Okulların açılması ile birlikte milyonlarca öğrenci sokaklara döküldü. Dünyadaki birçok ülke nüfusundan daha fazla genç insanımızın olması ülkemizin şansı olabilir, elbette bu durumdan yararlanmayı bilirsek.
Televizyon reklamlarında keyifle izlediğim bir slogan var \"Yedi yaş çok geç!\" Galiba böyleydi ya da bu anlamda bir şey. Gerçekten eğitimde bazı kavramları yerleştirmek için yedi yaş çok geç!
Yıllar önce bizim üniversitede el yıkama becerisi isimli bir ders programa eklenmişti. Eğitici olarak ben de görevlendirilmiştim. Dersin adını duyduğum zaman tıp fakültesi öğrencilerinin el yıkamayı bilmemesi gibi bir fikre kendimi zor alıştırdım. Dersler başladı ve bu benim için tam bir hayal kırıklığı oldu. Bizim insanımız el yıkamayı gerçekten bilmiyordu.
Son günlerde de grip salgınları gündeme geldikçe \"Her şey elinizde!\"sloganı televizyon ekranlarında ve hastane afişlerindeki yerini aldı. El yıkamanın bilinmediği bir toplumda yaşadığımız artık benim kesinlikle bildiğim bir gerçeklik. Önemli değil diyemeyeceğim, çünkü el yıkamak bilinmiyor veya bildiğini düşünenlerce de sadece 15-20 saniye sürüyorsa, bu durum hepimizi dehşete düşürmeli. Aksırırken, öksürürken çevreyi nasıl koruyacağımızı bile öğretememişsek veya öğrenememişsek durumumuz vahim değil mi? Bu insanlar ilköğretim ve ortaöğretimde ne öğrendiler? Karmaşık fizik, kimya, matematik problemleri öğretildi; sınav üstüne sınav yapıldı. Ama her ne halse karşısındakinin yüzüne aksırmaması öğretilemedi, elini düzgünce yıkaması öğretilemedi.
El yıkamanın bir metafor olduğunu da ifade etmek isterim. Sokağa tükürmekten tutun da, yasak olmasına rağmen hâlâ kapalı yerde sigara içmeye kadar her tutumu hedefliyorum. Oturup düşünmek gerekiyor, eğitimsizliğin nasıl bu ağır tabloya ulaştığını. Acaba okul öncesinden başlayarak kişisel hijyenden tutun da sağlıklı yaşam ilkelerine kadar her bilgi verilse ve bu yönde genç insanlar eğitilse… Ne muhteşem olur! Bu kadar genç insan ciddi anlamda eğitilmeye başlansa, 10 yıl sonra dünyanın en uygar ülkelerinden birinde yaşıyor oluruz. Bir eğitim seferberliği önerisinde bulunuyorum herkese.
Bir akademisyen olarak dünyanın en ücra köşesinde insana ait ne varsa ben kendimi sorumlu tutarım. Neden mi? Bana okulda öğretmenlerim böyle öğrettiler. Eğitim ve öğretimin hedeflerinin yeniden gözden geçirilmesi, geleceğimizin daha aydınlık olması için gerekli. "Nasıl bir insan modeli istiyoruz?" sorusunu sormalıyız yeniden.
Sağlık bilincinin gelişmesi ile birlikte sağlık harcamalarının azalacağını, toplumun daha sağlıklı ve nitelikli olacağını öngörmek çok kolay. Bu bilinçlenme programına dahil edebileceğimiz öyle çok parametre var ki. Trafik kazalarının azalması da mümkün kılınabilir. Emniyet kemeri takmak, kasksız motosiklet kullanmamak, basit trafik kurallarına uymak acaba kaç yaşamı koruyacaktır? Ama polislerin bile motosiklete kask takmadan bindiklerini düşünecek olursak durumun ne dehşet verici olduğunu görebiliriz.
Toplumun daha bilinçli, daha eğitimli ve daha sağlıklı olması için neler yapılması gerektiğinin Milli Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurumu tarafından yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini iddia ediyorum. "Bu kadar genç nüfusun olduğu bir ülkede değişim çok kolay olabilir." diye düşünüyorum. Çok değil, 10 yıl sonra trafik kazalarının azaldığı, bireysel hijyenin sağlandığı, insanların bulaşıcı hastalıklardan korunmak için bilimsel yöntemleri tercih ettiği, empatik yaklaşım sergileyen, birbirine saygılı insanların tebessümler saçarak sokaklarda yürüdükleri bir toplum modeli oluşturulabilir kanısındayım.
Yanlış ve yanlı eğitim modelleri ile insanımıza haksızlık edildiği kanısındayım. Her birimizin değişik alanlarda eğitilmeye ve eğitmeye muhtaç olduğunu yadsıyabilir miyiz? Bazen küçük değişiklikler büyük değişimleri ardından sürükleyebilir. Eğitim sistemimizde çok önemli sorunlar olduğu herkes tarafından malumsa, değişime destek olmak ve bu konuda gereğini yapmak en başta akademisyenler olmak üzere işi eğitim olan her insanın sorumluluğudur.