“1600’lü yıllarda Osmanlıda, Hızır peygamberin sağ olup olmadığı, peygambere saygı olsun diye “Sallallahu aleyhi vesellem” demenin gerekip gerekmediği tartışılıyordu. Avrupa’da Gueriche ilk jeneratörü, Thomas Savery de ilk buharlı makineyi, Pascal, ilk hesap makinesini yaptı,
1700’lü yıllarda Osmanlıda, Hz. Peygamber’in anne ve babasının mümin kabul edilip edilmeyeceği, firavunun imanla ölüp ölmediği tartışılıyordu. Avrupa’da Newton, yerçekimi yasasını buldu…”Doğa felsefesinin matematiksel ilkeleri’ adlı kitabını yayımladı. Volta, ilk elektrik bataryasını, J.Watt, uzun süreli çalışan buharlı makineyi yaptı; Montgolfier kardeşler ilk uçan balon yolculuğunu gerçekleştirdiler…
1800 lü yüzyıllarda Muhyiddin Arabî’nin Şeyh-i Ekber (Büyük Şeyh) kabul edilip edilmeyeceği tartışılırken; Avrupa’da Trevithick, ray üzerinde giden ilk treni (1804) yaptı. Bu yüzyıllarda Osmanlı’da, kahve ve tütünün haram olup olmadığı tartışılırken; Avrupalı stetoskobu (1816) bulmuş; Ampère, elektrik akımını ölçen ampermetreyi yapmış, Faraday, elektromanyetik kuramları geliştirmişti…
Yine bu yüzyıllarda Osmanlıda, ezanı güzel sesle okumanın gerekli olup olmadığı, Yezit’e lanet etmenin gerekip gerekmediğini tartışılırken; Avrupalı Londra’da ilk metroyu yapmış (1863), Plante, kurşunlu akümülatörü (1859), Samuel Morse ilk elektromıknatıslı telgrafı (1835), Elisha Graves Otis ise insan asansörünü bulmuştu (1853) …
Kanuni Sultan Süleyman’dan itibaren yozlaşmaya başlayan Osmanlı medresesinde, matematik ve astronomi dersleri kaldırılıp, türbelerin ziyaret edilip edilmeyeceği, kandillerde toplu olarak namaz kılınıp kılınamayacağı, selamaşırken eğilmeli mi, eğilmemeli mi tartışılırken; Batı’da Lavoisier (1781) kimyaya nicel yöntemleri yerleştiriyor, kütlenin korunumu yasasını, Avogadro Birleşen Hacim Oranları Yasası’nı buluyor (1811) ve kimyada yeni bir çığır açıyorlar, J.J. Thomson atomun yapısındaki elektronları keşfediyordu”(internet).
Haydi biraz gerilere gidelim. Galileo Galilei (1564-1642), optik ve mercekler üzerinde araştırmalar yaparken, dürbün ve teleskop imal etmiş. Venedik savaş filosunun kaptanları, dürbün kullanmaya başlayarak, uzaklardan yaklaşan gemilerin, dost mu düşman mı olduklarını, önceden görme olanağına kavuşmuşlar, bu sayede batılılar, önce Akdeniz’e, sonra da okyanuslara hakim olmuşlardır.
Gelelim 1800 lere, İngiltere kraliçesinin 1868 de Sultan Abdülaziz’e hediye olarak gönderdiği otomobili, çok gürültü çıkarıyor diye, ‘şeytan icadı’ fetvasıyla denize atan da, ülkeye girmesini otuz yıl yasaklayan da, yine bizim ecdadımız. Bu arada, Piri Reis, Takiyüddin, Hezarfen Ahmet Çelebi ve diğer bilim insanlarının yaptıkları ve bu yüzden başlarına nelerin geldiğini de unutmayalım. Bunların tartışıldığı koskoca Osmanlı İmparatorluğu, sanayi devrimini kaçırıp, deyim yerindeyse ıskalamış, duraklama, gerileme, derken, önce parçalanmış sonra da yıkılarak tarihten silinmişti. .
