Eğitim bir süreç olarak ele alınırsa, kendi içinde “çevre”, “ekonomik” ve “kültürel” bileşenleri ile açıklanması salt tanımlamaların ötesine geçerek, burada “Nasıl Bir Eğitim?” sorusunun cevabını daha fazla detaya inmeden açıklama imkanını elde edebiliriz. Urie Bronfenbrenner’in, “Bir çocuğu yetiştirmek tüm toplumun görevidir” tanımlaması bu noktada daha yalın bir ipucunu bizlere vermektedir. Dolayısıyla, eğitime olan “ilgi ve yatırım”, toplumu oluşturan aile ve bireylerin kendi ekonomik, çevre ve kültür doğalarına bağlı istek ve temennileri ile birlikte ele alınırsa, günümüz yüksek yarı-teknolojik cihazların dominant etkisi altında, bireyin eğitiminin “uluslararasılaşma” gibi dördüncü bir boyut kazandığı da yadsınamaz faktör olmuştur. Bu yazımızda, sizlere daha fazla detaya girmeden, geçmiş ve gelecek günlerin kısa örneklemeleri üzerinden, vizyonel pencerelerden bakma, eğitim üzerine fırsatların özetle irdelenmesini sağlamak amaçlanmaktadır.
“Çevre” faktörünün resmine göz atılırsa, medeniyetler kurulmasında büyük katkı yapan Türk Milletinin sahip olduğu dinamikler (Adalet, Merhamet, Özgürlük, Diğergamlık, vb.,) sayesinde, Orta Asya bozkırlarında, demir ve çeliğin işlenmesi, Pir-i Sultan Ahmed Yesevi hazretlerinin Eğitim metodolojisi ve uygulamaları neticesinde uygarlıkların beşiği olan “Medreseler-Üniversiteler” Maveraünnehir’den İstanbul’a kadar geniş bir coğrafyada harekat alanı yaratan başarılarının “özünü” ele almak gerekir. Pir-i Sultan Ahmed Yesevi hazretlerinin Eğitim metodolojisi uygulamaları, süreç içinde fen bilimleri ve sosyal bilimlerde Ortaçağ Avrupa’sında depremler meydana getirmiş ve sonunda sanayii devriminin gerçekleşmesine yol açmıştır. En yalın örneğini, Semerkand şehrinde, Astronomi, Matematik ve Uzay Teknolojileri alanında, Uluğ Bey Rasathane-Gözlemevi araştırma merkezinin kurulmuş olmasıdır.
Bronfenbrenner’in çalışmaları da, “çevreyi” bir “ekosistem” olarak ele alarak ön plana çıkarmakta ve “mikrosistem, mezosistem, ekzosistem ve makrosistem” olmak üzere dört alt başlık halinde sınıflandırmaktadır. Sorun nerede diye sormak doğal olarak sizlerin hakkıdır? Çevrede neler oldu, oluyor, olacak? vb. gibi. Eğitim süreçleri, elbette gelişen dünya ile eşzamanlı değişim ve dönüşüm içinde güncellenmelidir. 1950’lerde Türkiye’nin bütün şehirlerinde ilk, Orta, Lise ve Yüksek Öğretim kurumları eğitim öğretim alanında işlevini yürütmekteydi. Örneğin Şanlıurfa’ya Lise okulunun açılması bir merasimdi, yani yörenin gençleri ve aileleri “Lise” açılmasını günümüz benzetmesiyle, “Yüksek Hızlı Tren” gelmesi gibi kutlanması gereken bir sosyal başarı olarak algılıyordu. Burada, “çevre” faktörü bireyin gelişiminde rol oynayan önemli bir etkendir diyebiliriz. Konuyu kendi içinde dağıtmadan, ama çokta basmakalıp söylem ve tipik bakış açılarının ötesinde tutmaya gayret edersek, toplum “nasıl bir eğitim” istiyor, “aileler hangi beklentiler” içindedir, bunları da elbette göz önüne almalıyız. Ancak, dünyanın tüm ünlü eğitimcilerinin yaklaşımları eğitim ve öğretim süreçlerinde değerlendirilmelidir (değerlendirilmesinde), çevre veya coğrafya, kısaca, Türk Milletinin özünü-ruhunu oluşturan “azim ve kararlılık”, Maveraünnehir’den İstanbul’a ve Viyana surlarına sancak diktiren ödev, “tarihin verdiği kutsal dava” sorumluluğunun farklı bir ayrıntı olmasıdır, ikinci önemli nokta ise Türkiye ve Türk Milletinin diğer dünya milletleri ile kıyaslanamaz ölçütlerinin var olmasıdır. İşte bu iki ayrıntı, bu iki özellikte yatan “nasıl bir Eğitim?” sorusunun cevabının aranacağı kriterdir. Diğer detaylar, insan hakları, evrensel değerler, özgürlük, demokrasi, hayat boyu eğitim,… elbette bu küme altında bir bileşen olarak üzerinde konuşulabilir veya değerlendirilebilir.
