İndigo dergisinde yazılan bu yazıyı görünce irkilmemek elde değil.
“Hissizleşmek, belki de son dönemin en büyük sorunlarından biri! Her insanın karışık duygular yaşadığı zamanlar olur. Birinden hem nefret ettiği, hem de o kişiye sevgi duyduğu… Bir şey için çok heyecanlıyken aynı zamanda ona isteksizce yaklaştığı… Peki ya, hiçbir duyguya sahip olmamak?” Psikolog Barış Yılmaz: Hissizleşmek hem hayatı hem de ikili ilişkileri son derece olumsuz etkiliyor.
Ben buna duyarsızlaşmak diyorum. Yıllar içinde, sanki aşı olur gibi ufak ufak olaylar, yaşanan gelişmişlik, kısıtlı zaman ve toplumsal dokunuşlarla desensitize olduk çoğumuz.
Her insanın karmakarışık duygular içinde olduğu günleri vardır. Bir cenazede hiç yoktan gülüvermek, birine kızarken birden sarılıvermek gibi. Bazen birine hem nefret hem de aşk dolu gözlerle bakabilirsiniz. En kötü olansa, hiçbir şey hissetmemek ya da duyarsız kalmak. Duygular değersizleşir; sevinç, öfke, mutluluk ya da hüzün birden anlamsızlaşıverir. Çoğumuz hiçbir şeyi, hatta olayları bile sorgulamadan her şeye “eyvallah” demeye başladık. Bu davranış, toplumda giderek yaygınlaşıyor. “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” örneğindeki gibi. Artık çevremizdeki birçok kişi bu sorunu yaşıyor. Duygular anlamını giderek yitirmiş, her şeye karşı “eyvallah” demek alışkanlık haline gelmiş. Kimse sorgulamak ya da sorgulanmak istemiyor.
Günümüzde karşımızdakine hem değer vermek hem de karşılıklı verilen değerler giderek önemsizleşti. Sevmek, sevilmek neredeyse unutuldu; sevilmenin de kıymeti yok gibi. Hissizleşmek ya da duyarsızlaşmak, tam da bu durum aslında.
Yoğun iş temposu, kalabalık ortamlar, birbirinden kopuk yığınlar… İnsanlar birbirini çok daha az görüyor veya daha az vakit geçirdiğinden birbirlerinden uzaklaşıyor. Eşler bile birbirlerine o kadar yabancı olmuş ki aralarında çok az konuşuyorlar; fiziksel temas sadece yatak odasında kalıyor. Bu da ilişkilerin, evliliklerin sonunu hazırlıyor.
Olay giderek depresyona dönüşebiliyor. Depresyon halindeki kişilerde gün boyunca uyuma isteği, yataktan çıkmama, sadece evde vakit geçirme, sürekli kendini yorgun hissetme, iştah bozukluğu gibi problemler görülür. Kimseyle iletişim kuramamak ve bir şeyler paylaşamamak, kişiyi daha zor günlerin içine sokar. En büyük neden de iletişimsizlik.
Hem ikili ilişkilerde hem de toplumda bireyler giderek duygusuzlaşıyor. Bunun en büyük nedenlerinden biri de iletişimsizlik. Doğru iletişim kuramamak ilişkileri çıkmaza sokuyor. Maalesef aynı hayatı, aynı işi, aynı evi, aynı yatağı paylaşan kişiler birbirleriyle basit bir olayı bile sağlıklı şekilde konuşamıyorlar, empati kuramıyorlar. Karşımızdakini anlamaya çalışmak aslında hiç de zor değil. Bunu başarabilenlerin çok daha mutlu ve keyifli bir yaşamları oluyor. Yıpratıcı, incitici ve yorucu günler geride kalıyor.
Kadınlar, karşısındaki erkeğe anlaşıldığını hissettiğinde güvenir. Kadınlar, ilişkiye daha hassas yaklaşıyorlar. Psikolog Barış Yılmaz, erkeklere şu uyarılarda bulunuyor:
“Kadınlar kimi zaman sadece karşılarındaki erkeğin onları anlaması için uğraşır. Bu, onları güçsüz ya da ısrarcı yapmaz. Bu durumda, kadınları sakince dinlemek daha doğru bir tercih olur. Onları anladığınızı hissettirmek için jest ve mimikleri kullanmak da çok önemli. Unutulmamalı ki kadınlar, anlaşıldığını hissettiği sürece karşısındaki erkeğe güvenir ve bağlanabilir.” Erkeklerin hissizleşme durumunda tepkilerinin daha farklı ve sert olacağının altını çizen Yılmaz, doğru bir iletişim kurulduğunda, her iki tarafın da mutluluğu yakalayacağını belirtiyor. İletişimsizlik, karşımızdakine empati duymamak, hissizleşmek hiç istenilmeyen toplumsal sertliği de beraberinde getiriyor.
Birbirimize, sevdiklerimize çok daha fazla zaman ayıralım. Karşımızdakini olabildiğince fazla dinleyelim. Mümkün olduğunca karşımızdakini rahatsız etmeden gözlerinin içine bakalım. Gerektiğinde elini tutmak, sırtını sıvazlamak bile bir sıcaklık sağlayabilir. Sevdiklerimizi, eş ve çocuklarımızı asla ihmal etmeyelim. Onlarla daha fazla zaman geçirelim. Onların, dert ve sorunlarını çekinmeden anlatabilecekleri gerçek dostları olalım.
Bırakın zaman geçip gitsin, onun da canı cehenneme. İstesen de istemesen de saçlar ağarıyor. Hiçbir ilişkide zamanı kısıtlamayalım. Zaman içinde, istesek de istemesek de çoğuna zaten sahip oluyoruz. Diploma, iş, meslek, yatırım, unvan. Varsın bazı şeyler, (para, kazanç, hasta, ameliyat, ev, araba) azıcık eksik oluversin, ya da gecikerek gelsin. İşler mi? Onlar aslında hiç bitmez, devamlı yenileri gelir. Sizden öncekiler de bitiremedi, siz de bitiremeyeceksiniz. Bizler, hepimiz, aslında birer makine de değiliz. Yazılanlar, söylenenler, işin uzmanlarının ibretlik yazıları; toplumumuz, meslektaşlar ve dostlarımız içindir. Bizlerden söylemesi. Gerisi mi, orası artık size kalmış.