Sağlık Bakanlığı’na bağlı eğitim ve araştırma hastanelerinde acil tıp uzmanlık eğitimi devam ediyor. İlk kez Nisan 2006 Tıpta Uzmanlık Sınavı’nda 18 hastaneye aynı anda 200 kadro açılarak asistan alınmaya başlandı. Her sınavda da yeni kadrolar açılıyor. Türkiye Acil Tıp Derneği olarak bu hastanelerde acil tıp uzmanlık eğitiminin başlaması son derece olumlu karşılandı ve destek olunacağı iletildi. Düzenlenen toplantılarda 18 kurum yerine alınan asistanların 5 kurumda toplanması, her bir kuruma en az 5-6 acil tıp uzmanı atanması, hazırlanan kılavuz ile eğitimin daha standart verilmesi, acil servis mimarisinin ve işleyişinin kısa süre içinde acil tıp uzmanlık eğitiminin verilebileceği ve hizmetin sunulacağı şekle dönüştürülmesi önerildi. Eğitim altyapısı oluşturulmadan, eğitmenleri ve müfredatları tanımlanmadan başlayacak bu uygulamanın tehlikeleri dile getirildi. Olası tüm öneriler sunuldu. Koordinatör olarak atanan şefler taşıdıkları endişeleri yanında önerileri makul buldular, ancak neredeyse hiçbirisi uygulanmadı. Ve şu anda acil tıp uzmanlık eğitimi adına yapılan yanlış uygulamalar olanca hızı ile devam ediyor.
Aksayan noktaların birkaçını sizlerle paylaşmak isterim: Bu hastanelerin hiç birisinde tanımlanmış bir eğitim programı oluşturulmadı. Görevlendirilen koordinatör şefini ayda bir bile görmeyen asistanlar var. Onlar da haklı; kendi şeflikleri, daha iyi bildikleri ve yapmak zorunda oldukları işleri ve eğitmek zorunda oldukları asistanları var. Henüz uzmanlık eğitimine başladığı hastanenin acil servisinde nöbet tutmayan, ancak tüzüğe aykırı da olsa özel hastanelerde nöbet tutan asistanlar var. Bazıları sadece rotasyona yönlendirildi, önce rotasyonlarını tamamlayacaklar. Rotasyonların amacının ne olduğu, acil tıp asistanının orada ne öğrenmesi gerektiği konusunda dernek olarak yapılan önerileri uygulayan yok. Hatta asistan sayısı azlığı sorunu olan bölümlerde acil tıp uzmanlık eğitimi ile ilgisi bile olmayan rutin işleri yapmaları için bu rotasyoner asistanlar kullanılıyor. Geçen bir yılda hastanesi içinde bir tane bile eğitim toplantısına katılmayan, henüz bir olgu sunumu dahi hazırlamamış, bir makale okumamış asistanlar var. İstanbul’da arasında 5 kilometre bile uzaklık olmayan iki eğitim araştırma hastanesindeki uygulamanın birbiri ile uzak yakın ilgisi yok. Eğitimin başlayacağı her hastaneye 2 acil tıp uzmanı atanacağı söylenmesine rağmen halen İstanbul’da 9 hastanenin sadece birisine son bir ay içinde tek bir acil tıp uzmanı atandı. Önünde bir model olabilecek bir acil tıp uzmanını hayatında hiç görmemiş asistanlar var.
Uygulanan eğitim programlarında acil tıp uzmanının hangi girişimleri yapması veya yapmaması gerektiği konusunda en ufak bir benzerlik yok. Acil serviste nöbet tutanlar ise eğitimlerini başka branştan geçici olarak gönderilen genellikle de kıdemsiz asistanlardan öğreniyorlar. Zaten geçici olarak gönderilen asistan, bir an önce o karmaşanın sonlanmasını bekliyor. Bu öğrenme tarzı da usta çırak ilişkisini geçemiyor. Bazıları ise sadece kapı doktorluğu diye de bilinen, karantina diye de adlandırılan, sadece basit yakınmaların bakılıp gönderileceği bir poliklinik hizmetini sunmaları konusunda zorlanıyor. Bu hastanelerin acil servislerinde günde 1000’e kadar çıkan sayıda hasta bakılıyor. Hasta bakılan alanın toplam mimari alanını ve muayene edilen sedye-yatak sayısını düşününce, bu acil servislerde hasta bakımının niteliği de tartışma konusu oluyor. Zaten acil servislerin işleyişi ve hasta akışı acil tıp uzmanlığının anlayışına tamamen aykırı. İlk muayenesini olmak için kuyrukta bekleyen hastalar, triaj yapılmadığı için ayakta sırada beklerken olan arestler yaşanan gerçekler. İçeride 5-6 branşın asistanı, farklı odalarda poliklinik hizmeti sunuyor. Hasta bir odadan diğerine dolaşıyor. Yatışı gerekenler çoğunlukla yer olmadığı için gözlem ünitelerine alınıyor. Yataklı bir servis gibi hasta takipleri yapılıyor. Hastalar günlerce acil serviste bekliyor.
Elektif ameliyata oradan gidiyor. Bazı hastalar koridorlarda sedyeler üzerinde, şanslı olanlar, arasında 50 cm boşluk bile olmayan yataklarda… Hasta yakınları tetkik peşinde koşuyor, tomografi gerektiğinde başka bir binaya sedye üzerinde dışarıdan veya ambulans ile götürülmek zorunda olunan yerler mevcut. Bazı tıp fakültelerindeki acil tıp anabilim dalları eğitim programları ile bu asistanların eğitimini desteklemeye çalışıyor, ancak kendi asistanlarının eğitimi ve yürütülen acil servis hizmetinin içinde bunun da nereye kadar olabileceği tartışılmalı. Başka bir kurumdaki teorik eğitim saatlerinin kısıtlı bir katkı sağlayacağı açık. Dışarıdan destekli bir uzmanlık eğitimine dünyada rastlamak mümkün de değildir.
Geçen bir yıllık süre sonunda açıkça görülmekte ki, bu eğitim acil tıbba, ülke tıbbına ve ülkemiz sağlığına yarar sağlamayacaktır. Tıpta uzmanlık eğitiminde tüm yetkileri üzerine almaya çalışan Sağlık Bakanlığının kendi kurumlarında mevzuata uyumu tartışmalı olan denetimsiz, başıboş ve hiçbir kuralı olmayan bir eğitime devam etmesi soru işaretlerini daha da artırmaktadır. Tıpta uzmanlık eğitimi göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir. Bu eğitimin önemi birçok ülkede kavranmıştır. Çoğunluğunu özerk kurumların yürüttüğü standartlar ve denetimlerle eğitim sürdürülmektedir. Basit bir örneği ABD’de New Orleans seli sonrası yaşanmıştır. Sel nedeni ile birkaç aylığına kapatılan acil servis için acil tıp bölümündeki asistan eğitim sorumluları eğitim akışında hiçbir sorun olmayacağı sözünü vermesine rağmen, asistanlık eğitimini denetleyen komite asistanların geçici olarak başka kurumlara nakledilmesini zorunlu kılmıştır. Daha geç olmadan bu uygulamaya dur denilmesinin zamanı gelmiştir. Uzman hekimlere, uzman yetiştiren öğretim üyeleri, şef ve şef yardımcılarına sormak isterim; kendi uzmanlık dalınızda böyle bir uygulama yapılsa tepkiniz ne olurdu?