İnsan anatomisinin nasıl yumuşak ve sert dokuları var ise, Eğitim uygulamalarının da benzer hassas özellikleri ve can damarları bulunmaktadır. Konuyu bu yelpazede, öğrenciyi günümüz yüksek yarı-teknolojik uygulama zamanında, küresel rekabetin sonucunda bireyin 7/24 etki altında kaldığı iletişim modülleri ile birlikte halihazırda, Pir-i Sultan Ahmed Yesevi hazretlerinin Eğitim metodolojisi ve uygulamaları ile zaten küresel rekabet özelliği taşıyor olması(ydı), bu yeni bir olgu, özellikte değildir. İlerleyen zaman diliminde, Einstein’ın “tek dünya devleti” projesine altyapı oluşturması için, “küresel eğitim, küresel vatandaşlık” gibi kavramların paylaşılabilir olacağı ihtimali, bizlerin enerjisinin harcanmasına neden olabileceği de göz önüne alındığında, Kahraman Türk Milletinin Asya’dan-Avrupa’ya ve tüm yeryüzüne “adalet ve merhamet duyguları” ile yaklaştığının önemini, Einstein’ın “tek dünya devleti” fikrine de neden olduğunu ifade edebiliriz.
Toplum ve aile, elbette doğal olarak eğitimli çocuklar yetişmesini ister, elbette bunları amaçlar ve elinden geleni yapmakla da yükümlüdür. Yalnız, ailelerinde haklı gerekçeleri şu noktayı da eğitimcilere hatırlatmak zorundadır: “Çocukların bir duruşu, bir düşüncesi ve düşünme becerilerinin uygulandığı alanlar olsun”, “çocuklar kendi ayakları üzerinde durabilsin”, “çocuklar bir başkasının sesiyle konuşmasın, maşası olmasın” gibi, “özgüveni yüksek, kişilik ve karakteri değer gören bireyler” olarak, sosyal statüde yerlerini alabilecekleri rasyonel istekleri kesinlikle gerçekçidir. Son yüzyıl içinde, 1980’lerde Türk gençliğinin sosyal kliklerce farklılaştırılması, kutuplaştırılması ve çatışmaya atılması ile eğitim ve öğretimden alıkonulması, 15 Temmuz gibi yine Türk gençliğinin menfaat-çıkar ilişkisi gibi, teolojik değerler maskesi altında köleleştirilmesi örnekleridir. Dolayısıyla, toplum ve aileler bu tür kaynağı belirli/belirsiz kara propagandalardan gençlerin korunmasını ve çevre bazlı sorunların en aza indirgenmesini veya önlenmesini istemeleri onların en doğal haklarıdır ve en önemli endişelerinden biridir.
Sonuç olarak, Bronfenbrenner’in ekolojik yaklaşım çalışmalarında, öğrenci (çocuk) ne kadar merkezde ise, Pir-i Sultan Ahmed Yesevi hazretlerinin Eğitim metodolojisi ve uygulamalarında “aile” bir o kadar merkezde, bir o kadar “küresel rekabetçi” ve bir o kadar da “özgürlükçüdür”. Çünkü, “nasıl bir eğitim” sorusunun amaçladığı “sağlıklı bireyler” ve “sağlıklı birer aile yapısının” oluşturulması gibi amacının olmasıdır.
5 yorum
Gercek ve objektif bir değerlendirme sizin kaleminizdende değerlendirmelerinizle ayrıca çok güzel dile getirilmiş hocam..Toplumsal sorunların çözümü için yaptığınız çok güsel çalışmaların uygulanması ve ülkelerin ve toplumun kalkınması için öncelikle ülkemizin refahı ve huzuru için doğru eğitimin şart olması ve dünyadaki gelişmiş ülke örneklerinin ülkemizde uygulanması için en doğru uygulamalı eğitimlerin ve desteklerin verilmesi içinde doğru eğitim uygulama eğitimlerle makale ve çalışmalarla böyle güzel çalışmaların desteklenerek ve gelişmiş ülkelerin eğitimleri ve çalışmaları örnek alınarak ve uygulanarak en yüksek gelişim için önce doğru eğitimle gelişmiş ülke olabileceğimiz …yapılan doğru uygulamalı eğitim sistemiylede gelişmiş ülke seviyesine geleceğimiz çok doğru bir makale olarak sizin tarafınızdan yazılmıştır.Eģitimde yapılan Çalışmaların Makalelerin Desteklenerek en doğru Eğitimin verilmesi ve kısa zamanda uygulanabilir olması Doğru Eğitimle yükselişîmiz asıl temennimizdir.
DOĞRU UYGULANABİLİR EĞİTİMLE BİRLİKTE ÜLKEMIZIN GELECEĞİ…DOĞRU EĞİTİM VE GELİŞİMLE BİRLİKTEDE ÜLKEMİZIN YÜKSELİŞİ
..
Dogru eğitimle yükselişimiz için yazılan makalelerin değerlendirilerek desteklenmesi temennimizdir.
İlginiz ve yorumlarınız için çok teşekkür ederim, yararlı olmak ümidiyle,