Gazeteci, Finlandiya Eğitim Bakanına soruyor: “Neden ülkenizde özel okul yok?” Bakanın cevabı, “Eğitim ticaret değildir!” Bak bak bak, şimdi bu da soru mu! Aldın işte cevabını. Şu Finliler de çok cahillermiş. Eğitimin ticaretini gelip bizden öğrensinler.
Önce sınavlara hazırlık kursu açarsın, ardından aynı eğitim kadrosuyla bir de okul açarsın. Anaokulu, ilk okul, lise, kolej vs. derken, sonunda bir de üniversite açarsın. Daha okullar başlamadan öğrencilerin parasını ailelerinden peşin peşin alırsın. Kitapların tanesini üç liradan bastırıp beşe satarsın. Kıyafetleri mecburen senden alacaklar, onları da okulun içindeki dükkanında fahiş fiyatla satarsın.
Öğrenci okula servisle mi gidecek, onu da istediğin gibi pazarlarsın. Taksitleri ödenmeyen öğrenciyi “okuldan atarız” diye tehdit edersin. Öğlenleri çocuklar aç mı gezecekler, yemek diye çorbayı, makarnayı dayarsın, margarinli yemeklerin ücretlerini hem de istediğin fiyattan daha taa senenin başında alırsın.
Okul servisleri zaten kendinin, servis dışında da boş oturmasınlar diye yakın yerlere, okuldaki öğrenciler için eğitim adıyla geziler planlarsın; müzeler, ören yerleri, kırsal alanları ve ormanları gezdirirsin. Elli liraya mal olan geziler için öğrenci başına iki-üç yüz ‘liracık’ alırsın.
Sorarım size, bundan iyi fabrika mı olur?! Fabrika açsan, imal ettiğin malı satayım diye uğraşıp duracaksın. Bozuk çıkanı, fire vereni, miadı geçeni, toptancı, perakendeci, hatta nakliyecilerle bile başın derde girecek. Her AVM’de birer dükkan açacaksın, tamir-bakım için servis ağı kuracaksın. Bakanlıklardan izinler çıkartacaksın. Bir süre sonra ürettiğin malların taklitleri çıkacak, bir de onlarla uğraşacaksın. Tüketici dernekleri, şikayetler, mahkemeler.
Bırak bu işleri, sen eğitime gel arkadaş! İnşaat firman mı var, yaptığın daireler satılmıyor mu? İşleri kötü giden bir okul zincirini satın alırsın. Buldun işte, al sana bal gibi finansman kaynağı!
Bilgisayarlı eğitim dersin, her öğrenciye birer tane de bilgisayar satarsın. Bankadan kredi almana bile gerek kalmaz, okullardan gelen nakit paraları gerektiğinde diğer şirketlerinin acil finansmanında kullanırsın.
Veliler, ilk ve orta dereceli okullarda sınıflardaki öğrenci sayılarına çok dikkat ediyorlar. Öğrenci sayısı ille de düşük olacak diye tutturuyorlar. Üniversitelerde ise hiç öyle değil. Zaten YÖK de devamlı olarak kontenjanların arttırılmasını istiyor. Yüzlerce genci doldurursun amfilere, harçları birazcık indiriversen ne olacak, bir yerine üç öğrenci alırısın olur biter. Neticede kazanılan yine aynı para…
Finliler gelsinler de bizden eğitimin ticaretini öğrensinler. Çok cahil kalmışlar, çok!
-Ne dedin Süleyman abi? Sesin cızırtılı geliyor, duyamadım. Finlandiya’da eğitim bizden çok ileride miymiş? Ben bunu defa duyuyorum abi.
Bizde, ilk okula giden çocuk sayısı onların nüfusundan bile daha fazla. Önce nüfuslarını arttırsınlar da, görsünler bakalım Hanya’yı Konya’yı. Bizdeki hareket başka hiçbir ülkede yoktur. Yüz bin nüfuslu şehir, bir bakmışsın üç yılda bir milyona çıkmış. Gelenlere başlarını sokacakları evler lazım, yol lazım, okul lazım. Marketi, camisi kolay da, okulu, suyu, elektriği, doğalgazı, altyapısı derken zordur bu işler azizim. Elektrik getirirsin, bir müddet sonra yetmemeye başlar, aşırı yüklenmeden trafolar patlar. Su, kanalizasyon boruları yetersiz kalır. Yollar birkaç yılda dar gelmeye başlar. Otobüsü, dolmuşu, kolay mı bu işler! Ordan burdan gelen mültecileri saymıyorum bile.
Yazıya tekrar baktım da, özel okullarla ilgili hep olumsuz yönlerini yazmışım. Aslında hiç de öyle göründüğü gibi değil. Bir kere özel okullar olmasa, devlet okullarında sınıflar yüzer kişilik olurdu. Vatandaş da çoluk çocuğu için ne yapacağını bilemezdi. Öncelikle, özel okullarda sınıflar öyle lebaleb kalabalık değil.
Özel okullar da, kendi aralarında birbirleriyle büyük bir yarış halindeler. Bu yüzden, eğitimde üst sıralarda yer kapabilmek için ciddi bir çabanın içindeler. Mezun ettikleri her öğrencinin başarısında, okulların ve eğitim kadrosunun rolü çok büyük. Kaliteli eğitimci, öğretmen bulmak için ayrıca çaba gösteriyorlar. Oldukça iyi bir yabancı dil eğitimi veriyorlar. Öğrencileri kabiliyetlerine göre, spor ve sanata da yönlendiriyorlar.
Özel okulların eğitimde ciddi bir yerleri olduğu asla yadsınamaz. Devlete asla yük değiller, aksine yardımcılar. Ayrıca devlet, onların öğretmenlerine ve diğer çalışanlarına maaş da vermiyor. Binasıydı, ısınmasıydı hepsi kendi ceplerinden, ayrıca kazandıklarının vergisini de veriyorlar. Öyle ya da böyle, özel okullar ülkemizde eğitimin bir gerçeği. Onlar sayesinde Milli Eğitim Bakanlığı’nın yükü oldukça azalıyor.
Eğitim ve sağlık işlerini özelleştirdik. Elektrik, telefon, doğalgaz, köprü ve otoyolların bir kısmı çoktan özelleşti. Adalet ve emniyeti de özelleştirdik mi, gel keyfim gel!