Akademisyenler olarak bizler, gelecek nesillerden ödünç aldığımız cennet vatanımızı gelişmiş ve geleceğe her bakımdan daha güvenle bakacak bir yapıya kavuşturmak için kafa yormalıyız. Elimizi taşın altına koymalı, modern projeler için yönlendirme işini üstlenmeli ve hatta bizzat yapmalıyız. Yapılacak beyin fırtınalarıyla her sahada uygulanabilir, benimsenebilir, çağın ilerisine ülkemizi geçirebilir sağlam altyapılar oluşturmalıyız.
Ekonomik kalkınma anlayışı zamana bağlı olarak ve toplumdan topluma bağlı olarak değişmektedir. Fakat kim nasıl ele alırsa alsın, kalkınmadaki en önemli faktörler toplumların ellerinde bulunan mevcut fiziksel kaynaklara (toprak, madenler ve su gibi) hükmedebilme kabiliyetleri ve toplumlarda bulunan insan (nüfus, tecrübe, kanaat önderleri ve müteşebbis yada girişimci) potansiyelleridir. Ancak ülkeler kalkınmak için her zaman bu Allah vergisi kaynaklara tamamen bağlı değillerdir.
Pek çok gelişmiş ülke, örneğin Hollanda ve Japonya kendi öz kaynakları olmadan ticaret ve uzun vadeli planlı çalışmalarla ARGE ile zengin olmuşlardır. Örneğin İngiltere, 18 yy’da ülkesindeki kömür ve demir kaynaklarını pazarlamak suretiyle zengin olmuştur. Günümüzde Arap devletleri de petrol kaynaklarına sahiptir. Ancak bazı Asya, Afrika ve Latin Amerika’da bulunan ülkeler doğal kaynaklara sahip olmalarına rağmen bunları etkin şekilde kullanmayı başaramamışlar ve geri kalmışlardır. Ülkemizde yapılacak iş, mevcut kaynaklarımızdan maksimum derecede faydalanabilmek için bir yandan kalifiye işgücü oluşturmak, diğer yandan ARGE çalışmaları yapmaktır. Aynı zamanda da çevre ve kalkınma ile ilgili Dünya Komisyonunun tarifini vermiş olduğu sürdürülebilir, yani gelecek nesillerin ihtiyaçlarını tehlikeye atmaksızın mevcut jenerasyonların ihtiyaçlarını karşılamak için yapılması gereken çevreye zararsız projelerle bu kaynakları kendi insanlarımızın hizmetine sunmaktır.
Dünyanın geleceği adına yapılan hamlelerde rekabet ortamları kendiliğinden gelişiyor ve yeterli değişimi gösteremeyen köhneleşip kaybolmaya yüz tutuyor. Balık yetiştiriciliği, uzmanlar tarafından beslenme bakımından insanlığın geleceğini kurtaracak 4 büyük sektör arasında gösterilmektedir. Üç tarafı denizlerle kaplı ülkemizde su kaynaklarımızın turizm başta olmak üzere taşıma, enerji gibi çok çeşitli maksatlar için uygun olması bizim en önemli avantajımızdır. Elde ne var? Kapasite nedir? Yapılacak her türlü ekonomik faaliyetler için günümüz çoklu sistemlerin devreye sokulmasını zorunlu hale getirmiştir. Turizm ve yetiştiricilik (turyet), turizm, enerji ve yetiştiricilik gibi (turenyet) melez sistemlerin bir an evvel devreye sokulacak yerlerin tespitine ve değerlendirilmesi suretiyle verimliliğin arttırılmasına yönelik faaliyetlerin planlanması gerekmektedir. Ülkemizde bulunan eğitim kurumları ve devlet kurumlarının birlikte planlamalar yaparak ortak faaliyet alanları belirlemeleri, ülkemizin 2023 ve sonrasında dünyada bu husustaki yerini daha da sağlamlaştıracaktır.