Eskileri geçip, yakın zamana gelelim, Batı, 25 Aralık 2021 tarihinde James Webb Uzay Teleskobunu uzaya gönderdi. Bu teleskopla, 13,5 milyar ışık yılı uzağı, yani evrenin ilk yıldızlarının oluştuğu zamanı görmeyi, gelişmiş ülkeler Mars’a insan göndermeyi hedefliyorlar. Ülkemiz ise, şarkı sözünde Hz.. Adem’e hakaret edildi mi edilmedi mi? polemiği içerisinde sürüklenip gidiyor.
Dünyada, kök hücre çalışmalarını ilk başlatanların arasında, bilim insanımız Ord Prof Dr Süreyya Tahsin Aygün (1895-1981) olduğunu kimler biliyor. Kök hücre tedavisi, hem de altmış yıl öncesinde. (Atatürk Ü. Vet. Bil. Derg. 2012; 7(3): 231-236). Dahası da var, yine Prof Aygün’ün yaptığı bilimsel araştırmalar sayesinde, Thalidomide ilacının, ülkemize girmesi engellenmiş, gebelik bulantı ve kusmalarında kullanılan bu ilaca bağlı oluşan sakat çocuklara çok şükür ülkemizde rastlanılmamıştır. Mekanın cennet olsun hocam, nurlar içinde uyuyasın.
Bu yazıyı neden yazdığıma gelince, Akademik Akıl’da okuduğum bir yazıda, ‘ampulü icat eden Edison’un cennetlik olup olmadığı’ tartışılıyordu. Arkadaşlar, 21. Yüzyıl, şu uzay çağında ve ondan öncesinde, bakın elalem nelerle, biz ise hala nelerle uğraşıyoruz. Gülsek mi, ağlasak mı? Mucit ve kaşiflerin, hemen tamamı hristiyan, musevi, hatta belki birkaçı ateisttir. Bu çarpık mantıkla düşünüldüğünde, cehennemlik olanların, buluş ve icatlarını kullanmak da caiz olmamalı, değil mi? Mucitlerin icat ve geliştirdiklerini kullanırken, öte yandan onları cehennemlik diye yaftalamak, en azından iki yüzlülüktür arkadaşlar. Ben daha çocukken, okuması yazması olmayan rahmetlik anneannem, dualarında sık sık ‘mekanın cennet olsun Edison’ derdi. İnsanlık adına, gerektiğinde hayatını bile ortaya koyarak keşifler yapan tüm mucitlerin ve bilim insanlarının, mekanları cennet olsun.
18 yorum
Kusura bakmayın Osmanlı batı gibi bilim yapıyor görüntüsüyle insanlıktan çıksaydı batı kalmazdı. Bugün insanlığı sömüren batının yaptıklarını Osmanlıyı(müslümanları) yermek için kullanmış olmanızı esefle karşılıyorum. Batı insanlıktan çaldıklarını geri versin teknolojisi onun olsun.
Saygılarımla
Tamamen katılıyorum. Maalesef bu durum gittikçe ağırlaşarak sürüyor.
Eskiden neydikki şimdi ne olalım derler biz oldu bitti zekası olmayan bir toplumuz ilerlemek şöyle durdu hala sağ ellemi sol ellemi taharet almamız caiz olur diye tartışıyoruz
👏👏👏
Haldun hocam, elinize ,yüreğinize, kaleminize sağlık; çok güzel yazmışsınız. İnanç Allah’la kulu arasında olan ilişkidir. Ona kulu değil yaradan karar verir. Biz insanlık için ne yapabiliriz düşüncesinden hareketle, bilimsel çalışmalarımıza bakalım. Bakın, biz de artık uzaya astronot gönderip bilimsel çalışmalarda biz de varız diyoruz. Böylece, insanlık için ve bilim için ne yapalım deyip geleceğimize bakalım. Saygılarımla
Süreyya Aygün son olarak ankara şeker fsbrikadında kendisine tahsis edilen bir labratuvarda çalışıyordu.orada ben kendisine 6 ay kadar asistanlık yaptım.Sağlık bakanlığı bu çalışmayı yasaklayıncada bırakmıştım.Hoca ilginç bir kili ifi
Amin
Değerli hocam,
Tüm yazılarınızı okuyorum. Teşekkürler. Okumayı üretmeyi sevmeyen aydınlarımıza, bizlere araştırma ,tecrübe ve bilginizle süzerek verdiğiniz bilgiler için minnettarım.
