“Eczacı ne yapar?” başlıklı yazıma gelen geri bildirimlerden birini sizlerle paylaşmak istiyorum. Adını vermeyen okuyucum, söz konusu yazım ve bu yazıda geçen konuyla ilgili olarak önemli tespitlerde bulunuyor. Konunun doğrudan tarafı olduğu anlaşılan mesaj sahibi, kuşkusuz kendi konumundaki kesimin görüşlerini, yaşadıklarını aktarıyor. Bunları duymaya ihtiyacımız var. Ben, sadece yazım hatalarını düzelttim ve bir mesleğin mensuplarını aşağılama anlamına gelebilecek bazı sözcükleri çıkardım. Geri kalan tamamen okuyucumun ifadeleri. Mektup, her ne kadar benim yazıma bir cevap olarak tepkisel üslupla kaleme alınmış bile olsa, aslında, yazımda dile getirdiğim görüşlerimin teyidi anlamına geliyor. Hekimler hakkında bazı olumsuz örneklerden yola çıkarak aşağılayıcı ifadeler içermekle birlikte, derin bir sağ duyuyu içinde yansıtıyor. Özellikle son satırlar bunun kanıtı. Hep birlikte okuyalım:
Eczacı ne yapar?
Eczacı, doktora reçete yazmasını öğretir. Evet, bu gerçek. BUT ve SUT’tan habersiz hekimler, ilaçların hangi teşhisle kaç adet yazılabileceğini, beğenmedikleri o kalfalarımız kadar bilemezler. O kalfaları doktora gönderir, reçeteyi düzeltmesi için.
Eczacı, doktora ilaçların farmasötik formlarını öğretir. Hametan şurup yazan bile var.
Eczacı, doktorun 2 aylık bebeğe 4×1 yazdığı Peditus’un dozunu, hastaya 2×1/2 olarak düzeltir.
Eczacı, hastaya eksik doz verilen ilacı, hasta ilaçsız kalmasın diye, beğenmediği kalfayla reçeteyi gönderip, düzeltir. Böylece doktoru, hastanın hışmından korur.
Eczacı, doktorun ilkokul 1. sınıf seviyesindeki yazı ile yazdığı hayati önemi olan reçeteyi bir bulmaca gibi çözer.
Eczacı, neler görür neler… Ama hastasına anlatmaz. Amaryl tb yerine, Aventis tb yazanlar; …………….., hastanın adını akut farengit yazanlar.
Eczacı, doktorun bağırıp hakaret ettiği hastasını eczanesinde ağlarken teselli eder, moral verir. O hastadır zaten, ama eczacının gözünde aynı zamanda insandır.
Eczacı, doktorun dinlemediği hastasını büyük bir dikkat ve sabırla dinler bir nevi psikoterapi (!) yapar.
Eczacı, doktorun hatasını, kurum reçete kesintilerinde kendi parası ve sermayesinden öder.
Bu ülkede mükemmel doktorlarımız var. Sonuçta biz de kendimizi, ailemizi, hastalarımızı böyle doktorlara emanet etmek isteriz. Ama maalesef bir kısım doktorlar işini düzgün yapmıyor ve onların yükünü biz çekiyoruz. Tabii ki bizim mesleğimizde de işini iyi yapmayanlar veya çıkar ilişkileri içinde olanlar var. Sağlık hizmeti, üçlü saç ayağıdır. Biz ve doktorlar “Hastaya nasıl daha iyi hizmet üretiriz” ve “Hastayı nasıl bilinçlendiririz” bunun yolunu aramalıyız. Yoksa çekişmeye başlarsak iki taraf da neremiz doğru diye düşünmeye başlar… Saygılar…
Gelelim bu mesajla ilgili düşüncelerime. Ben “Eczacı ne iş yapar?” başlıklı yazımda, eczacının, aldığı eğitim ve mesleğinin kendisine yüklediği misyona uygun olarak, tedavi sürecinde aktif rol üstlenmesi, hastaya ilaç eğitimi vermesi, olası reçeteleme hatalarının fark edip hastayı veya hekimi uyarmasını beklediğimi yazmıştım. Okuyucum da mesajında bunu yaptıklarını ifade ediyor. Ben, eczacının sağlıkta hekimden hemen sonra gelen baş aktör olduğunu yazmıştım. Okuyucum da son paragrafında buna vurgu yapıyor. Ben yazımın hiçbir yerinde eczacıların işini iyi yapmadığını ya da yanlış yaptığını söylemedim. Sadece, ülkemizde eczacının sağlıkta pasif bir konuma sürüklendiğine değinerek, gelişmiş ülkelerde eczacılığın nasıl yapıldığına dair örnekler verdim. Ve referans olarak da yine eczacıların görüşlerinden yararlanarak (http://www.klinikecza.org/altmenu/bilgi.asp), ülkemizde de daha aktif klinik rol üstlenmiş bir eczacılık modeli geliştirilmesi gerektiğine işaret ettim. Eczacılık mesleğinin, sağlıkta daha etkin bir rol üstlenmesi gerektiğini savundum. Yani okuyucumun görüşleriyle tamamen örtüşen bir yazıydı, benimkisi. Oysa okuyucum, bu yazıma yanıt verirken hekimlerle ilgili bir sürü olumsuz örnekler sıralamış. Bu yol çıkmaz sokak. Benzer bir listeyi, eczacılar için kendisi de hazırlayabilir. Elbette her mesleğin mensupları ve hatta her insan hata yapabilir ve kendisinin de söylediği gibi her meslekte olumsuz örnekler vardır. Bunlardan yola çıkarak, bir mesleğin mensuplarını toptan zan altında bırakamayız.
Unutmayalım ki, hastaya verdiği ilacın ücretini SUT’a veya BUT’a uygun olarak faturalandırıp, tahsil etmek eczacının asıl işidir. Bilgisayarındaki yazılım, nerede nasıl bir hata olduğu konusunda onu uyarmaktadır. Ancak, hekimin asıl işi SUT, BUT değil, hastasına doğru teşhis koyup, uygun tedaviyi belirlemektir. Her gün değişen sağlık mevzuatı konusunda kendisini yönlendiren bir uyarıcısı da yoktur. Günde 60-70 hastayı muayene ederseniz, bazen pomat yerine yanlışlıkla şurup yazabilirsiniz, reçeteniz okunaklı olamayabilir, hastanızın göz yaşlarını silip teselli etmeye zaman bulamayabilirsiniz. İşte bundan dolayıdır ki, bendeniz o yazımda, hasta reçetelerinin eczacının kontrolünden geçmesi ve olası hekim hatalarının bu sayede fark edilip düzeltilmesi gerektiğini söylemiştim. Eczacının hastaya zaman ayırmasını, onunla bizzat ilgilenmesini, tedavisi konusunda onu bilgilendirmesini önermiştim.
Son söz: amacımız bağcı dövmek değil, üzüm yemek olmalı. Eczacı ve hekim işbirliğini geliştirerek, eczacıyı daha etkin hale getirerek, bilhassa tedaviye hasta uyumunun artırılması, hasta eğitimi ve reçeteleme hatalarının azaltılması konularında yetki ve sorumluluk vererek, toplum sağlığını daha iyi hale getirebiliriz.