Ramazan ayı boyunca televizyonlarda yapılan programlarda “Kürtaj” konusu tartışıldı. Özellikle Ramazan ayı olması nedeniyle, daha çok din açısından yorumlar yapıldı.
Nedense, bizim toplumumuzda bir konunun ele alınıp tartışılması için ya olağanüstü bir olayla ya da konuya ilişkin bir gün ile kesişmesi gerekmekte.
Bu yaklaşım tarzı, fikir ve düşünce yönünden, “evrensel ilkeleri” yedekte tutan toplumların tarzıdır.
Bu yaklaşım tarzı, sorun çözmeye yönelik olmaktan çok, konunun “sermaye” olarak kullanılabilmesi için gelecek yıllarda da pazarlanması içindir.
Bu tarz, üreten toplumların değil, tüketime mahkum edilmiş toplumların “tüketim tarzı”dır.
Kadın sağlığının son derece dengesiz ve yetersiz ele alındığı bir toplumda, “üreme sağlığı” kavramı halkın gündemine bile giremez.
Ruh ve beden bütünlüğünün tam bir iyilik hali olarak tanımlanabilecek olan kadın ve erkek (yani insan) sağlığının, ülkemizde ele alınış tarzı tam bir kaostur.
“Yuvayı dişi kuş yapar” gibi popülist söylemlerle kadını yüceltmeye (!) çalışan “mesaj” dolu konuşmalar ve ardından üreme sağlığı konusunda eğitilmemiş kadına “kürtaj” dolu uygulamalar…
Bir de üstüne üstlük, 3-4 aylık gebeliklerde yapılacak “küretajların” dinsel yönden desteklenerek meşrulaştırılması girişimleri…
Dişi kuşu “kuşa” çeviren, eğitim düzeyini erkeklere oranla geri bıraktıran eğitim sisteminin, kadına evi teslim ederken erkeğe “fetva” verdirmesi çok mu onurlu (!) görünüyor?
Okula devam edebilen 16-20 yaş gurubu kızların, toplumun %20’sinin altında seyretmesi ortada dururken, geri kalan ve okula devamı sağlanmayan %80’lik bir potansiyel, hangi yuvaları bu çağa göre “dizayn” edebilecek?
Doğurganlık yaşının en yüksek olduğu 20-29 yaş grubunda, %80 temel eğitimi alamamış kadınlar, “evrensel mücadele” potansiyeli taşıyan milletimizin istikbalini nasıl hazırlayabilirler?
Yetkiyi elinde tutan, üreme sağlığı kavramını kavratabilecek bir eğitim sistemi gerçekleştiremeyen, fetvalarla kadını “güdümlü ev yöneticisi” yapan, “erkek egemen” bir toplumda ilk atılması gereken adım, kadın-erkek (insan) birlikte eğitilerek, aile kökenli bir toplumsal yapı kurma projesi olmalıdır.
Eğitim süreci anne babanın eğitiminden başlamalıdır.