Bohemians Prag futbol kulübü 1905 yılında kurulmuş önemli bir Çek futbol kulübüdür. Bugünkü adı Bohemians 1905 olan kulüp çok önemli Çek futbolcular yetiştirmiş, özellikle 1980’lerde büyük başarılar elde etmiştir. 1927’de futbol takımı Avusturalya’ya turneye gittiğinde kendilerine iki kanguru hediye edilmiştir. Bahsedilen yılların zorlu ulaşım şartlarındaki çok uzun ve yorucu yolculuğun ardından, o sevimli hayvanları o günkü futbolcular canları gibi koruyarak Prag Hayvanat Bahçesi’ne sağ salim getirmeyi başarırlar. Daha sonra, her antrenman bitişinde futbolcular bu kanguruları ziyarete gitmişlerdir. İşte o günden sonra takımın amblemi de kanguru olur. Kanguru amblemini dünyada Avusturalya dışında taşıyan tek futbol takımı halen Bohemians kulübüdür.
Yıl 1976 yer Yugoslavya’nın başkenti Belgrad’da bulunan Crvena Zvezda Stadyumu. 5. Avrupa Futbol Şampiyonası finalinde Çekoslovakya ve Batı Almanya karşı karşıyadır. Batı Almanya 1972’de Avrupa Şampiyonu ve 1974’de Dünya Şampiyonu olarak bu turnuvaya gelmiş çok güçlü bir futbol ülkesidir. Bohemians kulübünün yetiştirdiği oyunculara da sahip olan Çekler ise bu çok güçlü rakiplerini yenerek tarihlerindeki ilk Avrupa Şampiyonası kupasını kazanmak istemektedir. 20 Haziran günü İtalyan hakem Sergio Gonella başlama düdüğü ile tarihe geçecek bu final maçını başlatır. Çekler 8. dakikada Švehlík ve 25. dakikada Dobiaš isimli futbolcularının golleriyle maçın favorisi Almanlar karşısında 2-0 öne geçmeyi başarırlar. Çek taraftarların mutluluk dolu bakışlarına Almanların ve final maçını izleyen tüm dünyanın şaşkınlık bakışları eşlik etmektedir. 28. dakikada Almanlar Müller’in attığı golle durumu hemen 2-1 yapmayı başarırlar. Buna karşın, dakikalar ilerledikçe Çekler tüm güçleriyle oyunu tutmayı ve Alman akınlarını bir bir savurmayı başarırlar. Dakikalar tükenmekte ama Almanlar aradığı golleri bir türlü bulamamaktadırlar. Maçın son dakikasına girildiğinde Almanlar bir köşe vuruşu kazanır. Bu Almanların maçı penaltılara götürebilmek için son şansıyken, Çekler içinse şampiyonluk kupasını kazanmak için atlatılacak son tehlikedir. Çekoslovakya takımına göre sağ kanattan kullanılan köşe vuruşuna kafa vuran Hölzenbein gölü atmayı başarır ve maçın bitimine sadece 1 dakika kala skor 2-2 olur. Çeklerin can acıtan, hayal kırıklığı bakışları arasında Alman futbolcular büyük bir sevinçle koşuşturup birbirlerine sarılmaktadır. Tribünlerdeki alman taraftarlar tarifsiz bir neşe içinde havalara sıçramakta ve bir yandan zafer şarkıları söylemektedirler. Herkes penaltılar sonunda güçlü Batı Almanya takımının artık şampiyonluk kupasını kaldıracağından çok emindir, hatta son dakikada hayalleri tuzla buz olan Çek taraftarların çoğunluğu bile.