İnsanın olduğu yerde tutuculuk mutlaka vardır.
Salem cadı mahkemeleri (İngilizce: Salem witch trials), Massachusetts’e bağlı kontluklarda Şubat 1692 ile Mayıs 1693 arasında gerçekleştirilen ve sonrasında cadılık ile suçlanan bir grup insan için sulh yargıçları tarafından yönetilen yerel mahkemeler ile devam eden duruşmalara denir.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Salem_cad%C4%B1_mahkemeleri
1450-1750 Yyılları arasında Avrupa’da cadılık iddiaları ortaya atılmış ve devamında Hıristiyan kilisesinin batıl inançlarından beslenen ve zamanla sapkın bir teolojik fikre dönüşen cadı avları başlamıştır.
Cadılık ile suçlanan ve tutuklama sürecindeki sorgulama ve işkence şekillerinin yanı sıra kadınlara uygulanan insanlık dışı cadı deneyleri yapılmıştır.
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/58874
Endüljans sisteminin mantığı şu şekildedir; lütuf aracılığıyla günahkar günahlarını itiraf ettiğinde, pişmanlık gösterdiğinde ve telafi için eğer mümkünse bir kefaret ödemeyi kabul ettiyse, Kilise günahkarın Tanrı tarafından günahlarının affedildiğini ilan eder. Endüljans sisteminin, itiraf gizemi/barışma sırrı ile güçlü bağlantısı vardır. Geleneksel olarak Kilise’nin uygun gördüğü kefaretin ödenmesinin ardından günahkara Kilise tarafından bir endüljans bağışlanır.
Günümüzde Katolik Kilisesi halen daha endüljans vermeye devam etmektedir. Sistemin finansal yönü tamamen ortadan kaldırılmıştır, hatta ağır kefaretlerde kaldırılmıştır.
https://tr.wikipedia.org/wiki/End%C3%BCljans
“Çevremde papazlar yerine sanki din tüccarları vardı. Erdem kabul edilen değerler dinin buyduğu gibi değil, karşılıklı çıkarlar gözetilerek oluşturulmuştu. Kim zenginse o en dindar ve kutsal olandı. Yani ikiyüzlülük konusunda Roma ile yarışırlardı. Sokaklarda özel görevli gözcüler dolaşıyor ve kim yanlış yola saparsa ya da ayine katılmazsa “nazikçe” doğruya davet ediliyordu. Katlanılacak gibi değildi. ” Aykırı görüşler beslediği için 1600 yılında Roma Katolik Kilisesi’nin Engizisyon mahkemesinde yargılanıp sapkın ilan edilen diri diri yakılan BRUNO’nun hayat öyküsünden satırlar
https://evrimagaci.org/giordano-bruno-kimdir-ne-yapmistir-kendi-agzindan-yasam-oykusu-11081#google_vignette
İnsanın olduğu her yerde tutuculuk ve tutuculuğun en uç örnekleri vardır. Bilimde ilerlemeleri göstererek, tutuculuk örneklerini görmezden gelmek bilimsel şüphecilik-doğruculukla bağdaşır mı?
.
Haksız mıyım Sayın Prof. Dr. Haldun Güner
Sayın Prof. Dr. Haldun Güner
“Mucit ve kaşiflerin, hemen tamamı hristiyan, musevi, hatta belki birkaçı ateisttir. ” diyerek
Son derece taraflı, taraflı olduğu kadar da yanlış bir saptamada bulunduğunuzu düşünüyorum.
Temel yanlışınız, “mucit ve kaşif” örneklerini vermeye 1600 yılından sonra vermeye başlamış olmanız.
