Enflasyon çözümlerine dair, oradan buradan çiziktirdiklerim,
Ülkemizde zaten yıllardır yüksek seyreden enflasyon, bu yıl inanılmaz derecede artmaya başladı. Milli paramız olan Türk lirası, giderek pul gibi eriyor. Bozuk parayla, artık simit bile alınmıyor. Belki de bu yüzden, bu ay, Akademik Akıl’da işlenecek olan ayın konusu, ‘Enflasyon Nedenleri ve Çözüm Önerileri’ olarak belirlenmiş.
– Sen ne dersin Süleyman abi, ayın konusuyla ilgili, ben de bir şeyler yazayım mı?
– Oğlum sen sağlıkçısın, kadın doğum hocasısın, doğumu, ameliyatları bilsen de, para ve enflasyon gibi işlerden çok fazla anlamazsın. İşletme, finans, ekonomist, hasılı maliyeci de değilsin.
Bak, ben sana kısaca anlatayım. Aile, bakkal ve küçük esnafdan en büyük şirketlere hatta en zengin devletlere kadar, kimsenin elinde, sınırsız para bulunmaz. Yıllık gelirlerine göre, harcamaları için, daima bir bütçeleri vardır. Gelirler, giderler ve yapmak istedikleri yatırımlar, harcama, ücretler, artık ne varsa alt alta yazıp, birbiriyle denkleştirirler.
Ekonomi, aynen matematik gibidir. Bir elle alır, öteki elinle harcarsın.
Doğrusu, her şey ülkenin üretimlerine bağlıdır. Üreteceksin, katma değer yaratacaksın, ürettiklerini öncelikle başka ülkelere satıp ülkemize döviz kazandıracaksın. Tarımsal üretimimiz, meyve sebze bize döviz kazandırsa da, dışarıya bir TIR dolusu mal gönderdiğimizde, çok daha fazlasını, dışarıdan ufak bir koli teknolojik ürüne ödüyoruz.
Teknoloji devamlı ilerliyor. Gelişmiş ülkeler, daha çok kazanmak için ürettiklerinin modelini bir kaç yılda bir değiştiriyorlar, ancak senin sattığın domates, üzüm, incir ve fındığın modeli değişmezken, fiyatları da çoğunlukla sabit kalıyor.
Ülkeler için, enerji de çok önemli. Ülkemizde yeterli petrol bulunmadığından, enerji kaynağı petrolü dışarıdan almak durumundayız. Alınan petrolün, bir kısmıyla da elektrik üretiyoruz. Bu yüzden su, rüzgar ve güneş gibi temiz enerjilere daha çok yönelmeliyiz. Ülke olarak daha ucuz enerji üretebilmeliyiz. Böyle olursa, fabrikalarımız ürettiklerini daha ucuza mal ederler. Hem ucuz üretmeli, hem de daha teknolojik ürünlere yönelmeliyiz.
Yatırımların, ülkemize ne kadar zamanda ve ne kadar çabuk kazandırmaya başlayacağı, kendini kaç yılda amorti edeceği de çok önemlidir. Yıllardır ülkemize, çok kazandırmayan, getirisi çok az olan yatırımlar yapılıyor. Biz onlara, şimdilik gereksiz, şov ve ranta yönelik ve kısmen de ölü yatırımlar diyoruz. Akıllı yönetimler, gereksiz yatırımlara asla yönelmezler. Öncelikle hızlı trene karşı hiç sözüm bile olmaz, yapanları da ayakta alkışlarım. Gereksiz yatırımlara örnek olarak, bütçeyi delik deşik eden, geçiş garantili Çanakkale, Osman Gazi, üçüncü boğaz köprüleri, fazladan otoyollar ve devasa şehir hastaneleri projelerini sayabilirim. Bize kazandırdıklarının yanında, bizim yıllarca, yapım ve işletmecilerine ödemek durumunda olduğumuz çil çil dolarları hesaplayıver. Ayrıca, şehir hastanelerini yapan, uyanık yabancı yatırımcıların, bu hastaneleri neden kendi ülkeleri İngiltere’de yapmadıklarını da sorgula ve araştırıver bakalım.
Bunlara yine devletin yaptırdığı ve bir kısmı efektif olarak çalıştırılamayan havaalanlarıyla, stadyumları ve hazine garantili kur korumalı mevduat (KKM) hesaplarını alt alta ekleyelim. Bunların hepsi de, giderlerimizi çok fazla arttıran birer karadelik.
– Amma da yaptın abi, yani yapılan her şey mi kötü, insansız hava araçları, Atak helikopteri, hatta yerli elektrikli arabamız TOGG projelerine ne diyorsun.
– Ben hepsi için, ‘vatan ve milletimize hayırlı olsun’ diyorum. Yalnız bir şartla, onların elektrikli motorları ve pillerini de bizim yapmamız ve bolca dışarıya satarak, ülkeye döviz kazandırmamız kaydıyla.