5. Avrupa Şampiyonası şampiyonu karşılıklı penaltı atışlarıyla belirlenecektir. İlk üç penaltı atışını oyuncular golle sonuçlandırmayı başarırlar. Çekler adına dördüncü penaltı da Jurkemik tarafından golle sonuçlandırılır. Ardından Almanlar adına penaltı kullanan Hoeness ise vuruşunda topu üst direğin üzerinden dışarı atar. Durum penaltılarda 4-3 tür. Buna göre, eğer bir sonraki penaltıyı Çekler golle sonuçlandırırsa, Almanların son penaltıyı kullanmasına bile gerek kalmadan 5. Avrupa Şampiyonu Çekoslovakya olacaktır. Bu kritik penaltı atışı için Bohemians kulübünün yetiştirdiği, kanguru amblemini göğsünde taşıyarak büyümüş Çek orta saha oyuncusu gelir. Çek takımının 7 sırt numaralı bu oyuncusu penaltı atışı için topun arkasındadır ve karşısında Alman kaleci Sepp Maier vardır. Maier ile göz göze geldikten sonra topa doğru güçlü adımlarla koşmaya başlar, tribündeki ve televizyonları başındaki milyonlarca kişi adeta nefes almadan bu koşuyu izlemektedir. Orta saha oyuncusu çok sert bir vuruş yapacakmış gibi topa hızla koşarak yaklaşır. Bu koşunun son adımında kaleci Maier sol köşeye doğru sıçradığı anda 7 numaranın ayağından kalenin tam ortasına doğru beklenilenin aksine çok hafif bir vuruş çıkar. Maier sol tarafa yatarken çaresiz bir biçimde kalenin ortasına yavaşça süzülerek gelen topu izlemektedir. Milyonlarca futbolseverin heyecanla gözünü kırpmadan izlediği top yavaşça gol çizgisini geçer. Top kaleye girdiğinde maçı anlatan spiker çılgınca bağırmaktadır “Panenkaaaaaaaa! Dahiceydi…”. Milyonlarca insan futbol sahalarında ilk kez böyle dahice bir penaltı atışına şahitlik etmiştir. Antonín Panenka attığı bu penaltı golüyle hem Çekoslovakya’yı Avrupa Şampiyonu yapmış, hem de futbolseverlerin ilk kez gördüğü bu penaltı atışına adını vererek tarihe geçmeyi başarmıştır. Gölü yiyen kaleci Sepp Maier daha sonra sevdikleriyle konuşurken o tarihi anı “O bir saniyelik çaresizliğim” diye tanımlayacaktır. Futbolda tanımlı birçok hareket vardır ama pek çok azı kişi ismiyle bilinir. Panenka penaltısı futbolda en çok bilinen ve halen tekrar edilen hareketlerden biridir. İlgili 1976 Çekoslovakya ve Batı Almanya Avrupa Şampiyonası final maçını internetten kolayca bulup izleyebilirsiniz (1).
O gün penaltı atışı sırasında Sepp Maier yerinde dursa top kucağına gelecek, hiç çaba sarf etmeden penaltıyı kurtaracaktı. Bunun sonucunda Sepp Maier kahraman olurken, Panenka ıslıklanacak ve belki de tarihe alay konusu olarak geçecekti. Ancak Panenka yaptığı bu fark yaratan penaltı atışıyla tarihe öylesine kazınmıştır ki, artık futbol var olduğu sürece o da var olacaktır. Madalyonun öbür yüzündeyse, akıllara kazınan bu penaltı golü ne yazık ki kaleci Sepp Maier’in kariyerine çok kötü etki etmiştir. Panenka penaltısının böylesine fark yaratması ve ünlenmesinin nedeni Panenka’nın bilinenin dışına çıkmış olması, herkesin o güne dek yaptığı gibi sağ ya da sol köşeyi seçip hızlı bir vuruş yapmak yerine topu hafifçe kalenin ortasına göndermesidir. Kaleci Sepp Maier’de o güne dek var olan bilgiye göre hareket etmiş ve iki köşeden birini seçerek bir köşeye atlamıştır. Böylece Panenka’nın başarılı olma şansı da oldukça fazlalaşmıştır. Kanımca Panenka da tam da bunu planlamıştır. Gelin bu atışı nasıl geliştirdiğine dair Panenka’ya kulak verelim. Kendisi Serhan Asker ile yaptığı röportajda şunları söylemiştir (2):
