Bahar geldi yaz geldi. Kuşlar yuvaya, balıklar yavruya durdu. Kuş sesleri, böcek sesleri başladı. İnsanlar ve hayvanlar harekete geçti. Ey insan bir kaç suale birlikte cevap arayalım.
Soru 1. Allah rızkı kendi üzerinde tekeffül ettikten sonra senin endişeye düşmen niçindir? Sabahları aç gidip akşamları tok dönen aç kuşları doyurduğu gibi bütün insanları da doyuracaktır. Fakat bir şartı vardır. Yoksa inancında bir zafiyet mi var. Fakat deveni bağlayıp öyle tevekkül etmelisin.
Soru 2. Ey insan! Eğer gerçekten cennet varsa, dünyada rahatlık istemen niçindir? Dünya rahatlık yeri değildir. İmtihan ve iptila yeridir. Dünyada pek çok iktisadı ve biyolojik tehlikelere muhatapsın. Sabır gibi güçlü silah henüz icat edilmedi bilesin.
Soru 3. Eğer gerçekten cehennem varsa, dünyadaki bu sıkıntılar niçindir? İnsanoğlu zaten ahirette cezasını çekecektir. Dünyada pek çok musibet ve sıkıntılara müptela olur. Her daim bu imtihan aracı musibetlere karşı feveran eder. Sabır gibi nükleer silahının fitilini ateşleyemez.
Soru 4. Allah ezeli ervahta her şeyi kaza ve kaderiyle taktir etmişse senin endişeye düşmen niçindir? Madem insan kaderini yaşar o halde senin endişen niyedir? Kaderin Allah’ın beka ve kıdem sıfatları bağlamındaki kader mi? yoksa elinde ve aklınla yaptığın ile iradenin dahil olmadığı bir ince felsefenin ayrımındaki farkındalık mı göz ardı ediyoruz. Kelamcılara müracaat.
Soru 5. Eğer Allah insanların yaptıklarından ahirette mahkemesini kuracak, onları hesaba çekecekse dünyada hesap ve mahkeme niçindir? Mahkeme zaten yakındır. Her canlı yaptıklarının hesabını verecektir. Hem dünyadaki mahkemeler adil de olmayabilir. Böyle yüzlerce soru sorulabilir. Bu sorulara da herkes bir cevap verebilir. Bunlara verilen cevaplar, inanç takviyesiyle ancak izah edilebilir. İnanç sorgulanmaz ama inanılır. İnanç, ruhu takviye eden bir ilaçtır. İnanç, aşkın, metafizik bir rüzgarın yüreğe bıraktığı bir yağmurdur.
Desene inanç tekeden süt çıkartır, gemileri de karadan yürütür. İnanç, itikat ve ahlak alanları zamanlar üstü genel geçer insanlık değerleri olsa gerektir. Sosyal hayatın değişmez temel ilkeleri de vardır. Değişen ve olgunlaşan değerleri de vardır. Hemen bütün toplumlarda bu inanç değerleri ile sosyal hukuk ve iktisadi değerleri birbirinden ayıramayan toplumlar dinlerini oyuncak haline dönüştürürler. İnançta tek tip elbise fıtri ve zamanlar üstüdür. Fakat sosyal hayatta tek tip elbise akla muhaldir. Zaman akan bir nehir gibidir. Yaz olursa bağları bahçeleri sular, kış olursa felaket getirebilir. Saygılarımla.
907