1600 yılından önce, ” mucit ve kaşif” olmadı mı? Bilim ve Teknolojik ilerlemeler 1600 yılından sonra mı
başladı?
Oryantalist düşünürler ve yazarlar, eğitim sistemimiz bu temel yanlışı beynimize adeta kazıdılar.
Bir ara temel mottomuz; “Eller aya, biz yaya” olmuştu.
Peki; “Mucit ve kaşiflerin, hemen tamamı hristiyan, musevi, hatta belki birkaçı ateisttir. ” önermeniz doğru mu?
8. ve 16. asırlar arasında 8 yüzyıl Bilim ve Teknoloji’nin dinamosu müslüman ilim adamları olmuştu.
Ortaçağ Avrupası dini taassup altında inim inim inlerken, ki; en bariz örneği zamanın papasının kedileri
Şeytan’ın temsilcileri ilan edip öldürmesi, fare nüfusunun artması ve fare vücüdunda yaşayan pirelerin hastalığı
hızla yayması sonucunda veba hastalığı nedeni ile Avrupa Halklarının üçte birinin ölmesidir.
Avrupa halkları vebadan kırılırken Müslüman bilim adamları, bilim ve teknolojiyi çağının çok ilerisine taşıyan
araştırma ve geliştirmelere imza atmıştır. Tam sekizyüz yıl…
Peki ben bunları iddia ederken elimde objektif bir kaynak var mı? Var. Tuba yayınları’ndan yayımlanan
———————–“İslam’da Bilim ve Teknik” adlı 5 ciltlik eseri ———————-
okudum. Tavsiye ederim. Siz de okuyun. O zaman; “Mucit ve kaşiflerin, hemen tamamı hristiyan, musevi,
hatta belki birkaçı ateisttir. ” iddianızdan vazgeçersiniz.
Siz de haklısınız. Eğitim sistemi bizlere bu bilgileri vermedi. Her teknolojik yeniliğin batıdan geldiği bilgisi ile
adeta uyutulduk.
“Neme lazım” demedim. Yazdım. Yazdım ki yeni yetişen nesil bu bilgilerden mahrum yetişmesin
Saygılarımla…
Sayın Prof. Dr. Haldun Güner
Batı medeniyetinin felsefi temelleri ise semavi dinlerden ziyade materyalist aklın kurgularına dayanmaktadır. “Sezar’ın hakkı” Batı’ya yetmemiştir. Garaudy’nin şaşırtıcı tespitiyle (‘Batı bir kazadır, bir şazdır, fıtrata aykırı bir duruştur.’ Çünkü Batı medeniyeti kuvvete dayanmakta, menfaati esas almakta ve hayatı bizatihi savaş olarak görmektedir. Zayıfların payına ancak doğal seleksiyon düşebilir. Yani güçlü haklıdır, menfaat esastır ve yaşama hakkı güçlü olanlara aittir. Rasyonalizm, materyalizm ve Darwinizm gibi akımları bünyesinde barındıran Batı medeniyetinde ırkçılık önemli bir yer tutmaktadır. Darwin’in W. Graham’a gönderdiği mektuptaki ifadeler (Darwin, 1887: 285-286) bunun en açık göstergesidir.
Batı da her şey materyalist aklın kurgularına dayandığı için Edison’ ampulü geliştirmeye (icat etmeye değil) tanesi 2.5 dolardan satacağı 14000 ampulün getireceği maddi menfaattir. Akademik akıl platformu memleketin kalbur üstü akademisyenleri barındırmaktadır. en saçma addedilen konuların bile tartışılması kadar doğal bir şey olamaz. Beyin fırtınası yapılırken, bu konu saçma üzerinde konuşmayalım denmez, en saçma konular bile tartışılır.
https://www.haberturk.com/ampulu-kim-icat-etti-ampul-ilk-kim-buldu-kac-yilinda-ve-nerede-bulundu-hteg-3515477?page=2
Edison ile Tesla arasında doğru akım- alternatif akım mücadelesi vardır. Edison şehrindeki çocuklara 25 sent verip ne kadar kedi varsa toplatmış, şehir ileri gelenlerine gösteriler yapmış, kedilere alternatif akım vererek çarpılarak ölmesine sebep olmuştur.
