Bursa’da Bıçakçılar çarşısı olarak da bilinen bölgedeki dar sokaklardan geçiyor ve kuzeye doğru yürüyorum. Karşıma Ördekli Kültür Merkezi çıkıyor.
Yapımına Yıldırım Bayezid döneminde başlanmış ve Çelebi Mehmet döneminde tamamlanmış olan Ördekli Hamamı, Osmanlı tarafından Bursa’ya yaptırılmış en büyük hamam olarak bilinir.
Orijinaline ne kadar benzediğini bilemem ama bu günkü haliyle de çok güzeldir Ördekli Hamamı. Bu harika yapıda geometrinin tüm şekillerini bulabilirsiniz. Dikdörtgen duvarlardan tutun kemerli kapı ve pencereler, altı köşeli kasnaklar üzerinde yuvarlak kubbeler…
Sadece şekiller değil, renkler de gözünüze ziyafet çektirir burada. Taş ve tuğlanın uyumlu birlikteliği ruhunuzu dinlendiren turuncu bej karışımı ahenkli bir rengi yansıtır.
Her geldiğinizde bir başka sanat ve kültür etkinliğiyle karşılaşabilirsiniz burada. Bazen resim ya da el sanatları sergisi, bazen de seminer gibi kültürel etkinlikler olur. En güzeli de fonda enstrümantal ya da nitelikli sanat müziği dinleme şansınızın olmasıdır.
Atalarımız sadece görselliğe önem vermemiş elbette. Mesela hamamın altında bulunan, külhan denilen kapalı ve geniş ocaklardan çıkan sıcak buhar, zeminden dolaştırılıp sonra da özel tertibatla duvarlara geçirilmiş. Yani asırlar önce kalorifer benzeri bir sistemle hamamın sıcak tutulması sağlanmış.
İpek yolunun en uzun kervanları Bursa topraklarından geçerdi. Bir ucu Baharat ve ipek kervanları sebebiyle Hindistan ve Çin’e; diğer ucu İstanbul, Balkanlar ve oradan da Doğu Avrupa’ya uzanan kervan yolları bu şehirde kesişmektedir. Tarihi İpek Yolu kervanlarının geçiş yerine de yakın olduğu için epeyce rağbet gören bir mekânmış Ördekli Hamamı bir zamanlar.
Hamam kısmı aynen duruyor desem abartmış olmam sanırım. Mermer zemin ve basamaklarıyla gerçek bir hamamın içinde olduğunuzu hissediyorsunuz. Ortada göbek taşı yerine su şırıltısıyla kulaklarınıza ziyafet çektiren bir havuz var. Havuzun ortasındaki fıskiyeden dökülen sular sırayla üç kat tepsi gibi zeminlere ve en sonunda tatlı şıpırtılarla havuza dökülüyor.
Şark köşesini andıran donanımıyla koca salonun dört bir yanı pek çok ziyaretçiyi ağırlayacak genişliktedir. Ama ben en çok fıskiyeli mermer havuzun başında oturup su şırıltısı altında kitap okumayı seviyorum.
Kalın taş duvarların içinde niş dediğimiz boşluklar ve pencereler var. Başımı kaldırdığımda tuğlalardan yapılmış kubbeyi görüyorum. En tepesi pencerelerle aydınlatılmış ve üstüne tekrar kubbe kapatılmış.
Yanımda minik bir kız çocuğu havuzun başında dikilmiş kırmızı balıkları izleyip tatlı tatlı gülümsüyor. Ve özel çayım süt beyazı porselen fincanda geliyor. Şimdiye dek içtiklerim arasında en sıra dışı gelen, en leziz ve en sağlıklı içeceklerden birisidir bu. İşte şimdi biraz da bu efsane içecekten bahsetmek istiyorum.
İçeriği ve karışım oranları sır gibi saklanıyor Osmanlı çayının. Yine de içinde zencefil, havlıcan, hibiskus, ıhlamur, karanfil, limon, portakal, tarçın, elma ve kekik gibi bitkilerin olduğunu biliyoruz. Bir de tatlandırmak için şeker değil bal kullanıldığını…
Yumuşak içimi, boğazınızda tatlı bir yanma hissi bırakması, sonrasında bedeninizde hissettiğiniz hafifleme…
Belki hepsinden daha önemlisi, bu lezzetli karışım, bağışıklık sisteminizi güçlendirerek sizi hastalıklardan koruyacak vitamin ve mineralleri de içeriyor.
Osmanlı çayına koyu kırmızı ya da koyu pembe benzeri harika rengini veren hibiskus başlı başına bir şifa kaynağıdır. Kilo, tansiyon ve kolesterol gibi rahatsızlıklar için tedavi edici özelliklere sahip olan hibiskus kalp ve şeker hastalığı için de koruyucudur. Yetmez, antioksidan etkileri nedeniyle pek çok insanın korkulu rüyası olan kanseri önleyici etkilere de sahiptir.
Dikkat edin! Ondan fazla karışımdan oluşan Osmanlı çayındaki baharatlardan sadece birisinden bahsettim. Diğerlerini de anlatmaya kalkışsam başlı başına makale olur.
Asırlar öncesinin buluşlarından olan bu çayı yine asırlar önce inşa edilmiş bir hamamdan dönüştürülmüş bu tarihi eserde, müzik ve su seslerinin altında yudumlamanın tadı başka yerde böylesine güzel hissedilmez sanırım.
Bu güzel şehre geldiğinizde Ördekli Kültür Merkezine mutlaka uğrayın derim ben. Osmanlı çayı siparişinizi verip hamam kısmına geçin. Fıskiyeli mermer havuzun başında bir sandalye kapın.
Harika çayınız geldiğinde önce hoş kokulu yumuşak buharını bir koklayın. Sonra tahta bal kaşığını daldırıp minik kavanozdan çıkarın. Bal dökülmesin diye seri hareketlerle topuzu etrafında döndürün. Balı kontrol etmeyi başardığınızda süt beyazı fincanın içindeki kırmızı içeceğin üstüne getirin ve bekleyin. Topuzun etrafına dolanmış balın ağır hareketlerle sıcacık çayın üzerine süzülüşünü izleyin. Gittikçe incelen bal huzmesi sonunda kesilecektir. Tahta kaşığı yerine koyup azcık da karıştırın balı.
Taş duvarları aydınlatan yumuşak bir ışık, kaynağını bir türlü göremediğiniz fondan gelen dinlendirici bir müzik, havuza dökülen suyun tatlı şapırtısı ve önünüzde belki de şimdiye dek içtiğiniz en harika sıcak içecek…
Afiyet olsun!
2 yorum
Ne de güzel tasvir etmişsiniz.Tarihi dokusuyla huzur veren haliyle benim de çok sevdiğim bir mekan ve içecek.Misafirlerimi de götürmeye çalışırım.
Yasadiklarinin hepsini aynen yasadim.ama bu pandemi doneminde bütün kaplicalar kapali maalesef…çok ozlemistim o sicak su dolu havuza girmeyi şu soğuk günlerde. …Teşekkürler. adı bile az da olsa isinmamiza yetti…selam ve sevgilerimle muhterem kardeşim. ..