“Bohemians Prag’da oynuyordum. Benim yuvamdır orası. Antrenmanların bitişinden sonra kalecimiz Hruska ile penaltı çalışırdım. Bu atışları daha çekişmeli hale getirirdik. Birasına veya çikolatasına iddiaya girerdik. Hruska benim gol attıklarımdan daha fazlasını kurtardığı için sürekli iddiaları kaybediyordum. Bu nedenle kaleciye nasıl üstünlük sağlayabileceğimi düşünmeye başladım. Kaleciler vuruşun yapılacağı son ana kadar bekleyip topun nereye gideceğini tahmin etmeye çalışırlar ve topa vurulmadan hemen önce atlarlar. Sert bir şut çekecekmiş gibi yapıp hafif bir şekilde topun dibine girerek topu kalenin ortasına göndermenin daha basit bir yöntem olduğunu fark ettim. Böylece kaleci çoktan atlamış oluyordu ve tekrardan bir hamle yapıp topu kurtarma imkânı kalmıyordu. Antrenmanlarda bunu denediğimde, çok başarılı bir şekilde işe yaradığını gördüm. Fakat bunun tek bir kötü yanı vardı: Çok fazla kilo almaya başlamıştım çünkü tüm bira ve çikolataları ben kazanıyordum.
Avrupa Şampiyonası’ndan yaklaşık 2 yıl kadar önce bu vuruşu denemeye başladım. İlk başlarda bunu hazırlık maçlarında yapmaya başladım. Daha sonra Çekoslovak liginde birkaç maçta denedim. İşe yaradığını gördüğümde şuna karar verdim: Avrupa Şampiyonası’nda penaltı kullanırsam bu şekilde atacaktım. Ve Avrupa Şampiyonası finalinde Batı Almanya’ya karşı yaptığımız maç penaltılara gitmişti. Son penaltıyı ben atmadan önce Hoeness penaltısını kaçırmıştı. Bu sanki Tanrı’nın bana verdiği bir şanstı. Penaltıyı daha önce denediğim şekilde atacaktım ve bunun yüzde yüz işe yarayacağını biliyordum.
Pele bu atışım için bana, ‘Ya bir dahi ya da bir çılgınsın’ dedi. Avrupa’da büyük bir takıma transfer olamadım. Ama belki de tek saniyelik şöhretle dünyada en çok tanınan tek futbolcu ben oldum…
…Çılgınlıktı benimki. Hayat aldığınız risklerle daha da iddialı ve zevkli oluyor. Ee, kolay değil görkemli bir hayatın içinde yer almak. Unutmayın, sizi idealleriniz ve peşinden gittiğiniz hayaller anlamlandırır.”
Panenka’nın anlattıklarını dikkatlice takip ettiğimizde çok temel bazı noktalar parlayacaktır. Öncelikle, olanı çok iyi gözlemlemiştir: genellikle penaltılar nasıl atılıyor, kaleciler penaltı atışlarında nasıl davranıyor. Bu detaylı gözlem sonucunda bir fikir geliştirmiştir. Fikrini önce antrenmanlarda defalarca deneyerek başarılı biçimde uygulanabilir kılmıştır. Ardından önce hazırlık maçlarında ve daha sonra Çekoslovak ligi maçlarında, gerçek saha koşulları ve maç atmosferinde test etmiştir. Bu iki yıllık sürecin ardından, yukarıdaki ifadelerinde de okuduğunuz gibi “Penaltıyı daha önce denediğim şekilde atacaktım ve bunun yüzde yüz işe yarayacağını biliyordum” sözleriyle penaltı atışının sonucundan artık emindir. Panenka insanların aklında belki finaldeki o bir iki saniyeyle kalmış ve tarihe geçmiştir ama bu fark yaratan başarının arkasında işte bu iki yıllık süreç yatmaktadır. Bu bahsettiğimiz süreç iyi düşünüldüğünde, başarılı bir yapay zeka uygulaması geliştirmenin temelinde yatan ana unsurlar hakkında da önemli bir bilgi sunmaktadır.