Edison’un günah galerisinde, “elektrik sandalyesi” de mevcuttur. Maddi Saikler elektrikli sandalye imal edip devlete satmaya itmiştir. sözde mucidimizi. Kararı verecek Allah’tır. Cennetlik midir, cehennemlik midir? Allah bilir. İ buluşlarını maddi Saiklerle yaptığı için paramızı verir alır kullanırız.. Vefa borcumuz yoktur.
Gelelim batı medeniyetinin günah galerisine.
İnka ve Aztek altınlarına çökmek için, yaptıkları zulümleri insan aklı almaz.
Sömürgecilik geçmişi kan gözyaşı tarihidir.
İki dünya savaşını da çıkaran medeniyettir. Ana saik sömürgeleri paylaşamamaktır.
Atom bombasını icat etmiş, Japonları, laboratuvar faresi gibi deneye tabi tutarak öldürmüştür.
Saymakla bitmez. Burada keseyim. Batıdan sadece icatlar değil kan, gözyaşı ve zulüm de gelmiştir.
——-Medeniyetleri ; “mim”siz medeniyettir.——-
Saygılarımla
https://www.tuba.gov.tr/files/yayinlar/T%C4%B0BKM/%C4%B0slamda%20Bilim%20ve%20Teknik.pdf
Salyangozun Faydaları.
Salyangoz, yüksek protein ve düşük yağ oranıyla değerli bir besin maddesidir. Omega 3, kalsiyum, demir, potasyum, fosfor, magnezyum ve selenyum gibi kemik, cilt ve kaslar için çok gerekli mineraller açısından zengin olmasının yanı sıra salyangozda, bol miktarda A, E, K ve B gibi vitaminler de bulunmaktadır.
Kur’ân’da haram kılınan gıdalar ise dörtle sınırlıdır. İlgili âyet- lerde bunlar şöyle ifade edilmiştir: “Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı.
Müslüman mahallesinde, salyangoz satılabilir. Faydalı bir yiyecektir.
Haldun hocam,
Keşke yazının başlığını değil de tamamını okuduktan ve anladıktan sonra yorum yapsaydınız…
Ninenizin ve sizin temennilerinizin “”Kur’an’ı gönderen Yüce Allah nezdinde hiçbir değer ve anlam ifade etmediğini”” o zaman görürdünüz.
İsterseniz yazıyı yeniden okuyunuz… Size orada gereken cevap verildi zaten. Demek ki anlayamamışsınız… Sorun yok…
Bu yorumu ister onaylayın yayınlansın, isterseniz de çöpe atın….
Saygılarımla…
Haldun bey,
Makalenizin sonunda dikkat çektiğiniz benim makalem (Ampulü Bulan Edison Cennetlik midir?) olduğu için cevap hakkım doğmuştur.
O nedenle makalemin linkini buraya bırakıyorum.
Merak edenler yazının tamamını dikkatle okuyabilir.
Link şöyledir:
https://www.akademikakil.com/ampulu-bulan-edison-cennetlik-midir/ahmeteminseyhan/
Özetle Kur’ân’ın ilkelerini ve tüm bu uyarılarını göz ardı eden bazı müslümanlar bilerek veya bilmeden Edison da dâhil olmak üzere insanlığa icatlarıyla/keşifleriyle büyük hizmetleri dokunan bütün “inançsız bilim adamları” için dua etseler de onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanmadıkları, Yüce Allah’a kulluk etmedikleri, O’na şirk koştukları, şeytanı dost edindikleri, şeytanlaşmış insanların peşinden gittikleri için hiçbir şekilde cennete girebilmeleri mümkün olamayacaktır. Çünkü cennete girmek, “ancak ve ancak sağlam ve sarsılmaz iman, Allah Teâlâ’ya kulluk, O’nun rızasını ve mağfiretini kazanacak sâlih amellerle” mümkün olabilecektir.
