Bu köşenin konusu her şey, kısaca hayat olacak demiştik ya… Haydi gelin bugün biraz müzik konuşalım.
Ben, kendimi iyi bir müzik dinleyicisi olarak tanımlayabilirim. Öyle ki, üniversite yıllarımda, her Cumartesi saat 11’deki İzmir Senfoni Orkestrası konserlerinin müdavimlerindendim. O zamanlar sanatçılara uygun salonlar çokça olmadığından, spor salonlarında ya da stadyumda konserler verirlerdi. 1986 yılında Ahmet Kaya’yı, Bülent Ortaçgil’i sonra Yeni Türkü’yü ilk kez İzmir Alsancak’taki Kapalı Spor Salonunda izledim. İlhan İrem’i Bornova Stadında, Timur Selçuk’u 1989’da ODTÜ şenliklerinde ilk kez canlı dinleme fırsatım oldu. Unutamadığım bir başka konser, Jethro Tull’ın 1991’deki İzmir Efes Antik Tiyatroda olan konseriydi. Tabii ki, daha onlarcası var ama bunlar gerçekten benim için unutulmazlardandı.
Son dönem pandemi dönemini saymazsak, eskisi kadar sık gidemiyorum konserlere ama bir grup hariç. Onları nerede yakalarsam mutlaka orada oluyorum. Bu grubun adı başlıkta da belirttiğim gibi Necati ve Saykolar…
Biraz tanıtmak gerekirse, ben onları, Anadolu Rock performans grubu olarak tanımlıyorum. Diyeceksiniz ki, hocam onlardan bir yığın var, bunların özelliği ne?
Hani Cem Yılmaz gösterilerinde diyor ya, ‘burada anlattıklarımı siz dışarıda anlatmayın, sonra zor duruma düşersiniz.’ Necati ve Saykolar için de durum, tam da bu aslında. Mutlaka izlemek gerek ama ben yine de riske girip biraz anlatayım.
Bir kere, 2 saat civarında bir performans sunuyorlar. İşin başında, Necati ‘Bu gece kimse eğlenmeden gitmeyecek’ diyerek ültimatomu veriyor. Önce birkaç konserde, yok canım falan dedim ama çıkarken gerçekten ne olduğunuzu şaşırıyorsunuz. Ha bir de, bu yazıyı yazmaya ne zaman karar verdim biliyor musunuz? Son katıldığım konserlerinde, 15 yaşındaki çocuklardan, 80 yaşındaki (annem-babam) insanların bile eğlendiğini görünce, burada başka bir şey var, yazmalıyım bu grubu insanlar tanımalı dedim (Sesim nereye yeterse artık).
Vokalde Necati, aynı zamanda bağlama ve daha birkaç enstrüman çalıyor. Normalde bilirsiniz, bu tarz performans gruplarının konserleri sırasında detone-sürtone gibi, bazı rahatsız edici sesler sık duyulur. Hele ki, sürekli olarak şarkıdan şarkıya geçiş durumu varsa bu durum daha da sık görülebilir. Ancak Necati ve zaman zaman vokale katılan Alper’de bu durumu neredeyse hiç duymuyorsunuz ya da (ukalalık yapmamayım) ben fark etmiyorum. Yani her şeyden önce müzik altyapısı oldukça sağlam bir grup.
Ana hedef eğlence, gel gör ki, sahneye bir bakıyorsunuz kendileri sizden daha çok eğleniyorlar. Yani bir görev, profesyonel bir iş değilmiş de, sanki kendileri eğlensinler diye müzik yapıyorlarmış gibi. İşte bu seyirciye müthiş geçiyor. Konser sırasında, tadında yapılan taklitler (Alper bu konuda üstat resmen), kendi aralarında müzikal atışmalar, tiyatral bir konser tadı veriyor.
Yine bir başka özellikleri samimiyet. Her konser sonrası, gidip bir yerde birlikte bir şeyler içsek, muhabbet etsek hissi uyanıyor insanda. Bu arada kendi besteleri olan Fırtına ile başladıklarında, arkadan gelenin küçük çapta bir fırtına olacağını en baştan hissediyorsunuz zaten. Yine kendi besteleri olan Leyla ve Özlem’i dikkatle dinlemenizi de şiddetle öneririm.
Necati (vokal, bağlama), Alper (elektro gitar, vokal), Barış (bas gitar, vokal), Serhat (davul) ve Sezer (klavye)’den oluşan bu harika grup için gidin izleyin pişman olmayacaksınız demekten başka bir şey gelmiyor aklıma…
Şimdiden iyi eğlenceler dostlar, sağlıkla kalın…
Sevgi ve saygılarımla…
twitter: serdarisik68