Erzurum coğrafi konum itibariyle Türkiye`nin doğuya açılan en önemli kapısıdır. Ancak zaman içinde uygulanan dalgalı politikalar neticesinde şehrimiz sürekli kan kaybetmiştir. Öyle ki, 17. yüzyılda Osmanlı Devleti`nin İstanbul ve İzmir`den sonra üçüncü gümrük kapısı olarak faaliyet gösteren şehrimizde bugün dış ticaret neredeyse durma noktasına gelmiştir. Bölgemiz, ülkemizi doğu, güneydoğu ve kuzeydeki ülkelere bağlayan bir konumda bulunmasına, organik tarım ve hayvancılık gibi doğrudan dış ticarete kaynaklık edebilecek üretim imkanlarına sahip olmasına rağmen bunlar yeterince değerlendirilememiştir. Bu düzensizlikler ortadan kaldırılmalı ve sınır komşularımızla yapılacak ticareti geliştirecek ek tedbirler alınmalıdır.
Bir toplumun kalkınabilmesi için bütün kurum ve kuruluşlarının dengeli olarak aynı oranlarda gelişmiş olması gerekmektedir. Bir misal verecek olursak; bir insanın herhangi bir uzvu gereğinden çok büyük olsa, o defa doktorlar bu insanda bir anormallik olduğunu ve o uzvun normal büyüklüğüne ulaşabilmesi için operasyon yapılması gerektiğini dile getirirler. Dengesiz gelişme örneklerini arttırmak mümkündür. O halde amaç, topyekun bir kalkınma olmalıdır.
Yeni istihdam sahaları açmak için hedefler ortaya konulmalı, öncelik sırasına göre kısa vade, orta vade ve uzun vadede arzulanan noktalara varmak için gerçekçi projeler yapılmalıdır. Önceden yayınlanmış olan verilerden faydalanmalı ve istatistiksel metotlardan da yararlanılarak pilot bölgelerde hemen uygulamaya geçilmeli, daha sonra yaygınlaştırılması sağlanmalıdır. Yöre insanları tarafından kolaylıkla benimsenecek, istihdam açmaya yönelik sonuçları pratiğe uyarlanabilir, sürdürülebilir ve ekonomiye katkı sağlayabilecek projelere öncelik verilmelidir. Hatta projelerin muhtemel etkileri 5 yıllık kalkınma planlarına alınmalı, şehir imar planlarına da yansıtılmalıdır.
Bu yazımda, tüm dünyada incelenmeye değer özellikleriyle meşhur şehirlerle birlikte seçilmiş 38 ilden birisi (Forman, 2008) olan güzel Erzurum’umuzun kalkınmasına yönelik olabilecek istihdam sahaları üzerinde duracağım. Sosyal, kültürel ve ekonomik bakımdan tatmin edici seviyelerde gelişmemiş olmamızın sebeplerini tespit etmek ve çözüm önerileri sunabilmek için yapmış olduğum SWOT analizine göre; ilimizin ve bölgemizin Allah vergisi doğal kaynaklara yeterince sahip olduğu, bizlerin kalkınma adına daha çok çalışmamız gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır. Neler yapmamız gereklidir? Kısaca özetlemek gerekirse, sanayiye ve ARGE’ye yönelik projeler, hayvansal ve bitkisel üretime yönelik projeler, meslek edindirmeye yönelik projeler, turizme ve çevre korumaya yönelik projeler, eğitim ve bilinçlendirme projeleri yapmak suretiyle göçü önleme, yoksulluğun önüne geçme hedeflenmelidir.
Kırsal kesimlerimizde ülkemizi dünyada ve Avrupa’da tanıtacak büyük çaplı projeler yapılarak insanlarımızın yaşadıkları yerle ilgili gurur duymaları sağlanmalı ve bulundukları yeri sevmelerine psikolojik olarak katkıda bulunulmalıdır. Örneğin, oldukça bol bahşedilen su kaynaklarında Avrupa’nın en büyük kuluçkahanesi yapılarak tüm dünyanın ilgisini çekecek bu projeyle psikolojik etki oluşturulabilir. Hayvancılığın diğer kollarında da benzer uygulamalara gidilebilir. Çiftçi ya da yetiştiricinin ürününü işleyerek satabileceği kendilerine has tesislerin kurulmasına öncülük ederek buralarda yeni yeni istihdam sahaları açılabilir. Çevreye etkisi bakımından bu hususta sadece kombinalar faaliyet göstermekte olup, işlevleri sadece alım şeklindedir. Kooperatifleşme ve birlikler örgütlenmelidir.
