Sağlık sektöründe çalışanların işleri, diğer sektörlerdekilerden zordur. Sağlık çalışanlarının ürettiği hizmet, başka bir sektörde üretilen herhangi bir meta veya hizmet gibi değerlendirilemez. Çünkü sağlık herkes için bir haktır. Dolayısıyla piyasa koşulları, tümüyle sağlığa uygulanamaz. Hizmeti, sadece bir arz/talep dengesi içerisinde veya kâr/zarar denkleminde üretip sunamazsınız. Sosyal sorumluluk, hak, sosyal adalet gibi parametreleri de düşünmek zorundasınızdır.
Bu bağlamda sağlık meslek örgütlerinin işi de çok zordur. Bir taraftan meslek mensuplarının çıkarlarını savunmak, kârlarını artırmak; diğer yandan işin insani, etik ve sosyal boyutunu korumak zorundadırlar. Eğer dengeleri kuramazsanız, amacınızı ve söylemlerinizi iyi belirleyemezseniz, hastaların ve halkın talep ve çıkarlarıyla meslek mensuplarınızın beklenti ve çıkarları karşı karşıya görünürse yalnızlaşırsınız.
Örneğin; eczacıların son eylemlerinin kamuoyunda nasıl algılandığını, bu mesleğin mensupları ölçüp değerlendirdiler mi, bilemiyorum. Benim gözlemim: Vatandaşın algısı "İlaç fiyatları düşüyor diye eczacılar kepenk kapattı" şeklinde oldu. Bu algı, eczacıların amaçladıkları şey olmasa gerek. Kepenk kapatmak gibi ağır bir eylemi, "Cirolarımız düşecek, kâr oranımız azalacak" gerekçesiyle topluma kabullendirmek mümkün müdür? Bilhassa, o toplumda sağlık giderleri yıllar içinde hızla artmışsa ve sağlığa ayrılan kaynağın çok önemli bir kısmı ilaca ödeniyorsa
Vatandaş, ilacı daha ucuza almaktan memnun iken, eczacının ilaç fiyatları ucuzladı diye kepenk kapatması, ters köşeye yatmaktan başka nedir?
Nitekim bu süreçte kamuoyunda dile getirilen "SSK mensuplarının ilaçlarını eczanelerden almaları kararının ardından eczanelerin ciroları birden katlanmış. Eczaneler, zaten diğer işletmelere göre çok daha yüksek kâr oranlarıyla çalışıyormuş. Bunun yanında, birçok ilaç firması, eczanelere kutu fazlası şeklinde ciddi ek kazanç sağlıyormuş. İlaç fiyatlarındaki düşmeden kaynaklanacak stok kayıplarını, ilaç firmaları karşılayacakmış. Öyleyken, eczacılar neden eylem yapıyor?" gibi söylemlerin vatandaşın zihninde oluşturduğu soruları öngörmeden yapılan stratejik hesaplar, dönüp sahibine zarar verir. Nitekim oluşan bu atmosferde "zincir eczaneler" ve "marketlerde eczane stantları" tartışması gündemimize giriverdi. Eczacılar söz konusu eylemleriyle "kendisini ayaktan vuran kişi"ye benzemedi mi?
Kanımca, eczacıların çıkarlarını kapatma eylemi değil, sahip oldukları "eczacılık" mesleğinin misyonu korur. Eczacı, hastayı beyaz önlüğüyle, yaka kartıyla karşıladığı; reçetedeki ilaçların dozlarında, kombinasyonlarında bir sorun olup olmadığını araştırıp; hastasının ek hastalığı, başka ilaç kullanımı, alkol bağımlılığı, gebelik ve allerji öyküsü gibi ilaç kullanımını etkileyebilecek özel durumlarının olup olmadığını sorguladığı; reçetedeki ilaçların kullanım şekli, ilaç-ilaç, ilaç-gıda etkileşimleri ve olası yan etkileri hakkında hastayı bilgilendirdiği ve buna göre hastasının ilaçlarını karşıladığı sürece, hiçbir market eczacılarla yarışamaz.
Bana göre eczacılar, kendilerine biçilen sıradan bir satıcı rolünü kabullenmeyip, sağlıkta hekimden sonra gelen baş aktör olduklarının bilinciyle mesleklerine sahip çıkmalıdırlar. Görevlerinin sadece ilacı vermekle sınırlı olmayıp, ilacın doğru kullanılmasında vazgeçilmez bir role sahip olduklarını dosta düşmana kabul ettirmelidirler.