Yapay zeka kullanımında yukarıda bahsedilen süreç yaklaşımı izlenmezse neler olabilir sorusuna hemen hayattan yanıtlar arayalım. Tarihler 3 Haziran 2018’i gösterdiğinde, Fenerbahçe Spor Kulübü’nde 20 yıldır başkanlık yapan Aziz Yıldırım dönemi bitiyor ve büyük bir oy farkıyla seçilen yeni başkan Ali Koç’un dönemi başlıyordu. Ali Koç vaat ettikleri ve sunduğu vizyonuyla sadece Fenerbahçe taraftarlarını değil, diğer takım taraftarlarını ve futbolseverleri de Türk futbolunun geleceği için umutlandırmış, heyecanlandırmıştı. Ali Koç yönetimi ortaya konulan vizyon doğrultusunda başlangıçta doğru adımlar atarak işe başlasa da, daha sonra toplum baskısına dayanamayarak ilk aldıkları kararların arkasında ne yazık ki duramadılar. Sadece kısa vadeli, sonuç odaklı yorumlar yapan spor basını ve onun yansımalarının etkisinde kalan taraftarların da baskısı ile alınan kararlar neticesinde Fenerbahçe için kâbus gibi bir ilk sezon geçirildi. Benzer yanlışların tekrarlanmasıyla ikinci sezonda hiçbir Fenerbahçe sevdalısını memnun etmedi. Üçüncü sezona başlanırken teknik direktör seçiminde bu sefer tüm dünyanın kullanmaya çalıştığı yapay zekadan yararlanılmak istendi. 5 Ağustos 2020’de Fenerbahçe spor kulübü yeni teknik direktörünün Erol Bulut olduğunu ilan ettikten sonra, başkan Ali Koç yeni teknik direktörlerinin yapay zeka kullanılarak seçildiğini açıkladı (3). Dünyanın gerekliliklerine uygun biçimde yapay zekaya dayanan bir modelle çeşitli teknik direktör adayları karşılaştırılmış ve bu değerlendirme sonucunda Erol Bulut seçilmişti. Bu yapay zeka uygulaması ile alınan kararın sonucunda ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Erol Bulut’un oynattığı futbol çoğu zaman ne taraftar, ne spor basını, ne de Fenerbahçe yönetimi tarafından beğenilmedi. Takımın şampiyonluk iddiası matematiksel olarak sürmesine karşın, ligin bitimine 10 hafta kala 25 Mart 2021’de Erol Bulut görevinden alındı. Diğer iki sezonda olduğu gibi, yine sezon ortasında teknik direktör değiştirilmiş ve yine hayal kırıklıklarıyla, maddi kayıplarla dolu bir sezon geride kalmıştı. Yani yapay zeka ile alınan karar da yine kimseyi memnun etmemiş ve sonuç vermemişti.
