Medimagazin Haftalık Gazetesi’nin 19 Nisan 2010 tarihli sayısındaki Okuyucu Köşesinde "Bir asistanın penceresinden aile hekimliği" başlıklı yazıyı okumanızı tavsiye ederim. Hekimlik mesleğine bakışı, tıp öğrencisi iken kazandığı deneyim ve gözlemleri, branş tercihini etkileyen mütevazılığı ve asistanlık döneminin zorluklarını anlatması yanında sağlık politikaları ve mali uygulamalar ile ortaya çıkan bireysel ve toplumsal gelecek kaygısı ile uzmanlığına sahip çıkma çabasını görmek mümkün.
Dikkati çeken bir sitem cümlesi ise şöyle: "Oysa şimdi, 1 haftalık kurslarla pratisyen hekimlerin, aile hekimliği uzmanının reçeteleme haklarının tamamına ve sınırlamalarına da aynen maruz kalması ve aile hekimliği uzmanının; TUS, 3 yıllık çömez asistanlık, tez hazırlamak, mecburi hizmet vs. lerin hepsinden muaf, hizmet içi eğitimin malum boyutta olduğu bir bakanlıkta çalışmış, uzmanlık eğitimi almamış arkadaşlarla aynı yetkilere sahip olması aile hekimliği uzmanlığının cazibesini kaybetmesine neden olmuştur."
Bu unvan çatışması acil tıp için de söz konusu idi. Ancak, uzmanlık derneğimizin acil hekimliği sertifikasyon programına destek vermemesi ve birinci basamakta aile hekimliği uygulaması için hekim ihtiyacının olması, eğitim ve araştırma hastanelerinde de acil tıp uzmanlık eğitiminin başlamasının önünü açtı; eksikliklerine rağmen uzmanlık haklarına sahip olacak kişilerin bu süreci yaşaması bir avantajdır.
Buna rağmen SGK’nın, Nisan ayında çıkan "Fatura İnceleme Usul ve Esasları" kılavuzu içinde, 1993 yılında Tıpta Uzmanlık Tüzüğü’ne ek bir madde ile kabul edilen acil tıp uzmanlığı ana dalını, dâhili ve cerrahi branşlar altına almayıp, acil tıp hekimliği gibi yeni bir isimlendirme ile sınıflaması yakışık almamaktadır.
Aslında böyle bir isim de yoktur; kim uydurabiliyor bu tanımlamaları anlamak da mümkün değildir. Acil tıp bir uzmanlık ana dalıdır. Eğer kastedilen acil servislerde yapılan uygulamaların usul ve esasları ise acil serviste görev yapan hekimlere getirilen kısıtlamalar listelenebilir. Bu kısıtlamalar uzmanlık eğitimi alanlara da uygulanabilir, ama uzmanlık düzeyinde hizmet verilmesi gereken acil servislerde, 5 yıl süren acil tıp uzmanlık eğitimi alan ve almayan hekimlerin uygulamalarında farklı esasların belirlenmesini beklemek hakkımızdır. Bu listeyi yapanlar uzmanlığın ne olduğunu bilmiyorsa araştırıp bulabilir. Yok, bu da olmadı, bir bilene sorabilir.
Bu ve benzeri uygulamalar aldıkları eğitim ne olursa olsun, hekimlerin aynı statüye alınmasına, benzer özlük ve mali haklara sahip olmasına neden olmaktadır. Performansa dayalı gelir elde etmenin tek seçenek olacağı yakın gelecekte, istenmeyen mesleki uygulamaların önümüze çıkmasına yol açacaktır.
Bu olumsuzluklar acil tıp uzmanlığının tercih edilirliğini azaltacak ve sağlık hizmetinin olmazsa olmaz bir parçası olan acil servislerde sunulan hizmetin gelişmesinin önüne engel olarak çıkacaktır. Uzmanlık eğitiminin teşviki için bu alanda eğitim almış kişilerin maddi ve manevi açıdan desteklenmesi ve bu alanın insan gücü bakımından da gelişmesinin teşvik edilmesi yaptırım yetkisine sahip tüm kurumların görevi olmalıdır. Unutmayalım, "Hepimiz, tıbbi acil bir durumun sadece bir adım ötesindeyiz."