Saygılarımla…
Sayın Dr. Haldun Güner
Bilimler tarihi 1600 yılında mı başladı? Siz 1600 yılından başlatıyorsunuz onun için sordum.
Dr. Fuat Sezgin; Bilimler tarihinin, Babil’lilerden başlaması gerektiğini Çinli, Hintli, Mısırlı ve Yunanlı, İnka, Aztek ve Müslüman bilim adamlarını ve medeniyete olan katkılarını ihmal etmemek gerektiğini ifade eder.
Makalenizde; Avrupalıların 1600 lü yıllardan sonra bilime olan katkılarını yazmışsınız. Ya 1600 yılından önce, bilime katkı yapan medeniyetler ve bilime yaptığı katkılar ne olacak?
Görmezden mi geleceğiz?
Görmezden gelmek, objektif bilimsel tavır olamaz.
Makalenizde; ” Batı’da Lavoisier (1781) kimyaya nicel yöntemleri yerleştiriyor, kütlenin korunumu yasasını, Avogadro Birleşen Hacim Oranları Yasası’nı buluyor (1811) ve kimyada yeni bir çığır açıyorlar, ” demişsiniz
Ancak; Dr. Fuat Sezgin, “.Cabir İbn-i Hayyan’ın kitapları 12. yüzyılda Avrupa’ya intikal etti, ona Geber diyorlardı. (Onun Latinlerin kafasındaki hayale dayanan bir resmi vardır. O resmi de müzenin duvarlarında asılı olarak göreceksiniz.) Bu adamcağız kimya ilminde öyle bir ilerleme kat ediyor ki ancak ondan sonra 18. ve 19. yüzyılda ona ilave edilebilecek yeni bazı kıpırdamalar görüyoruz. Bunun yüzlerce misali vardır.” diyor.
Yani Babir bin Hayyan’ın kimya ilmine yaptığı katkılar olmasa, Lavoisier ve Avogadro kimya ilmine bahsettiğiniz katkıları yapamazdı.
Milletlerin medeniyete katkıları “tahterevalli” örneği ile açıklanabilir. Bazen bir millet en yükseğe çıkar.. Bazen de zirvedeki millet ve medeniyet en dibe iner, başka bir millet zirveye çıkar.
Antik Yunan medeniyeti Mısır medeniyetinden aldığı bilgileri işleyerek tahterevallinin zirve noktasına çıkmış, ardılı olan İslam medeniyeti de Antik Yunan medeniyetinden aldığı bilgileri işleyerek zirveye çıkmıştır. 8. asırdan 17. asra kadar da zirvedeki yerini korumuştur.
Giordano Bruno; 1600 yılında Roma Katolik Kilisesi’nin Engizisyon mahkemesinde yargılanıp sapkın ilan edildi ve Roma’da konuşamaması için yüzüne demir maske geçirilerek diri diri yakılarak idam edildi.
Yine övülen medeniyetin mensupları Galileo Galilei’yi aforoz etmiştir.
Bu minvalde yüzlerce örnek verebilirim. Verdiğim kötü örnekler batı medeniyetinin bilime olan katkılarının değerini düşürmez.
Tıpkı İslam Medeniyetinin bir mensubu olan Osmanlı Devleti’nden verilebilecek kötü örneklerde olduğu gibi.
“Ben şu neticeye vardım: Müslümanlar M. 7. yüzyıldan itibaren bilimleri Yunalılardan Hindilerden aldılar. Müslümanların bir meziyeti vardı. O alışlarında Hıristiyan olsun, Yahudi olsun, ne olursa olsun insanları hoca olarak kabul ettiler. Müslümanlar onlardan süratli bir şekilde öğrendiler. İki yüzyıl sonra Müslümanlar bu ilk merhaleyi, yani başkalarından almayı geride bırakarak yaratıcı olmaya başladılar. Hatta Müslümanlar onlardan bilgiyi alırken, hocalarının faziletlerini hiçbir zaman unutmadılar, onu söyleyeyim. Müslümanlar evvela yaratıcı oldular. Bu 800 yıl sürdü. Miladi 850 yılından itibaren, 16. yüzyılın sonuna kadar Müslümanlar ilimde mütemadiyen yeni şeyler keşfettiler. Yeni ilimler kurdular, eski ilimleri geliştirdiler ve ilerde kurulacak bazı bilimlerin temellerini attılar. Ondan sonra ilimler tarihinde önderliklerini yavaş yavaş kaybettiler. Bugün Avrupa’daki bilimler, İslam bilimlerinin bir başka coğrafyada, değişik tarihi şartlar içerisindeki devamından ibarettir, ” Dr. Fuat Sezgin
Bu Nedenle yazdıklarınıza katılmıyor ve tarafgir buluyor itiraz ediyorum.
