Yazarlarımızdan Bülent Topuz’un, 7. Kasım 2022 de, başlığı ‘Kendi İşinin Patronu Olması Engellenen Tek Meslek; Hekimlik’ olan yazısı yayınlandı. Konuyla ilgili düşüncelerim bir yorumdan fazlası olunca ben de aşağıdakileri yazayım dedim.
Olay biraz gerilere dayanıyor. Çoğunuz en az benim kadar biliyorsunuz. Amerika’da Harvard sağlık sosyolojisi alanında çalışan bir grup bilim insanı geçtiğimiz yüzyılın sonlarında, yeni bir sağlık sistemi geliştirirler. Tek cümleyle özetleyecek olursak söylenenler: ‘ülkelerin belirli bir sağlık pastası vardır ve o pastadan ‘aslan payı’, bu işlere yatırım yapan özel sektöre gitmelidir’. Öyle böyle değil, ülkeler bazında bakacak olursak, her ülke için milyarlarca dolarlık pastadan bahsediliyor. Sistemi anlatan kitap, meslektaşlarımızın da çok yakından bildiği bir öğretim üyesi meslektaşımız tarafından ‘Sağlıkta Dönüşüm’ başlığıyla Türkçe ’ye çevrildi. 2002 de iktidar değişikliğiyle, Recep Akdağ Sağlık Bakanı oldu, program hayata geçirildi.
Sağlık yatırımlarını, kamu ya da özel sektör yapıyor. İşin başında, özel hastanelerde kariyer sahibi doçent ve profesörler sayıca azdı. Çok şükür, önce yabancı dil barajı düşürüldü, sonra sözlü sınavlar kaldırıldı. Bu sayede her özel hastanede, bolca prof. ve doçent görev yapmaya başladı. Ancak, pek çok hekimin, hala muayenehanelerinde çalışıyor olması gibi, ufak tefek bazı sorunlar da vardı. Önce, kamu hastanelerinde çalışanların muayenehane açmaları engellendi. Bu engeller bazı üniversitelerde de uygulanmaya koyuldu.
İşin aslı, özel sektör şunu diyor: Sağlık için hastaneler açan ve yatırım yapan benim, bu iş için kredi alarak riske giren benim, yani patron benim. O halde hekimler başta olmak üzere tüm sağlık çalışanları bundan böyle, benim çalışanım yani işçilerim konumunda olmalıdır. Oldular mı, çokları baştan beri oldu bile. Yıllardır, muayenehanesi olan göçmen kuşlara da, ‘siz de kümese girin, böylece kafanız rahat olsun’ denilerek, göz kırpıldı mı. Evet.
‘Hekimlerin kendilerine olan güvenleri ve egoları yüksektir. Onları halkın nazarında devamlı kötüleyin.’ Ben söylemiyorum bunları, ülkelere sağlıkta dönüşüm programını önerenler söylüyor. Eski bakan ve programın ülkemizdeki ilk uygulayıcısının, söylemleri ve muayenehaneleri kapatmak için ne gibi engellemeler getirdiğini, hatırlayın bakalım. İlle de şu kadar büyüklükte asansörünüz olacak, engelli rampası, hastalar ve çalışanlar için ayrı tuvaletler, kapıların genişliği şu kadar olacak, ister kullan ister kullanma, bulundurulması şart gerekli gereksiz miatlı bir takım ilaçlar, sıkça yapılan bıktırıcı denetimler. Daha sayayım mı, eksiği var, fazlası yok. Bu uğurda kanun, tüzük, yönetmelik ne geriyorsa, o yapılır. Hatta hatırlayın, ‘biz istersek muayenehaneleri kapatmak için, helikopter pistini dahi şart koşabiliriz’ bile denilmişti. Zaten, başta biz hekimler olmak üzere, sağlık çalışanlarına yaralamadan, cinayetlere kadar varan, maganda saldırıları da, bundan sonra bir çığ gibi artmaya başladı mı? Evet.
