasını, yabancı dilde yayınlayacak kadar o dili bilir ve bunu yayınlamak için kolay yollara başvurmaz.
İngilizceden çevirisi “Evrenkent” olan, bilim üreten ve bu doğrultuda öğrencilerini dış dünyaya hazırlayan üniversiteler, sınırları içinde batıl inançlardan, önyargılardan uzak amaçlarına ulaşmak için çalışmalarını sürdürürler. Her ne kadar sınırları dışındaki olumsuzluklardan etkilenmemek için önlemler alıyor olsalar da ülkenin gereksinimlerini duyarlılıkla izleyerek öğrencilerini bunları dikkate alarak donatırlar. Üniversiteler; gençleri lise eğitiminden sonra, uzmanlaşmak isteğiyle seçtikleri alanlarda eğiten ve dış dünyaya hazırlayan kuruluşlardır. Bununla birlikte üniversiteler;
- Atatürk ilkelerine bağlılık,
- İnsanlara, tüm canlılara, doğaya saygı çerçevesinde çevreyi koruma ve geliştirme.
- Yenilikçilik, denenmemişleri deneme.
- Çağdaş gelişmeleri kullanma.
- Çalışma hayatında sorumluluk alma ve profesyonel davranışlar sergileme
- İnisiyatif kullanma. Aydın insan gibi davranma.
- Sorgulama ve doğruluğundan emin olduğu düşüncelerini özgürce ve korkusuzca ifade etme.
- Güvenilir ve adil olma.
- Verdiği sözü tutma ve söylediklerinin sorumluluğunu taşıma.
- Etik değerlere önem verme ve sergileme.
- Toplumsal yaşam kural ve koşullarını bilme ve bunları uygulama gibi değerlerin kazandırıldığı ya da pekiştirildiği kuruluşlardır.
Üniversiteler; evrensel kent sınırları içinde hiçbir etki altında kalmadan, sadece evrensel ve bilimsel kaygılarla araştırmalar yapılan, bilim üretilen, düşünce ve ifade özgürlüğünün egemen olduğu yüksek eğitim öğretim yapan bilimsel özerkliğe sahip kurumlarıdır. Üniversiteyi temsil görevi ile yükümlü rektör, üniversiteyi oluşturan fakülte, enstitü ve yüksek okul gibi birimlerin adı ya da eğitim süresi ve öğrenci sayısı ne olursa olsun onlara hiçbir ayrım gözetmeden yaklaşır. Çünkü hepsinin değeri aynıdır.
Yenilikçilik, özerklik, geri bildirimin öğrenciden alındığı, eğitimcilerin konusunu sindirdiği, öğrencilerin özgürce soru sorabildiği ve düşüncelerini ifade edebileceği ders ortamı, üniversiteler arası fark yaratan özelliklerden bazılarıdır. Diğer özelliklerle birlikte bunlar; mezunların duruş ve davranışlarında farklılık yaratır.
Kurumsal özerkliğe sahip üniversiteler; alışılagelmiş tek model üniversitenin yolunu izleme yerine, hiç gedilmemiş yolu denemeyi; stratejisini kendisinin belirlediği; kararlarını kendisinin verdiği; yenilikçi yapı oluşturmayı ve eski usul ve bilgileri koşulsuz ve kanıtsız kabul etme yerine bilimsel araştırmalarla doğruluğunu ve yararlarını kanıtladığı verilere dayandırmayı ilke edinmiştir.
Bu üniversitelerde, akademisyenlerin öğrenmeyi motive eden bir lider olarak rol aldığı, öğrencilerin derse aktif katıldığı, interaktif (etkileşimli) öğrenim yöntemiyle, düşüncelerini özgürce dile getirme olanağı sağlanan ve özgüven kazandırılan öğrenciler; bir yandan dersi öğrenirken, diğer yandan da dış dünyaya hazırlanırlar. Ancak bu yöntemin kullanılmasında alt yapı olarak zengin bir kütüphane hazırlanması ön koşuldur.
Üniversitede, akademisyen ve öğrenci arası eğitim odaklı engelsiz ilişki ve iletişim için akademisyen destekli açık kapı politikasının sürdürülmesi de yine farklılık yaratan bir yaklaşımdır. Böyle bir yaklaşımın başka yararları da vardır. Eğitimci böylece öğrencisini daha iyi tanıma olanağı edinirken öğrenci, eğitimci ile sorunlarını çekinmeden paylaşır.
Kavramlara anlam kazandırılması ve örneklerle açıklanması ve uygulamalı eğitimde, öğretilmek istenilenlerin sözde kalmayıp uygulayarak gösterilmesi mezunları çalışma alanlarında bilgili, özgüvenli ve etkili kılar. Bu yüzden üniversitenin kuruluşunda, planlama aşamasında açılmasına karar verilen dalların özelliğine göre, her eğitim alanı için uygun eğitim öğretim araç gereçlerinin hazırlanması da yine “Nasıl bir üniversite?” sorusunun yanıtları içindedir.