Yapay zeka modelinin iyi çalışabilmesi için modele doğru ve anlamlı verilerin sunulması gerekmektedir. Çok güçlü ve iyi bir yapay zekâ modelini kullanıyor olsanız bile eğer modeli gitmek istediğiniz amaç doğrultusunda doğru ve anlamlı verilerle besleyemiyorsanız, modelin verdiği sonuçlar çok yanıltıcı olacaktır. Daha önceki yazılarımdan birinde tartıştığımız gibi, yapay zeka insan zekasından esinlenmektedir (4). Burada çok fazla teknik detaya girmeden içine düşülen yanlış durumu kısaca açıklamaya çalışacağım. Siz eğer bir insanı belli bir konu hakkında doğru bilgi ile yetiştirmezseniz, o insanın o konu hakkında doğru kararlar verebilmesini bekler misiniz? Benzer şekilde, bir yapay zeka uygulaması da doğru veri, bilgi ile beslenmediği taktirde, doğru kararlar veremeyecektir. Yapay zeka modeline sadece teknik direktörlerin bazı sayısal değerlerini vermek (örneğin önceki takımlarında maç kazanma yüzdeleri, maç başına ortalama başarılı pas, ortalama kaleyi tutan şut, ortalama koşu mesafeleri vb.), Fenerbahçe uygulamasında da olduğu gibi anlamlı ve güvenilir sonuçlara gitmenize yeterli olmaz. Elbette ki, yukarıda bahsedilen sayısal bilgi de önemlidir ancak, örneğin bir teknik direktörün belirtilen sayılara hangi kulüp şartları altında ya da hangi ülke liginde ya da hangi antrenör ekibiyle, ya da kadroda bulunan oyuncu grubuna göre hangi antrenman programlarıyla ulaştığı gibi diğer birçok veri de çok önemlidir. Bahsedilen sayısal bilgi elde edildiği farklı koşullara göre de değerlendirilmeli, yapay zeka modeline buna göre sunulmalıdır. Başarılı bir yapay zeka uygulaması gerçekleştirmek istiyorsanız, Panenka’nın yukarda bahsedilen yaklaşımına benzer bir süreç işletmeniz de gereklidir. Birden bire bazı belli sayıları kullanarak yapay zekanın iyi kararlar vermesini beklemek fazla iyimserlik olacaktır. Piyasada yapay zekadan çok iyi anladığını söyleyen yığınla insan bulabilirsiniz ama bu insanların çoğu konu hakkında doğru eğitime ve birikime sahip değildirler. Belirtilen yetersiz insanlarla gerçekleştirilen yapay zeka uygulamaları da bahsedilen örnekte olduğu gibi, çok büyük maddi ve manevi zararlarla sonuçlanabilmektedir.
Fenerbahçe’nin yapay zeka ile Erol Bulut’u değerlendirmesine gelin sayısal bir bakış açısından göz atalım. Erol Bulut daha önce 2017-18 ve 2018-19 sezonlarında Yeni Malatyaspor ve 2019-20 sezonunda Alanyaspor takımlarını çalıştırmıştı. Yeni Malatyaspor’da maç kazanma yüzdesi %39,13, Alanyaspor’da maç kazanma yüzdesi %52,27’ydi. Bir başka değişle, Erol Bulut Yeni Malatyaspor’da oynanan her 10 maçın 4’ünü kazanırken, Alanyaspor’da oynanan her 10 maçın 5’ini kazanmıştı. Fenerbahçe’de ise maç kazanma yüzdesi %61,76’ydı. Yani Erol Bulut yönetiminde Fenerbahçe her 10 maçından 6’sını kazandı. Şimdi sadece bu kazanma yüzdelerine bakarak Erol Bulut’u değerlendirirseniz, giderek başarısını artıran ve Fenerbahçe’de de kendini geliştiren biz kazanma yüzdesi görünmektedir. Diğer taraftan, Erol Bulut döneminde hem oynan futbol, hem de alınan sonuçlar Fenerbahçe yönetimi, taraftarı ve spor medyasının genelinde tamamen başarısızlık olarak değerlendirilmiştir. Görüldüğü gibi sadece belli bilgiye odaklanmak değerlendirmeyi çok yanlış hale getirebilmektedir. Önemli olan elde edilen bilgiyi doğru algılamak ve doğru yorumlayabilmektir. Bu sonuçlardan Erol Bulut’un iyi bir teknik direktör olmadığı da asla söylenemez. Belki ileride çok başarılı bir teknik adam olarak futbola büyük katkılar sunacaktır. Bu örneğin tek anlattığı şey ise, belirtilen dönemde Erol Bulut’un Fenerbahçe için seçimi doğru bir yapay zeka uygulamasıyla gerçekleştirilmemiştir.
