Dünya Sağlık Örgütü, 19-20 Ocak 2009 tarihleri arasında Cenevre’de yaptığı toplantıda ülkelere “Global ekonomik krizin, zaman içinde sağlık alanında krize ve ardından da sosyal krize dönüşme tehlikesi vardır. Dolayısıyla sağlık politikalarını gözden geçirerek gerekli önlemleri almalıyız” uyarısını yaptı.
Ekonomik kriz, birey aile ve toplam sağlık harcamalarında kısmayı dayatır, dolayısıyla bireyin bu sıkıntıda sağlık hizmetine erişimi azaltır, bu durum sağlıkta bozulmayı,bozulma ise iş gücü ve işgünü kaybına neden olarak ekonomik krizi körükler. Böylece kısır bir döngü içinde olumsuzluklar birbirini kovalar.
Sağlık ekonomisi; hizmetin sunumunda kullanılan kaynakların miktarını organizasyonunu ve finansmanının verimliliğini, bireysel ya da ulusal düzeydeki koruyucu, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerinin etkisini inceler. Ülkemizde kamu sağlık harcamaları ekonomik büyümeden daha hızlı bir oranda artmaktadır. Bu artışa neden; ortalama insan ömrünün önemli oranda uzaması ve nüfusun yaşlanması, hastalıkları önleme, teşhis ve tedavi olanaklarındaki teknolojik ilerlemelerin sağlık giderlerini pahalılaştırması ve bilinçsiz çoklu ilaç alımları olarak sıralanabilir.
Türkiye’de ölümlerde ilk üç sırada; kalp-damar hastalıkları, kanser ve enfeksiyon hastalıkları yer almaktadır. Önlenemeyen bu hastalıkların tedavisi birey aile ve devlete pahalıya mal olmaktadır.
Bir ülkede sağlık hizmetleri harcamaları ülkenin geliri ile sınırlıdır. 2008 yılında GSYİH’den sağlığa ayrılan pay %5.7 olup Türkiye, sağlığa GSYİH’den yeterince kaynak ayıramıyor diyebiliriz. Yapılan çalışmalarda savunma harcamaları ile sağlık harcamaları arasında negatif yönde ilişki bulunmuştur.
Savunma harcamaları %1 artarken, sağlık harcamaları ortalama %1.87 oranında azaldığı saptanmıştır.
Sağlık hizmetinde; verimlilik, kalite, harcamalar ve hizmete ulaşım önemlidir. Türkiye’de her 1000 kişiye 2’den az doktor ve 4’ten az hemşire düşmektedir.Kişi başına düşen hemşire sayısının en yüksek olduğu ülkeler arasında; İrlanda, İzlanda ve Hollanda başı çekiyor (13/1000). Ölçeğin alt ucunda ise; Türkiye, Kore, Meksika ve Yunanistan yer alıyor (4 >/1000 ). Hemşirelerin görece gelirlerinin en yüksek olduğu ülke; Portekiz, Avustralya ve Yeni Zelanda gelirin görece en düşük olduğu ülkeler ise; Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Norveç ve Türkiye’dir.
Yukarıda sözü edilen verilere göre; hangi bireye, aileye ya da topluma hangi kaynakları kullanarak en yüksek sağlık çıktısı elde edilecektir, hastalık için en ideal tedavi ve bakım yaklaşımı nedir? düşünülmelidir.Türkiye’de ödeme politikası; bakımdan ziyade tanı ve tedaviye odaklıdır. Yapılan bir çalışmada sağlık hizmeti başvurularının %90’ı tedavi hizmeti için olup, koruyucu sağlık hizmeti talep edilme oranı oldukça düşük bulunmuştur.
Sağlık harcamalarında hastalığa bağlı üretim kayıpları ile komplikasyon ve tedaviden doğan iş günü kayıplarının dolaylı maliyetleri, çoğu kez göz ardı ediliyor. Yatarak tedavi görenlerde en fazla karşılaşılan komplikasyonlar ilaç ve hastane enfeksiyonları olup bu durum hastanın hastanede kalış süresini, dolayısıyla tedavi maliyetini arttırmaktadır.
Verimlilik; bir faaliyetin hem maliyetlerini hem de yararlarını dikkate alan bir ölçüttür. En az maliyetle maksimum çıktı, başka bir deyişle; hasta olmadan sağlığı korumak, hasta olunca da iyi bir tedavi ve bakımla kısa sürede iyileşmektir. Hastalıkta sağlık hizmeti alma oranı:düşük gelirli hanelerde %75, yüksek gelirli hanelerde ise %87’dir. Cepten yapılan toplam harcamaların %25’inin gayrı resmî olduğu, kayıt dışı ödemelerin çoğunun nakit (%71) olarak ayakta tedavi hizmetleri için kullanıldığı saptanmıştır. Yoksul insanların kişi başına ödedikleri miktar, yoksul olmayanların ödediklerinden, yaşlı insanların ödedikleri de gençlerin ödediklerinden fazla bulunmuştur. Sağlığa erişim, kentsel kesim için kırsal kesimden çok daha kolay olup, kırsal alanda yaşayanlar için sağlık harcamaları, kentsel alanda yaşayanlardan önemli ölçüde yüksek bulunmuştur.
Hastalıklardan korunmaya odaklanılması, tedavi hizmetleri üzerindeki baskıyı hafifletebilir. Dolayısıyla sağlık harcamalarını azaltma; sağlığı koruma, evde bakım ve rehabilitasyonla olasıdır. Evde bakım,hastane maliyetinden daha az olup; yaşam kalitesini yükselten, hastanın evde bağımsızlığını sağlayan ve ailenin tükenmişliğini azaltan bir hizmettir. Kardiyovasküler hastalıklar, kanser ve enfeksiyonlar koruyucu sağlık hemşireliği ile önlenebilir ya da evde bakımla hastaların yaşam kalitesi yükseltilebilir. Sonuç olarak ;hemşire, koruyucu sağlık çalışmaları ile hastalıkları önleyerek sağlıklı ve üretken bir toplumu oluşturmada hastalık halinde ise iyi bir bakımla bireyin kısa sürede işine dönmesini sağlamada etkin rolü ile ülke ekonomisine, dolaylı sağlık ekonomisine ise dolaysız katkı sağlamaktadır.