Hemen her kanalda neredeyse her gün sağlık programları yayımlanır oldu. Televizyonda günü nasıl kurtaracaksın? Sabahtan akşama kadar sinema ve dizi filmleri koymak da olmuyor. Eh o zaman kurtarıcı programlara sığınırız denilerek, biraz da reklam olsun diyerek yapılıyor bu türden programlar. Ekranlarda yemek, evlilik, yarışma, müzik ve sağlık ile ilgili konular neredeyse her gün işleniyor.
Vatandaşı diğer konularda olduğu gibi, sağlık konularında da bilgilendirmek aslında çok önemli ve yerinde bir yaklaşım. Hatta medya için bir görev. Ancak, dozunu ve bilimselliğini de irdelemek gerekiyor. Vatandaşın korkuya kapılmasına neden olan, tereddütte bırakacak olan bilgileri dikkatli vermek lazım.
Bunun yanında, ekranlarda yirmi otuz yıl öncesinin bilgileri, genel konuşup laf yuvarlamalar, hatta yanlış bilgilendirmeler de olmuyor değil. Ben hemen her konuda, vatandaşa iletilen bilgilerin bilimsel kaynağı olup olmadığına, yapılan çalışmaların güncel olup olmadığına ve veriliş şekline göre kendimce bir değerlendirmesini yaparım.
İzleyenleri ne korkuya ne de gereksiz rehavete sevk etmemek, doğru yönlendirmek, doğru bilinçlendirmek lazım.
Aslında ülkemizde yayın kuruluşları, televizyonlar gibi, sağlık da özelleşmiş durumda. Bu nedenle çoğu zaman, “Hastaları ille de bize gönderin.” tarzında adrese teslim programlarda hastane ve hekim reklamlarını ibretle izliyorsunuz.
Televizyon ekranlarında, yeniymiş gibi sunulan ve bu nedenle ballandıra ballandıra anlatılan bir yöntemi, “Yahu, biz on yıldır uyguluyoruz da reklam yapmıyoruz.” diyenleri duyar gibiyim. Hani bir otomobil firması, bizde yeni olarak şunlar şunlar var, diye reklam yapıyormuş da, konuyu bir de Mercedes’te çalışan mühendise sormuşlar, “Bizim arabalarda on yıldır var, ama biz hiç reklam yapmıyoruz. Bilenler zaten biliyor ve kullanıyorlar.” diye cevaplamış.
Hatta bu tarz programlarda, katılan doktorlardan, sanal reklam olduğu için yasal olarak katılım parası ödenmesi de isteniyor. Parayı ver programa katıl, vermezsen olmaz.
Bu konudaki görüşlerimi 17 Aralık 2012 tarihli Medimagazin’de “Televizyona çıkmak” adlı yazımda da özetlemiştim. Bu nedenle, o konuya yeniden girmiyorum. Benim burada üzerinde duracağım husus, sağlık programlarında hekim arkadaşların giydikleri kıyafetler.
Yeşil, mavi ameliyathane kıyafetiyle çıkanları mı ararsınız, kepli maskeli çıkanları mı ya da stüdyoya beyaz gömlekleriyle gelenleri mi, neler neler. Her türden şaklabanlık var.
Ben şunu düşünüyorum. Hiç siz bir güreşçiyi, yağ içindeki kispetiyle, futbolcuyu formasıyla ya da bir maden işçisini yerin altında kullandığı giysileriyle televizyon stüdyosunda izlediniz mi? Ben izlemedim. Ancak doktorları gördüm. Hatta bazı sunucu hanımefendiler bile üstüne bir beyaz gömlek geçirmiş hâlde, habire program yapıyorlar.
Ne iş?
Arkadaş, seni çalıştığın hastanede bir gün bile beyaz gömlekle görmemişler. Ekranlarda pırıl pırıl, muhtemelen şimdiye kadar hiç giyilmemiş beyaz gömlekle ahkâm kesmek niye?
Hastane kıyafeti olan beyaz gömlek, sağlıkçıların hem gururu hem de onurudur ve hastane, sağlık merkezi, poliklinik, muayenehane ve sağlık ocağı gibi sağlık kuruluşlarında giyilir. Eğer bir televizyon kanalında çalışan arkadaşlar, yerinde bilgilenmek amacıyla sizin hastanenize gelip çekim yapmak isterlerse, orada beyaz gömlekle, hatta ameliyathane kıyafetiyle bile görülebilirsiniz. Bu normal, diğeri bana göre hem anormal hem de gülünç oluyor.
Bu tarz gülünç işler özel televizyonlarda olabiliyor da, resmi kanalımızda olması bana çok tuhaf geldi.
Şimdi, olay benim gibi dikkatli gözlerin ilgisini çekip de gazetenizde yazılınca, “Hoca yine ona buna laf çakıyor.” bile derler.
Ne diyelim, gören gözler, sağlığımız için hassas olanları görür.