Bir başka konu, ‘Kendi İşinin Patronu Olması Engellenen Tek Meslek; Hekimlik’ mi dir. Orası da tartışmalı. Diş hekimleri ve eczacılar başta olmak üzere diğer mesleklerde de önünüze çıkarılan pek çok engel hemen daima vardır. Hele siz bir işyeri, imalathane ya da fabrika açmaya soyunun bakalım, engelleri bir bir karşınıza çıkarıverirler. Belediye, itfaiye, emniyet, maliye, gümrük, çevre orman, ulaştırma, sanayi, sağlık, güvenlik vb. Bunların bir kısmını kendiniz ve çalışanlarınız, yasal yollarla aşabilirsiniz. Aşmakta zorlandıklarınızı da, o bildik yan yollarla halletmeye çalışırsınız. Bu türden işleri kotarabilmek için çoğu zaman gerekli olan, parti, tarikat, cemaat, hediye, rüşvet, siyasi destek, büyük abilerin tavsiyeleri, vb. vb., olur da olur. Mesleki çalışmalarında, hastanelere çok fazla ihtiyaç duyulmayan alanlarda çalışanların işleri, sanki daha kolaymış gibi görünüyor. Başta psikiyatristler, dermatologlar, FTR, radyolog, lab çalışanları gibi. Onlara getirilen engelleri de, gidip kendilerine sormak lazım. Kim bilir, önlerine ilave ne gibi engeller konuluyordur.
Uygulananların tamamı olmasa da, en azından bir kısmı yabancı projelerdir. O ülkelerde, gümrük birliğine girilmesi, vizelerin kaldırılması, sağlığın özelleştirilmesi, eğitimin yozlaştırılması, ülke kurucularının gözden düşürülmesi, adalet terazisinin bir tarafa doğru eğdirilmesi, ordunun zayıflatılması, ihale ve akçalı işlerin sadece belirli kesimlere dağıtılması, getirisi az istihdam ve katma değeri minimal olan, pahalı ve göz boyayıcı yatırımlara yönelinmesi, halkın fakirleştirilip sadakaya muhtaç hale getirilmesi, liyakatin bir kenara itilmesi, devlete ait elde ne varsa, şirket, fabrika, ve limanların yabancılara satılması, medyanın yandaşlaştırılması, rüşvet ve adam kayırmanın ayyuka çıkması, ana değerlerde toplumun ayrıştırılması, ilk aklıma gelen projelerdendir.
Hiç şüpheniz olmasın, yabancılar, başka ülkelerde gizli-açık, yaptıklarını, yasal, yasal olmayanların hepsini mutlaka kayda geçerler. Kırk, elli yıl geçtikten sonra, belgeler ortaya saçılır, hakkında kitaplar yazılır, filim ve dizileri dahi yapılır, hatta gerektiğinde mahkemeler bile kurulur. Görüp duyunca, ‘vay canına dünyada neler olmuş’ dersiniz. Bu şekilde, ‘bakın bizde adalet ne kadar güçlüdür, bizim bol paramız var, geri kalmış ülkelerde istediğimiz her şeyi yapabilecek güçteyiz’ şeklinde mesajlar vermeyi de ihmal etmezler.
Yerli ve milli projen varsa beri getir, yoksa, biz onu da dışarıdan ithal ederiz. Çoğu zaman, yabancı projeleri uygulayan ülkelerde, görülen ve yapılanlar böyle gibi duruyor. Nerelerde bu uygulamalar diye soracak olursanız, Afrika’dan, Güney Amerika’ya, her yerde, Patagonya, ve Uganda’da. Geçelim biz bunları. Ağzımız tatlansın, tatlı yiyelim, tatlı konuşalım. Hem sağlığa da iyi gelir, dondurma yiyelim arkadaşlar. Donduma va mı, donduma.
3 yorum
Ne denir hep aynı şeyi söylerim biz doktorlar birlik olamayan haklarımıza sahip çıkamayan her fırsatta çok üzülerek yazıyorum birbirimizi ezen bir grubuz şimdi sen beni kınayabilirsin ama basit bir örnek vereyim hastasın düzelemedin ikinci bir doktora başvurdun muayene oldun alacağın cevap aman bu ilaçlar hep yanlış şimdi yeni bir reçete yazıyorum evde aynı ilaçların farklı isimlerle piyasada olanları vede benzeri şeyler biz bu darmadağınıklıkla gidersek daha çok dondurma yeriz
Ülkemizin bu gününü özetlemişsiniz sevgili hocam
Değerli doktorlar, size birşey diyeyim…kendi alanınızda meslektaşlarınız için “biz doktorlar birlik olamayan haklarımıza sahip çıkamayan her fırsatta çok üzülerek yazıyorum birbirimizi ezen bir grubuz ” falan demeyin…bir çok kesimde devlet çalışanı arkadaşlarım var….memurlar için de , öğretmenler için de, askerler için de, bankacılar için de, hep birbirleri için söyledikleri şey aynı..BİRBİRİMİZİ EZEN GRUBUZ. .en basitinden anlayın yüzlerce SENDİKA var…dertler birse ya da benzerse ne gerek var ki bu kadar ayrımcılığa, herkes bir ve birlik olmalı…O nedenle üzülmeyin yani çok meslek böyle