Meraklısı için makale ve kitap tavsiyesi:
https://www.muharrembalci.com/ornekkisi/fuatsezgin/346.pdf
https://1000kitap.com/yazar/fuat-sezgin?hl=tr
Saygılarımla…
BÜLENT DEMİRBEK
MEDENİ BATININ ZENGİNLİĞİNİN KAYNAĞI
“Yerlilerin kendi anlayışlarına göre dini inançları olduğu, gelişmiş medeniyetleri olduğu ve beyazlar gelmeden önce mutlu,
doğa ile barışık yaşadıklarını anlatır. Bir din adamı olarak sık sık Hıristiyan öğretisinin tam aksine, Batı Avrupalıların mal, altın ve dünyevi zenginlik düşkünü olduklarını, hıristiyanlaştırmak ve medenileştirmek için geldikleri bu topraklardaki yerlilerin ise
mal, mülk ve para hırsı olmayan, yardımsever, iyi huylu ve misafirperver olduklarını vurgular. Yazar, beyazların istedikleri zenginlik ve altına kavuşamadıklarında yerlilere yaptıkları işkenceleri uzun uzun ve ayrıntıları ile anlatır. ,
—–İşkence, zulüm ve mezalim yaygındır. Yerlilerin katledilişleri, kol ve bacaklarının kesilişi-öldürmek veya cezalandırmak amacıyla-ateşin üzerinde kazığa çakılarak yavaş yavaş kızartılmalarını aktarır. Las Casas benzer olayları anlatırken çok tekrar yapmaktan kaçınmaz. ——”
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/45479
“Yeni Dünya’da çok daha kötücül bir biçim aldı: Yerliler encomendero denilen bir İspanyol’a veriliyordu. Yerli halk encomendero’ya vergi vermeye ve onun için çalışmaya zorlanıyor bunun karşılığında encomendero da onlara Hristiyanlığı kabul ettirmekle yükümlü sayılıyordu.
https://www.academia.edu/39820181/Daron_Acemo%C4%9Flu_James_Robinson_Uluslar%C4%B1n_D%C3%BC%C5%9F%C3%BC%C5%9F%C3%BC_G%C3%BC%C3%A7_Zenginlik_ve_Yoksullu%C4%9Fun_K%C3%B6kenleri?auto=download&email_work_card=download-paper
Mim’siz medeniyet olunca böyle oluyor.
Sahi Yazar; mim’siz medeniyetin mensuplarını halen savunuyor mu?
Saygılar
I read your article on with great interest and found it truly impressive. The details and explanations you provided about were highly informative. The sections on the future potential and application areas of this technology were particularly captivating. Additionally, your exploration of the relationship between and art was very intriguing. I am in awe of your effort and knowledge. Thank you!
Küresel ısınma ve iklim değişikliği konularında harika bilgiler sunan bir yazınızı okudum ve gerçekten çok etkilendim! Açıklamalarınız son derece anlaşılır ve bilgilendiriciydi. Bu konuyu daha da derinlemesine öğrenmek isteyenler için küresel ısınma başlıklı yazınızı öneririm. Ayrıca, iklim değişikliği hakkında daha fazla bilgi almak isteyenler için de bu yazınızı mutlaka okumalarını tavsiye ederim. Emeğinize sağlık, böyle kaliteli içerikleri bizimle paylaştığınız için teşekkürler!