Bölgede Tarım Kuruluşlarına bağlı olarak açılmış kurum ve kuruluşlarda çalışan elemanlar bir kursa tabi tutularak profesyonel hizmet veren sertifikalı laboratuvarlar açılmalı ve bunların akredite olmaları sağlanmalıdır. Buralardan alınacak analiz raporlarıyla ürünlerimizin tamamı sertifika altına alınmalıdır. ARGE çalışmaları ürün kalitesine yönelik olarak süreklilik arz etmeli, gelinen nokta her yıl değerlendirilmelidir.
Ziraat sektörünün ihtiyaç duyacağı alet, ekipman ve makinelerin tamamı yedek parçalarıyla birlikte buralarda sanayici ve iş adamlarımızca ucuza temin edilmesi oldukça yüksek oranda olumlu katkı sağlayacaktır. Hayvancılıktan elde edilecek yan ürünlerin işlenmesine yönelik eleman yetiştirmek için kısa süreli kurslar düzenlenerek, keratinli ürünler, dericilik ürünlerine yönelik fabrikalar kurulması suretiyle yeni istihdam sahaları açılmalıdır. Mandıracılık özendirilmeli, elde edilecek sütün işlenerek yan ürünler şeklinde elden çıkarılması teşvik edilmelidir. Bu sayede ara birimlerde daha fazla insan istihdamı söz konusu olacaktır. Markalaşma ürün adıyla değil yöre adıyla olmalıdır. Bu insanlar üzerinde psikolojik etki yapacaktır. Örneğin, festivallerin düzenlenerek insanların ürünleri yarıştırılmalıdır. Toplumda bu tip faaliyetler psikolojik olarak olumlu izler bırakacak yeni yetişen nesillerin de buralarda yaşlanıp ölmek arzularını güçlendirecektir. Bitkisel üretim ve hayvansal üretimin kalitesinin aynı anda artmasına yönelik sertifikalı tohumculuk, sağlıklı ürün elde edilmesi bakımından önemlidir. Dolayısıyla, bölgemiz iklimine uygun ürünlerin yetiştirilmesi için profesyonel hizmet verecek bir tohumculuk birimine acilen ihtiyaç vardır. Mevcut uygulamaların ciddi olarak gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Bir sonraki yazımda kalkınma ve refah için il merkezinde yapılması gereken altyapı çalışmaları için önerilerde bulunmaya çalışacağım.
5 yorum
Hocam kaleminize sağlık önemli noktolara vurgu yapmışsınız bir sonraki yazınızı merakla bekliyorum.
Teşekkür ederim.
Kendi ilimizden başlayarak bölgemiz ve Ülkemizin Dünyada her bakımdan çağın önüne geçmesi için akademik olarak kafa yormalıyız.
Sayın Hocam,
Yazdıklarınız Erzurum için, uygulamaya konulabilnesi durumunda, hayati önem taşımaktadır. Gelişime çok perspektifli bakılması gerektiği de ayrıca altı çizikecek bir tespittir. Tebrikler. Kolay gelsin.
Sayın değerli Hocam çok önemli bir konuya farkındalık yarattığınız için kutlarım. Alanım olan hayvancılık eğitimleri ve uygulamaları ile ilgili kurum, birlik, kooperatif ve derneklerle istişare ederek Üniversitemiz Sürekli Eğitim merkezinde ve Gıda ve hayvancılık araştırma merkezi, Bitkisel üretim araştırma merkezi tesislerinde çok paydaşlı bir eğitim kursu düzenlenerek sürdürülebilir bir eğitim ve uygulamalar yürütülebileceği düşüncesindeyim. Erzzurumda bunun için güçlü bir kurumsal alt yapı ve akademik personel desteği bulunuyor. Valilik, Üniversitemiz, Belediye ve Erzurum İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ve STKlar ile görüşülerek mükemmel bir proje organizasyonu oluşturulabilir.