Çok anlamlı ve önemli bir futbol başarı hikâyesi ile başlamıştık. Yazıyı sonlandırırken daha da anlamlı, daha da önemli bir hikâyeyle kapanışı yapalım. Kanguru amblemli Bohemians kulübü 2010’ların başında ciddi bir ekonomik darboğaza girer. O dönemki kulüp yetkilileri bu felaket durumdan kurtulabilmek için eldeki bütün varlıkları satma kararı alırlar. Bunun üzerine kapitalizm hemen harekete geçer, bu önemli kulübün sevimli, şirin stadyumunun yıkılması ve yerine yapılacak alış veriş merkezi ile kulüp borçlarının kapanması gündeme gelir. Böylece yüz yılı aşkın süredir hizmet veren bir kulüp, bir kültür kapatılmış olacaktır. Bu yüzyılı aşkın kulübün kapatılacağını duyan biri çılgına döner. Hemen 40 yaş üstü taraftarlardan oluşan vefakâr bir grubu canlandırır. Az da olsa köşede duran tüm birikimini de bu uğurda harcar. 7167 seyirci kapasiteli Dolicek Satadyumu’nu yıkmak isteyen zengin girişimcinin karşısına dikilirek şöyle söyler: “Yıktırmayacağım o stadyumu! Orada bir kültür yatıyor. Alışveriş merkezi olmayacak orada!” Ancak kulüp yönetiminde hiçbir söz hakkı olmayan bu kişinin söylediklerinin karşısındaki zengin için hiçbir değeri yoktur. Yüzyılı aşkın bu kültürün ölmesine izin vermemeye kararlı bu kişi, hemen iki ay sonra yapılacak kulüp kongresine aday olur. Gece gündüz çalışarak yapılan kongreden zaferle çıkar ve kulübün başkanı olur. Bohemians kulübünün yeni başkanın ismi Antonín Panenka’dır. Başkan Panenka, kongrede hem stadyum hem kulübün anahtarını teslim alır. Acil bir eylem planıyla stadın satış işlemini de hemen durdurur. Panenka golü bu sefer kapitalizme atmıştır. Göğsünde taşıdığı kanguru amblemiyle büyüdüğü, yetiştiği Bohemians kulübü için büyük mücadeleler verir Panenka ve yaşadığı süreci şöyle tanımlar: “Kanguru, yavrusuna en düşkün hayvandır. Önce karnında büyütür yavrusunu, doğurunca da kesesinde bir yıl korumaya alır. Kahrını çeker yani. İşte ben de o süreci yaşadım. Yavrumu, Bohemians’ı korumaya aldım. Kanguru titizliğiyle…” Günümüzde halen Bohemians kulübü başkanlığını yürüten Panenka’nın kapitalizme attığı bu insanlık golü hakkındaki düşüncelerini de yine Serhan Asker’in kaleminden okuyalım (2):
“Panenka’yla Dolicek Stadyumu’nda buluşmuştuk. Demirleri paslanmış, plastik kaplaması yırtılmış tünelden sahaya çıkarken bükülmüş bir demiri çaktırmadan düzeltmesiyle gözümde daha da devleşti. Gözlerini gözlerime yönelterek konuştu:
‘Bir penaltı atışıyla ülkeme kupa kazandırdım. Tamam, güzel de artık o günler geride kaldı. Evimde oturamazdım. Bu stadyumu…’ derken zor yutkundu. Bundan sonra gözlerini benden alarak devam etti:
‘Evet, bu stadı ve halkın kurduğu kulübü kurtararak, Bohemians kültürünü yaşatarak yüzlerce Avrupa Şampiyonluğu’ndan daha değerli bir iş yaptım bence. Eğer ben bir efsane olarak anılacaksam attığım penaltıdan değil de bundan olsun.”
