17 Ocak 2025 tarihinde, birkaç arkadaşımla birlikte Mersin Stadyumuna, Hatayspor-Galatasaray maçını izlemeye gittik. Otopark sorunu nedeniyle arabamızı stadyumdan yaklaşık üç kilometre uzağa bırakmak zorunda kaldık. Maça yetişebilmek için aceleyle yürürken içimizdeki heyecan her adımda biraz daha artıyordu. Nihayet tribünlere vardığımızda nefes nefeseydik; ama kalplerimiz sahadaki mücadeleyi izlemek için sabırsızlanıyordu. Maç başlar başlamaz, fanatik dostlarıma anın coşkusunu hissettirmek için görüntülü aramalar yaptım. Ardından, WhatsApp’ta paylaşmak üzere birkaç video çektim. Ancak videoları düzenleyip paylaşana kadar tam yirmi beş dakika geçmişti! Maçın neredeyse yarısını ekrana bakarak kaçırmıştım. İşte o an fark ettim: Oradaydım, ama aslında orada değildim! Bu farkındalık, beni daha büyük bir gerçeğe götürdü.
Yalnızca statlarda değil, kutsal mekânlarda da benzer bir durum yaşanıyor. Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevî’de canlı yayın açanlar, sevdiklerini görüntülü arayıp Habîbullah’a selam gönderenler, Kâbe’nin önünde en güzel pozu yakalamaya çalışanlar, Kâbe’yi arkasına alıp fosforlu kağıtlara yazdığı, “ Filankes ailesine Kâbe’den selam!” notlarla fotoğraf çektirenler… Oysa orada bulunmak, yalnızca bedenin değil, ruhun da orada olmasını gerektiriyor. Bu anlar, bir ekrana sığdırılamayacak kadar derin, bir fotoğraf karesine hapsedilemeyecek kadar anlamlıdır.
Üstelik bu durum yalnızca maneviyatı zayıflatmakla kalmıyor, aynı zamanda izdiham riskini de artırıyor. Bir fotoğraf, bir video uğruna duraksayan, çevresini umursamadan hareket eden insanlar farkında olmadan akışı bozuyor, kutsal mekânlarda yoğunluğun daha da artmasına sebep oluyorlar.
Belki de bu yüzden, Suudi Arabistan yetkililerin kutsal mekânlarda telefon ve kamera kullanımına sınırlama getirmesi, o mekânların ruhani atmosferini koruma adına önemli bir adım olacaktır. Çünkü bazı anlar vardır ki yalnızca yaşandığında gerçek anlamını bulur. Ve bazı güzellikler, ancak gözlerimizi ekrandan kaldırıp kalbimizle baktığımızda hakiki derinliğine ulaşır.
Rabbim, bizlere de Mescid-i Haram ile Mescid-i Nebevî’yi ziyaret etmeyi, o mübarek beldelerde huzur bulmayı ve dualarımızı kabul buyurmayı nasip eylesin. İnşallah. (Âmin)