Tıp fakültesi için bir öğretim üyesinin yetişme aşamalarına baktığımızda, 6 yıllık tıp fakültesinden sonra bayan ise mecburi hizmetten sonra, erkek ise mecburi hizmet ve askerlikten sonra uzmanlık eğitimi, bunun mecburi hizmetini de ekleyince, kişinin yaşı 33-35 civarında olmaktadır. Eğer bu arada maddi durumunu düzeltmiş veya aileden temel yaşam ihtiyaçları olan bir ev ve bir araba elde etme desteği de olmuşsa, ancak akademik bir yaşamı düşünecek ve yine bu yaşlarda ancak evlenmeyi planlayacaktır. Tabii tıp fakültelerinde performans uygulaması Sağlık Bakanlığı hastanelerindeki uygulamaya geçebilirlerse ve aradaki maaş uçurumu giderilirse veya araştırmacı yapısına mağlup olup, evlenip yuva kurmayı da erteleyerek ve ancak bir apart dairede kalmayı göze alarak kişi akademik yaşamı tercih edecektir. Doçent olma yaşı 40’ları, profesör olma yaşı ise 45’leri bulacak ve bu aşamadan sonra akademik bakımdan yararlı olma ivmesi hız kazanacaktır. Ancak bu ivme kazanmış halinin devamlılığını olumsuz etkileyecek ve çekememezliklere dayalı kısır çekişmelere, araştırma için gerekli olanakları sağlayacak idari ve maddi engellere, rektör, dekan, bölüm başkanı ve ana bilim dalı başkanlığındaki siyasetin bulaştırıldığı abukluklara, özgür iradesi ile seçmiş olduğu rektör adayının, normal bir vatandaşın oyunun değerine karşılık, kendi oyunun hiçe sayılmasına ve gururunun kırılmasına, yanında uzmanlığını almış bir öğrencisinin Sağlık Bakanlığı hastanesinde çalıştığında aldığı maaşın, kendi maaşından çok çok fazla olduğuna tahammül edebilirse, öğretim üyeliğinin zevkini almayı ve araştırmalarına devam etmeyi sürdürebilecektir.
Tıp fakültesi öğretim üyeliğinin, diğer fakülte öğretim üyeliğinden farklı olarak araştırıcılık, doktorluk ve öğretmenlik olmak üzere 3 temel görev ve uğraş alanı vardır. Bu uğraşlar, hem mesleğini sevmeyi hem de yıllar içinde deneyimler edinmeyi zorunlu kılarlar. Bu nedenle de bir öğretim üyesi 60 yaşlarına doğru her bakımdan maksimum düzeye ulaşmıştır artık. İşte bu öğretim üyesi 67 yaşında emekli edilmektedir. Fakat emekli edilmiş olan bu öğretim üyesi çoğunlukla halen bedenen ve zihnen aktif konumdadır. Çoğunlukla da görüyoruz ki, bu değerli aşamadaki kişiler hemen özel vakıf üniversiteleri veya özel hastaneler tarafından kapılmakta ve değerlendirilmektedir. Bu değerlendirme süreci eksiksiz bir şekilde yıllarca uygulanmaya devam ettirildiğine göre, demek ki bu kurumlar sözleşmeli olarak çalıştırmakta oldukları bu öğretim üyelerinden istedikleri performans ve verimi elde etmektedirler.
2547 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu’nun 17’nci maddesi "Üniversiteler, ihtiyaç duydukları dallarda 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı veya 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’na göre 65 yaşını doldurmak suretiyle emekli olmuş öğretim elemanlarını emekli aylıkları kesilmeksizin ve yaş kaydı aranmaksızın sözleşme ile çalıştırabilirler. Bu gibilere ödenecek ücret Bakanlar Kurulunca belirlenecek esaslar dahilinde Yükseköğretim Kurulu tarafından tespit edilir." demektedir.
Emeklilik yaşına gelmiş bir öğretim üyesi, bulunduğu ana bilim dalında ihtiyaç varsa, aktivitesi ile bir katkı sağlayacaksa, birimde huzursuzluk yaratmayan ve uyumlu birisi ise ve diğer öğretim üyeleri de ana bilim dalı akademik kurulunda olumlu yönde bir karar alırlarsa, diğer özel kurumlar yerine, yıllarca çalışmış olduğu fakültede sözleşmeli olarak 72 yaşına kadar çalıştırılıp değerlendirilmelidir. Böylesi sözleşmeli çalıştırmada kadro işgal etme söz konusu olmayacağından da, kadro olup olmaması etken olmayacaktır.
Emeklilik yaşını doldurmuş bu öğretim üyelerinden bazı fakültelerde sözleşmeli olarak yararlanılmakta olduğunu görüyor ve idarecilerini kutluyorum. Çünkü böylesi bir yasal yolu kullanmakla hem kendi deneyimli bir elemanını kaybetmemiş olmakta hem de birdenbire açıkta kalan veya yıllardır alışmış olduğu çalışma ortamından farklı bir ortamda çalışma zorunlulukları nedeniyle duygusal travmalar yaşama tehlikesinden, dolayısıyla çabucak hastalıklar geçirme ve hızla yaşlanmaktan elemanını korumuş olmaktadır.
Esasen bu konunun kökten çözümü, öğretim üyeliği emeklilik yaşının YÖK yasasında yapılacak bir değişiklikle doğrudan 72 yaşına kadar uzatılmasıdır. Umarım sayın YÖK yetkilileri ve Genel Kurul, bu yöndeki görüşleri en kısa zamanda yasalaştırırlar