Panenka Bohemians kulübünü satılıp, yok edilmekten kurtarmak için mücadeleye giriştiğinde, bunu haber alan birçok futbol yıldızı Panenka’yı desteklemiştir. Ama içlerinden bir destek var ki onu çok duygulandırmıştır. 5. Avrupa Şampiyonası finalinde attığı penaltı golüyle kariyeri ağır darbe alan kaleci Sepp Maier, Panenka’yı defalarca arayarak hep onun yanında olmuştur. Şimdi sormanın tam zamanı: “Endüstriyel futbolda ve dünyada acaba neleri kaybettik?”
KAYNAKLAR
(1) 1976 Çekoslovakya ve Batı Almanya Avrupa Şampiyonası final maçı özeti: https://www.youtube.com/watch?v=ROG4-QPIDgo
(2) Serhan Asker (2019) Efsane Değil İnsanım, Bilgi Yayınevi, Ankara.
(4) Aladağ, Ç.H. (2020) “Yapay Zekadaki devrim: Bulanık Mantık”, Akademik Akıl, https://www.akademikakil.com/yapay-zekadaki-devrim-bulanik-mantik/cagdashakanaladag/
17 yorum
Her yönüyle eğitici bir yazı olmuş. Teşekkürler.
Yorumlarınıza çok teşekkür ediyorum Haldun Bey.
Çağdaş hocam, hem okurken çok keyfim aldım hem de Fenerbahçe örneğindeki gibi insan zekası ile doğru ve anlamlı bir şekilde yönlendirilmeyen yapay zeka modellerinin, sadece betimsel ve çıkarımsal istatistik ile en iyi sonucu vermeyeceğinin, bir örneğini daha öğrenmiş oldum. Bu güzel yazınız için teşekkür ederim.
Yorumlarınıza ve değerli katkınıza çok teşekkür ediyorum.
Tanımlanması biraz karışık bir konu olan yapay zekayı; ilgi çekici hikayeler ile örnekleyerek yazılmış ince ve keyifli bir yazı olmuş.
Birlikte tartışarak daha iyi anlayıp, daha başarılı yapay zeka uygulamaları geliştirebileceğimizi düşünüyorum. Yorumlarına çok teşekkür ediyorum sevgili dostum.
Harika yazı..Tebrikler
Çok teşekkür ediyorum hocam.
Çağdaş hocam, endüstriyel futbolda yapay zekayı harika örneklerle anlatmışsınız. Karmaşık bir konu olmasına rağmen okuyan kişinin kolayca anlayacağı bir yazı olmuş.Okurken çok keyif aldım, emeğinize sağlık.
Bircan çok teşekkür ediyorum nazik sözlerine.
Yapay Zeka problemlerinin büyük kısmı konteks bağımlıdır. Eğer bu durum göz ardı edilirse iyi sonuç iyi şansa kalır…
Çok haklısınız, katkınıza teşekkür ediyorum hocam.
Hocam yine çok ilgi çekici örneklerle yapay zekayla ilgili olmayanların da anlayabileceği çok keyifli bir yazı olmuş. Emeklerinize sağlık iyi ki varsınız 🙏🏻
Özge çok teşekkür ediyorum güzel sözlerine.
Yine harika bir yazı olmuş değerli hocam. Gelecek yazılarınızı heyecanla beklemekteyim.
Çok teşekkür ediyorum Sedef nazik sözlerine. Yeni yazılarda da buluşmak dileğiyle..
Hocam hem futbola hem de yapay zekaya ilgisi olan biri olarak bu yazınızı ve kaleminizi çok beğendim. Konu hakkında bilgisi olmayan birinin bile ilgisini çekecek tarzdan güzel bir yazı olmuş.