-Neticede dostum, kasadan çıkan, kasaya girenden çok fazla olduğunda, kasa yani bütçen devamlı açık verir. Biz buna ‘cari açık’ diyoruz. Böyle olunca da bütçeyi denkleştirmek için, vatandaşın gırtlağına çökerek, sırtına ek vergiler yükler, akaryakıt fiyatlarına habire zam yaparsın. Devamlı dışarıdan borç almak zorunda kalır, ona buna, petrol zengini ülkelere el açarsın. Kıymetli mülklerini, şirketlerini, fabrikalarını, deniz ve hava limanlarının işletmelerini yabancılara satmak durumunda kalırsın da, bunlar geçici çözümlerdir ve bizi nereye kadar götürürler, işte orası bilinmez. Günün birinde, elinde satacak bir şey de kalmayınca, toptan iflas ediverirsin.
Tarihimize bakarsak, ecdadımız Osmanlı, 1881 de iflas etmiş ve yabancılar alacaklarını tahsil etmek için, Düyun-u Umumiye ve Reji idarelerini kurmuşlardı. Genç Türkiye Cumhuriyeti olarak, Osmanlı’nın borçlarına, kefil olmak zorunda kaldık. Çok şükür, bütün borçları yıllara yayarak, ödeyip bitirdik.
Sonra ne mi oldu, İkinci Dünya Savaşı sonrasında ekonomimiz çökünce, dört elle Amerika’nın Marshall yardımlarına sarıldık. Uçak fabrikalarıyla köy Enstitülerini kapattık. Demiryollarını bırakıp, alınan borç paralarla, karayolları yaptık. Yabancılar da, bu sayede bize, bolca araba, kamyon, otobüs sattılar. Enflasyonla da, işte o yıllarda tanıştık.
Otobüs dedim de, yanlış uygulamalarla ekonomi otobüsümüz bataklığa saplandığında, düzlüğe çıkarması için, (değişmez kural gibi), daima Amerika’dan bir kurtarıcı getiririz. Yetmişli yıllarda Atilla Karaosmanoğlu, doksanlı yıllarda Kemal Derviş, şimdi de Hafize Gaye Erkan ve İngiltere’den Mehmet Şimşek’i bozduğumuz ekonomiyi düzeltmesi için, rica minnet getirttik.
Sonuç olarak dostum, iç ve dış borç ödemelerini de koyduktan sonra, öncelikle denk bütçe yapmaya gayret edeceksin. Bunu neyle başaracaksın, başta teknolojik ürünler olmak üzere, ülke üretimini arttıracaksın. İthalatı kısıtlayacaksın, başta devlette olmak üzere, lüks tüketimi azaltacaksın. Yurt dışına, döviz kaçırılmasını, vergi kaçaklarını engelleyeceksin. Tarımsal üretimi arttıracaksın. Tarım ve hayvancılığımızı kalkındırmak için çiftçimizi destekleyeceksin. Özel sektör üretimlerinin bir kısmının, neden dış ülkelere kaydığını araştırıp, (yatırımcılara her türlü kolaylığı sağlama garantisi vererek) yurt dışındaki yatırımların yurda dönmelerini sağlayacaksın. Adalet, güvenlik ve eğitimdeki, yozlaşma ve bozulmaların önüne geçerek, öncelikle liyakati ön plana çıkaracaksın. Bu şekilde, yabancı sermayenin çekincelerini de gidereceksin. Ülkede güven ortamı da artınca, ülkeye daha çok yabancı yatırım ve daha çok turist gelir. Ayrıca, turizm gelirlerimiz de artar.
‘Zararın neresinden dönersen kardır’ derler. Mültecileri ülkelerine gönderelim, devletteki israfı azaltalım, rüşveti önleyelim. Ekonomiyi bilimsel kurallarla yönetelim ve bilimden asla taviz vermeyelim. Merkez bankamız yeniden bağımsız olsun. Tekrar söylüyorum, ne yapıp edip, bütçeyi denk hale getirelim.
-Anladın mı arkadaşım?
– Çok iyi anladım.
– Yöneticilerimize, hayırlı mesailer. Onların daima çok çalışmalarını, bilim ve dürüstlükten ayrılmamalarını dilerim. Hiç kuşkun olmasın, ülkemizde ve yönetimlerimizde, bu işleri düzeltip yürütebilecek kapasite ve bilgi fazlasıyla vardır. Yeter ki …..
3 yorum
Memleketi bu hale getirenler yaptıklarının tersini yapsalar yeter ki sen kısaca özetlemişsin ama bence ümit yok
Kısa ve öz “ayağını yorganına göre uzatacaksın” demişsiniz.doğru ve güzel bilgilerin paylaşılması ve tekrar tekrar konuşulup yazılması gereklidir.elinize,kaleminize bereket
Öneriler genelde hep bu yönde. Siz de güzel özetlediniz. Ama dinleyen var mı?